8.Bölüm: İtiraf

272 29 100
                                    

"Sana fazla yakın olmak bana acı veriyor Sunoo-ah...Seni seviyorum." Gözleri sonuna kadar açık tek kelime etmeden yüzüme bakıyordu. Nefes almadan devam ettim. "Birkaç hafta öncesine kadar sadece yanında olsam bana yeter diyordum. Ama zamanla daha fazlasını ister oldum. Artık iş arkadaşı ya da sadece arkadaş kalmak istemiyorum..." Biraz daha yakınlaştım, gözlerinin içine baktım.

"Hayatımda ilk defa bu kadar güçlü bir şey hissediyorum." Ellerimi yüzüne çıkardım. Yavaşça yanağına koyacağım sıra kafasını eğdi. Panikledim. Ellerimi çektim.

"Özür dilerim. Hiçbir şey olmamış gibi davranalım. Bunların hepsinini unutalım." Bakışlarını tekrardan yüzüme çevirdiğinde, hayal kırıklığımı gizlemek adına gülümsedim.

"Sadece bunları söylemem gerekti. Bu kadar bencil olduğum için kusura bakma. Sonraki karşılaşmamızda daha önce nasılsak öyle olalım." Dedim, yanından ayrıldım. Uzaklaştıkça nefesim kesiliyor, adeta boğuluyordum. Daha fazla pişman oluyordum. Kravatımı gevşettim ve buna inat koşmaya başladım. Gözlerime dolan sıvı yüzünden etraf bulanıklaşıyordu.
---

Sunoo'ya açıldıktan ertesi gün denk gelmiş gibi iş gezisine gidiyordum. Havaalanında yürürken camdan dışarıya baktım. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini çok iyi biliyordum. Sadece bazı şeyleri hesaba katmadan anın gazına gelmiştim. Sorsanız, dünyanın en planlı adamıyımdır. Ama...Bu onun etkisiydi işte, beni her seferinde hazırlıksız yakalayabilen kişinin.

"Sunghoon?" Arkamı döndüm. Namjoon-sunbae'yi gördüğümde saygıyla başımı eğdim. Gülümsedi ve birkaç kez omzuma vurdu.

"Düşünceli duruyorsun, bir sorun mu var?" Gülümsedim ve kafamı salladım. "Sunum için gerginim biraz."

"Eminim güzel olmuştur, uzun zamandır çalışıyorsun üzerinde. Ayrıca sunumlardan önce gerilmezdin, ilk defa görüyorum." Derin bir nefes verdim.

"Bu aralar yolunda gitmeyen şeyler var diyelim, onun yorgunluğu sanırım." kolunu omzuma attı ve kendine çekti. Genişçe gülümsedi.

"Ben her şeyi tekrardan yoluna koyabileceğine inanıyorum Sunghoon-ah, sunum için bastıralım!" Kafamı salladım, uçağın anons edildiğini duyduğumuzda resepsiyon için ayrıldık.

"Lütfen asansörle 6. kata çıkın." Kadının uzattığı kağıdı aldım ve hafifçe başımı eğdim. Arkamı döndüm ve tarif edilen yere doğru yürümeye başladım.

Uçağa bindim ve Japonya'ya doğru yola koyuldum.
---

Şirkete döndüğümde çoğu şey aynı gibiydi. Sunum gayet güzel geçmişti. Zaten Namjoon- sunbae yanımdaydı, onunlayken kötü geçmesinin imkanı yoktu. Kafamı bilgisayarımdan kaldırdım, istemsizce karşıda duran masaya takıldı gözlerim. Sunoo'nun masasına. Küçük elleri çenesinin altında, kaşları çatık, dudaklarını büzmüştü. Genelde bir şeyler düşünürken böyle yapardı. Kafasını kaldırdığında, anlık göz göze geldik. Çabucak bilgisayarıma geri döndüm.

"Sunghoon," Ofisten içeriye şirkette ki Sunbae'lerden Changbin ve Seungmin-sunbae girdiğinde ayağa kalktım ve saygıyla eğildim.

"Evet?" Changbin sunbae bana yaklaştı ve elini omzuma koydu. "Ceo ve Bayan Park bizi yemeğe davet etti, gelebilir misin?" Gülümsedim.

"Evet, tabii ki." Anında elini çekti ve gülümseyerek Seungmin Sunbae'ye döndü.

"Çok şükür. O yakışıklı erkeklerden hoşlanır. Onun için elimizde birisi var artık Seungmin-ah." Seungmin sunbae gözlerini devirdiğinde omzuna çokta sert olmayacak şekilde vurdu. Daha sonra gözüne bir şey takılmış gibi bakışlarını ofisin diğer tarafına çevirdi.

Cherry Magic! SunsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin