1.Bölüm: Level 30

553 53 85
                                    

"Bbip Bbip..." Yatakta rahatsızca kıpırdandım. Komodinin üzerindeki küçük kırmızı saatime bir kaç kez vurdum, hala ses çıkardığını görünce alıp yere fırlattım. Ah sessizlik. Yastığın altından telefonumu çıkardım. Ağzımdan küçük bir küfürün çıkmasına engel olamadım. İşe geç kalmıştım.

Hızlıca yataktan kalkıp dolabın yanında asılı olan kıyafetlerime iliştim. Gömleğimi düzensiz bir şekilde üzerime geçirirken, yarı açık gözlerimi ufalıyordum. Duvara astığım takvimim anlık olarak dikkatimi çekti. 23 Haziran. Yarın doğum günümdü. Ah, 20'li yaşlarım elimden nasıl kayıp gidiyor. Yavaşça kafamı çevirip  kontrol amaçlı dolabın aynasından kendime baktım.

Derin bir iç çektikten sonra ceketimi giyip hızlıca evden çıktım. Şirket binasına koşar adımlarla girdim. Asansörün tuşlarına adeta bozma amaçlı basarken, kolumdaki saatimi sık sık kontrol ediyordum. Kapı açıldığında vakit kaybetmeden içeri girdim. Ofise girdiğimde elimdeki kağıtlardan dolayı önüme bile bakmıyorken bir anda takıldığım şeyle yeri boyladım. Sinirle arkamı döndüm ve düşmemi sağlayan kablolara baktım. Ofisin bakışlarını üzerimde hissettiğim için hızlıca yerden kalktım."Özür dilerim!" Ben ne yapıyorum cidden, aklın yerinde mi Kim Sunoo? Yerdeki kağıtları toplayarak masama geçtim. Yapacak bir sürü işim vardı.

"Yah Kim Sunoo!" Kafamı neredeyse içine gömdüğüm bilgisayarımdan çekerek omzumdaki elin sahibine baktım. Sim Jake. Çalışmaya başladığım zamanlarda tanıştığım kişilerden biriydi. Kısacası benim astımdı. Her ne kadar olay benim gözümde böyle bitse de ona göre çoğu zaman işlerini yıkabileceği, sevgilisiyle kavga ettiğinde sarhoş bir şekilde arayabileceği ve şirkette ki nefes alan her canlının dedikodusunu yapabileceği kişi ben oluyordum.

"Daha önce hiç kimseyle çıkmadığını duydum. Doğru mu?" Boş gözlerimi yüzünde ve omzumdaki elinde bir-iki defa gezdirdim. Dedikodu sırası bana gelmiş gibi görünüyordu.

"Durup dururken nereden çıktı bu şimdi?"

"Yani doğru mu?" Yüzünde salak diyebileceğimiz sırıtışıyla elini biraz daha sıkılaştırdı. "Evet." Dedim, gözlerini far görmüş tavşan gibi büyüttü. Şaşırılacak ne vardı bunda.

"Ne! Yani bakir misin?!" Bütün ofisin bakışlarını üzerimizde hissettiğimde, koluna çokta ağır sayılmayacak bir şekilde vurdum. "Yüksek sesle söylemesene," Yavaşça koltuğuna geri oturup ağzını eliyle sıkıca kapattı.

"Anlıyorum. Kaç yaşındaydın?"

"Yarın otuzuma gireceğim." Aklıma geldiğinde ister istemez yüzümü ekşittim. Kafasını bir anlam ifade edermiş gibi salladı. Elini sanki düşünüyormuş gibi çenesinin altına koydu. Aklına gelen şeyle gözlerini bana doğru çevirdi. Koltuğunu biraz daha yaklaştırarak kulağıma doğru eğildi.

"Çöpçatanlık yapmamı ister misin?"  Kendimi anında geri çektim ve iğrenmiş bakışlarımı üzerinde gezdirdim. "Yapmak zorunda olduğunu kim söyledi."

"Hadi ama Sunoo yoksa bilmiyor musun? Eğer 30 yaşına bakire olarak girersen bir büyücüye dönüşeceksin." Ciddi bir şekilde yüzüme bakan Jake hyung ile ağzımdan küçük bir kahkaha kaçırdım.

"Büyücü mü? Böyle şeylere inanmak için biraz fazla büyük olduğunuzu düşünmüyor musunuz?" Alaycı bakışlarımı üzerinde gezdirdim.

"Elbette hayır, ama eğer doğruysa ilginç olmaz mıydı?"

"Hadi işine geri dön artık." Üzgün bakışlarıyla koltuğunu masasına doğru iterek bilgisayarının başına geri döndü. Masamın önünde dağılmış fotokopilere bakarken düşünmeden edemedim. Böyle olmasını bende istememiştim ki, daha önce aşık olduğum da olmuştu. Sadece asla açılmamıştım. Sürekli bir şeylerin yolunda gitmeyeceğini düşünerek kendimi geri çekmiştim. Acaba neden hiç yolunda gideceğine şans vermiyordum ki.

Cherry Magic! SunsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin