32

621 71 53
                                    

Chan ve Seungmin'in geldikleri yer kalabalık olmayan bir yerdi. Küçükken yaramazlıklarının hepsine ortak olmuş o kullanılmayan ve kıyıya vurmuş teknenin yanıydı...

Hepsi için çok önemliydi burası ama Seungmin için daha değerliydi. Küçüklüklerinden beri ne zaman Chan ailesiyle bir tartışma yaşasa Seungmin'i buraya çağırır olan her şeyi anlatırdı. Kendini özel hissederdi uzun olan beden...

Mahalledeki yaşlı ve huysuz çifti rahatsız ettikten sonra gelir burada saatlerce gülerlerdi. Hep mutluluklarını görmüştü yaşlı tekne... Tekrar öyle olacak mıydı peki?

"Seungmin burayı unuttuğunu düşünmüştüm!" dedi mutlu bir şekilde etrafı incelerken. Yıllardır olduğu gibi hiçbir insan yoktu bu sessiz, sadece dalga seslerinin duyulduğu yerde.

"Asla..."

Seungmin'in buruk bakışları altında ezildiğini düşündü Chan. Hüzünle gülümsedi. Dalgalar, rengi soluk kumlar, karanlık gökyüzü eşlik etti bu gülüşe. Belki de hiçbiri anlayamıyordu, yıllarca önce sadece gülümsemelerini paylaşan bu ikili nasıl olmuştu da şu an hüzünlerini paylaşıyorlardı?

"Burada kendimi çok değerli hissediyorum ama bu mavi denizle ilgili değilmiş Chris... Bunu çok iyi anladım."

Chan anlamamış gözlerini Seungmin'e çevirdi. Kullanılmayan tekneye doğru ilerlerken nedenini sormak istiyordu. Seungmin ise bunu hissederek konuşmaya devam etti.

"Dört yıl... Buraya geldiğim bu koskocaman süre boyunca hissettiğim o anlatılamaz hissi hiç yaşayamadım Chan."

Chan bakışlarını tekneye çevirip yıllar önce yağmurlu havalar için kullanabilecekleri kumaşlarla yaptıkları, iki kişinin rahatça sığabileceği yere oturdu. Seungmin de onun yaptığını yapıp üstlerindeki penteyi çekerek onların görünmesini engelledi. Kısa boylu olan şaşırarak karşısındakine baktı. Seungmin yavaşça ona yaklaştı.

"Değerli hissedemedim kendimi... Diğerlerinden daha özelmişim gibi hissettiremedi bu evren beni. Sığdıramadı belki de reddetti bu naçiz vücudumu..."

Karşısındaki güzel kokulu omeganın üzerine eğilmeye devam ediyordu, tıpkı konuşmaya devam ettiği gibi.

"Sorunlarını sadece bana anlatan arkadaşlarım oldu elbette ama sen daha farklıydın benim için," şimdi iyice yakınlaşmıştı diğerine "her zaman öyleydin..." dudakları birbirine çok yakındı. Chan gözlerini kapatmamak için direniyordu. Seungmin'in yumuşak ve sıcak nefesi ise bilmeden onu daha da zorluyordu. Direnemedi, direnemedi ve yavaşça kapattı gözlerini... Öyle ki Seungmin bile kendinden geçmişti. Baygın bakışlarla minik omegaya bakıyordu.

"Dört yıl boyunca seni gizlice izlemek çok acı vericiydi. Yanlış bir karar verdiğimi anlasam dahi..." cümlesini daha tamamlayamamıştı ancak ensesinde hisettiği eller onu şoka uğratmıştı. Biraz önceki bakışları aniden değişti. Kocaman açılmış gözleriyse şaşkınlığını dile getiriyordu. Dudaklarının işi doluydu nasılsa, gözleri devraldı bu yüzden bütün işi.

Chan'ın dudaklarını hareket ettirmesi ile daha fazla dayanamadı. Miniği kucağına doğru çekip öpüşüne karşılık verdi. Öyle iştahla öpüyordu ki sanki omegayı içine sokmak istiyordu. Birbirlerinin dudaklarında kaybolmuşlardı. Etraflarındaki bütün seslere kendilerini kapatmış, sadece dudakları arasından çıkan sesleri duyuyorlardı. Oysaki bulutlara sığmayıp kendilerini bırakan yağmur damlalarının sesi çoğu kimseyi rahatsız ediyordu.

Birkaç dakika sonra ayrıldılar. Seungmin alnını Chan'ın alnına yaslayıp biraz önceki konuşmalarına ithafen birkaç söz söylemişti.

"Seni susturamayacağımı söyledin değil mi? Neden konuşmuyorsun peki?"

Chris daha kendine bile gelememişti, nasıl cevap verecekti ki? Az önceki öpücüğün etkisiyle Seungmin'e biraz daha sokuldu.

"Biz gözlerimizle bile o kadar çok konuştuk ki artık konuşacak mecal kalmadı ben de..."

Seungmin gülümseyerek kollarının arasındaki omegaya sıkı sıkı sarıldı. Burnunu saçlarına yaslayıp kokusunu içine çekti. Chan sadece bugünlük bir ara vermişti. İkisi de bunun farkında bir şekilde birbirlerine sokulmuş belki de haftalarca, aylarca bir daha bu konumda olamayacaklarını bilerek sarılmışlardı birbirlerine.

"Sana kendimi affettirip tekrar bu şekilde sarılacağım. Asla ama asla da bırakmayacağım."

Chan'ın cevabı alfayı gülümsetirken bir gün onunla beraber yaşayacağı düşüncesinin kanını kaynatmasına izin verdi.

"Bunun için o kadar çalışmana gerek olmadığını anlamışsındır."

İkili akşam olana kadar aynı şekilde durdular. Güneş battı, keyifleri kaçtı... Chan toparlanıp ayrıldı minik yerden. Seungmin ufak bir gülümseme ile onun peşinden gitmeye başladı.

"Yavaşça yürü lütfen."

Evet, güneş geceye karışıncaya kadar beraber kalsalar dahi bu Seungmin'e yetmemişti.

"Sen biraz acele et." omega alfayı anlamadığından daha da hızlanırken Seungmin kıkırdayıp onun peşinden koştu ve yakaladı.

"Sadece yavaş yürü ve beraber geçirdiğimiz vakit artsın olur mu?"

Chan aklına dank eden şeyle utanıp yavaşça yürümeye başladı. Seungmin'in suratından bir an bile eksilmeyen gülümsemesi yüzünden miydi yoksa belindeki uzun ve kemikli parmaklar mıydı kalp ritmini bozan şey bilmiyordu ama yine de artık düzene girsin istiyordu.

Yarım saat kadar sonra Minho'nun da dediği gibi onların evlerinin önündelerdi. Seungmin miniğe daldığı sırada Chan kapıyı çalmak için hareketlenmişti.

Seungmin onun uzattığı kolunu tutup kendine çekti ve dudaklarına minik bir öpücük kondurdu. Chan şaşkınca etrafına baktı ve Seungmin'den uzaklaştı.

"Sen delirdin mi Seungmin? Ya birisi görmeseydi."

Seungmin omuz silkerek arkasını döndü ve uzaklaşırken konuştu.

"Klasik ama senin kime ait olduğunu anlarlardı. Her neyse! Seni bir saat olmadı bir buçuk saat sonra gelir ve alırım!"

Chan arkasından kaşlarını çatarak baktı. O kimseye ait değildi işte! Dudaklarını büzerek sinirle ve farkında olmadan feromonlarını salgılamaya başladı. Daha çok uzaklaşmamış olan alfa ise onu otoriter sesiyle uyardı.

"Chan feromonlarını kontrol et ve içeri gir güzelim!"

Seungmin'in bağırışıyla kendine gelip kapıyı çalmış ve açılan kapıyla birlikte içeri girmeyi başarmıştı.

"Çok sinir bozucu!"

Minho muzip bir bakışla arkadaşına bakıp "Öpüşürken de bunu söylüyor olsaydın inanırdım hyung." dedi. Chan ona sinirli bakışlarını gönderdiğinde ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı.

"Ben isteyerek öpmedim tamam mı? Hem sadece kapıyı açmaya çalışıyordum!"

Minho 'Anladım, kesin öyledir.' bakışlarını atarken Chan kendine inandırmaya çalışıyordu.

"Minho sen de görmüşsün işte! O beni zorla öptü!"

Merdivenden inerken Chan'ın hafif bağırışını duyan Felix bütün olayı yanlış anlamayı başarmıştı.

"NE?! KİM SENİ ÖPTÜ LAN?!"













Platonik ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin