Yeni Başlangıç

420 18 5
                                    

Multimedia: Azra var

Alarmın deli gibi çalması beni sinir ediyordu resmen. Hayır yani bu kadar erken kalkmak zorunda mıydım ben? Tabiki de zorundayım artık anne parası yiyen bir Azra yok. Kendi ayakları üzerinde duran hatta durmaya çalışan bir Azra var.

Üstümü çabucak giyip elime de atıştırmalık bir sandviç alıp yola koyuldum. Her zaman ki gibi gene otobüs tıklım tıklım. Hayır anlamıyorum cumartesi gidip evinizde güzelce uyuyun bu ne hafta sonu sabahın köründe kalkıp gezmeye çıkmak. Sakin ol Azra sakin.

Bugün cafe pek yoğun değildi. Heralde daha çok erken diye düşündüm. Demet abla her zamanki gibi sade ve vücut hatlarını belli eden siyah bir elbise giymiş. Ne yapsam Demet ablanın hakkını ödeyemem eğer o olmasaydı şuan Allah bilir ne haldeydim. En zor günümde bana evini açtı ve üstüne üstlük cafe de iş bile verdi bana.

"Günaydın Azra'cım" dedi Demet abla sıcak bir gülümsemeyle.
"Günaydın Demet ablacım" dedim gülümseyerek.
"Bugün erkenciyiz Azra normal saatinden 2 saat önce geldin bişey felan mı oldu ?"
"Hayır demet abla bugün erken gelmek istedim hem hafta sonu hemde yogun olur diye düşündüm." Dedim
"Peki o zaman Azra'cım ben kasaya geçiyorum kolay gelsin sana." sıcak gülümsemesiyle kasaya doğru gitti.

Buraya ilk geldiğim günü hatırlıyorum da; O gün iş aramak için pansiyondan çıkmıştım. Akşama kadar kapı kapı gezip iş bulmaya çalışmıştım ama her kapı suratıma kapanmıştı. Saat epey geç olmuştu. Üstüne üstlük otobüsüde kaçırmıştım. Kestirme yoldan pansiyona gideyim diye tesadüfen bu sokağa girdim. Gece olduğu için sadece sokak lambaları aydınlatıyordu önümdeki yolu. İlerledikçe kalın ses tonlarıyla anlamsız cümleler kuran erkek grubu muhtemelen sadece ellerinde ki içki siseleriyle yetinmiyorlardı. Korku bedenimi git gide sararken hızlı adımlar atmak ve sakinlesmek için kendimi bir kez daha tembihledim. Ama her zaman ki gibi kendime laf geçiremiyor, sanki korku filmlerinin bi sahnesinden kırpılıp benim önüme konmus gibi duran gruba yaklastikca aksine daha çok telaslanıyordum.
"Şttt güzelim"
Korku içinde hiç arkama bakmadan hızlı hızlı yürümeye devam ettim. Biri kolumu tutunca korkudan bayılmak üzereydim. "Yavrum bizi eğlendirmeden nereye gidiyorsun?"
"Bırak kolumu şerefsiz" o kadar çok güçlü bağırmıştım ki sesimin birinin duyması lazımdı.
"Küçük kızımızda peki asi çıktı"
İçlerinden biri kahkahaya atmaya başladı. Erkekliğine vurup kaçmaya çalıştım ama saç diplerimin zonklamasıyla sonradan fark ettim ki biri - büyük ihtimalle bu pislik çetenin başı- saçımı bilegine dolamış gözlerime tüm öfkesiyle bakarak;
"Hadi bir daha denesene küçük sürtük" diye bağırdı. O an ölecegimi düşünüp bildiğim bütün duaları okumaya başladım. Ya ama bu haksızlık filmlerde böyle sahnelerde yakışıklı renkli gözlü kaslı bir kahraman gelip kızı kurtarır. Evlenip mutlu olurlar. Tamam evlenmek istemiyorum gelip kurtarsın yeter. Ben tam bunları düşünüp cesedinin ortalama kaç gün sonra bulunacağını hesap etmeye çalışırken ordan ince bir ses;
"İsmail bırak kızı ve siktir olup gidin"
Bir dakika bu işte bi terslik var. Biri beni kurtardı hem de sesi ince? Nasıl bi sokak bu böyle? Adam hemen saçımı bırakıp beni görüntüsünün zarif ama anladığım kadarıyla tek başına aşiret olan kadının önüne bıraktı. Fırlattı desek daha dogru olur. Beni eğer Demet abla orda kurtarmasaydı şuan ne halde olurum hiç düşünmek bile istemiyorum.

Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor. O günden beri Demet abla beni evinde bir müddet misafir etti ve üstüne üstlük cafe de iş bile vermişti. O günlerde kendimi kıyıya köşeye para atma huyum icin bir kez daha tebrik ettim. Böylelikle Demet ablama yük olmuyor aldığım maaşla kendimi idare edebiliyordum.

"Azra 2 numaralı siparişin bekliyor"
"Tamam Seda bakıyorum."
Elime verilen siparişleri alıp masaya doğru yöneldim.
"Buyrun efendim siparişleriniz" demeye kalmadı dengemi kaybedip adamın üstüne düşmekle kalmadım kahvaltı tabağına da kucağına boca ettim.
"Çok çok özür dilerim efendim bbeenn bilerek dökmedim kusura bakmayın çocuk arkamdan koşuyordu. Şeyy sonra bana çarpınca bende dengemi kaybettim tekrar özür dilerim."

Bir yandan özür diliyordum bir yandan elime peçete alıp adamın üstünü silmeye çalışıyordum. O değil takım elbise mahvolmustu.
"Tamam tamam sorun değil olur böyle iş kazaları ben hallederim."
Deyip elimdeki peçeteyi alıp kendi silmeye başladı. "Tekrar özür dilerim efendim. Takımınızı mahvettim. Fiyatı ne ise karşılayacağım." dedim yüzüm kızarmıştır kesin domatesten farkım yoktur. Çok utanmıştım. Müsteriye rezil olmak bir kenara resmen adamın üstüne cıkmıstım ve bu benim daha cok paniklememe sebeb olmustu. Gereginden fazla yakısıklı olmasını saymıyorum bile. Yeni yeni çıkmaya başlayan sakalları lacivert takımı ince çizgili gömleği ve cenneti tamamlayan son parça gibi boynunda asılı duran kravatı zaten az çalışan beynimi tamamiyle durdurmustu. Kendi sakin ve kibar üslubu ile buna gerek olmadıgını takımının parasını zaten karsılayamayacagımı anlattı. Yesil gözlerine bakarak dinledikten sonra tekrar mahçup olduğumu bildirip mutfağa geçtim.

Bugün baya yorucu ve koşuşturmalı geçti. Cafeyi kapatıp otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Kendi küçük aklımdan otobüs beklerken Duman dinlemenin ne kadar mantıklı olduğunu geciriyordum ki buz gibi bir el kulağıma değdi ve kulaklığımı çekti. O çeteyle yaşadığım maceradan sonra uzun zaman gölgemden bile korkarken şokla ağzımdan büyük bir çığlık fırladı.

Sıçrayıp döndügümde karşımda halinden memnun bir ifadeyle sırıtarak bakan o suratı ve hiç bir yerde görmedigim bir tonla bezenmiş güzel gözleri nerde olsa tanırdım.

2 numaralı masa !

2 Numaralı Masa !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin