8

179 10 0
                                    

Öncelikle buraları unutmuşum ama hala okuyanları görmek beni duygulandırdı ve hemen yazdım yerim sizi. Başka hikaye taslaklarım varmış okumak ister misiniz?


gelecekten bir zaman

"Sinan bey" diye seslendi barista. Kahveyi alırken gülümseyerek teşekkür etti. Bilgisayarının başına geçti yine. Acaba onun gibi kahvecideki bilgisayarlı insanlar gerçekten çalışıyor mu yoksa hayalet sevgilimin sözlerini mi yazıyolar diye düşündü.
Geçen saatlerin ardından gözlerini ovuşturdu. Yan masadaki adamın konuşmasına istemsizce kulak misafiri olmuştu ama konu ilgisini çektiğinden artık özenle dinliyordu.
"Bülent bey anlıyorum ama mümkün değil" dedi adam bu cümleyi altıncı kez söylüyordu. Sinirle kalkan adama el salladı Sinan.
"Galiba işinizi halledebilirim" adam boş bakmakla yetindi.
Cebinden çıkardığı kartı uzatırken kendini tanıttı ve adama oturması için sandalyeyi gösterdi.
Adamla girdiği sohbet sayısız teşekkür fazlaca nedensiz dedikodunun ardından sona yaklaşıyordu. Masadan kalkmadan önce elini uzattı adam.
"Bir kez daha teşekkür ederim, çok memnun oldum" dedi.
"Doğru yer doğru zaman diyelim" diyerek elini uzattı. Nazik tokalaşma bitince adam merakla onun eline bakıyordu.
"Sinan Bey parmağınızda ne var? Böyle kırmızı çizgi gibi kanadı mı?"
Adamın meraklı sorularına önce gülümsedi.
"Dövme. Kırmızı çizgi şeklinde. Parmağa bağlanan kırmızı ipin anlamını bilir misiniz?"
Olumsuz anlamda başını salladı adam.
"Bir inanışa göre tanrı ruh eşi olan insanları kırmızı ip ile bağlarmış. Bu ip esner kördüğüm olur fakat asla kopmazmış."
"Çok ince bi düşünce."
"Eşim çok ince ruhlu biridir. Onun fikriydi. Dediğim gibi eşime ulaşırsanız işinizi halleder. İyi günler dilerim"
Adamın gidişinin ardından cebinden yüzüğünü çıkardı Sinan. Yazarken zorlandığından mecburiyetten çıkarıyordu.Yüzüğü tekrar taktı kahveden son yudumu aldı bugünlük yeterliydi.

dönelim anımıza
Kerem attığı voltalara hız kazandırırken diğerleri dut yemiş bülbül gibiydi. Yine batmıştı planları yine yüz üstü kalmışlardı.

Sinan bakışları Osman ile zemin arasında gidip geliyordu.
Her şeyi berbat eden kendisiydi biliyordu. Kemal hocada kalması patlatmıştı. Oysa sadece kaçması gerekiyordu. İnce ince dokudukları planı patlatmalarına sebep olmasını tek Osman biliyordu. Satmamıştı onu, sevgilisini. Birden daha kötü hissetti Sinan. Ona ne kadar yük olduğunu düşündü. Belki o olmasa daha iyi biriyle beraber olucaktı ona yük olmayan çilesini çekmediği biriyle.
Osmanın sırtında bi kambur gibi gördü kendini bi an. Kendi bokuna tertemiz birini çekiyordu.
Suçu bile yoktu. Hatalıydı onu sevmişti. O kadar bok bi herifim ki beni seveni bokumda boğuyorum diye içinden geçirdi.

Bakışları tekrar Osman'ı bulduğunda ona değil dışarıya baktığını gördü.
Acaba bana kızgın mı sorgusuna girdi.
Belki onu sevmeyi bırakmıştı artık bıkmıştı. Bırakmak bu kadar kolay mı?

Odağını değiştirdiğinde Eda'nın ağladığını fark etti. Kız sessizce dışarı çıkarken Osman gitti kızın peşinden.

"Hayır abi bak anlamıyorum deliricem. Her şey tamam hallettik diyoruz götümüzde patlıyo."

Kerem ardı ardına sıralıyordu küfürle karışık cümlelerini.Bi kaç cümlenin ardından cümleler yok olmuş sadece küfürler kalmıştı.

"Hadi abi ben tamam ben bokumda boğulayım. Zaten bok herifin tekiyim.
Ama Eda. Eda lan Eda. Ya evlilik yolunda ya bok yolunda harcanıcak kız. Ulan üzülüyo ağlıyo bi bok yapamıyorum. Dünyayı kaldırıp yakasım geliyo ama parmağımı kaldıramıyorum."

Işık kalkıp sarıldı bağırmaktan kıpkırmızı olmuş Kereme.
Sinan artık bok gibi hissetmiyordu.
Artık boktu.

"Benim yüzümden" dedi Sinan.
"Olayı ben patlattım"
Kerem'in alevler çıkaran gözlerini görünce yutkundu.
Merakla bakıyordu Işık.
"Seninle ilgisi yok. Değildir" dedi kız kabul etmek istemiyordu.

Olayı anlattıktan sonra Kerem duvara yapıştırdı boğazına sarıldı Sinan'ın
"Ulan öldürürüm seni."

Tehtitlerle karışık bağırışların arasında kızın çığlıkları duyuluyordu.
Ayırmak için çırpınıyordu adeta tüm gücüyle.
Sinan ise ses çıkarmadan duruyordu. Zira öldürse haklıydı ki belki de ölmeliydi.

"Bırak boğucaksın" diye tüm gücüyle bağırırken Kerem'i ayırmaya çalışıyordu Işık.

Kızın çığlıklarını duyan Osman girdi içeri. Olayı görünce büyüdü gözleri.
Aralarına atladı ayırmak için.
Olay ayırmaktan çıktı kavgaya döndü.
Keremi uzaklaştıran Osman adamı itip üstüne çıktı. Işık bağırıyor Sinan boğazını tutarak yapma demeye uğraşıyordu. Ama onun bağırma sandığı sesler fısıldama olarak çıkıyordu. Zor nefes alırken gücü kalmayıp oturdu duvar dibine. Işık yanına koşup tuttu onu.

Sinan'ın düştüğünü görünce yumruğu yapıştırdı Kereme. Ardı kesilmeyen yumruklara Kerem sadece gülüyordu dayak arsızı gibi. Eda içeri girdiğinde tüm bu tantananın ortasında buldu kendini.

"Durun" diye bağırdığında Osman'ın yumruğu havada kaldı.
"Ne bok yediniz ve yiyecekseniz bilmiyorum ama ben yokum. Boğulun bokunuzda."
Çantasını alıp hızla çıkarken Kerem ayağa kalkmaya uğraştı. Osman üstünden kalktığında fırlayıp koştu kızın peşinden.

Kaosun ardından geçen saatlerde evde sessizlik hakimdi Işık gittikten sonra çıt çıkarmamıştı iki genç.

Sinan bankta yerini almış denizi seyrediyordu. Sigarasından çektiği nefeslerin ardından öksürüğü durmuyordu.
Omzunda hissettiği el ile başını çevirdi. Osman yanına oturunca başını yasladı yine omzuna. Sanki başının yeri burası gibiydi.

"Özür dilerim yine sıçtım." Suçluluk duygusu tamamen ele geçirmişken sadece özür dileyebilmek daha kötü hissettiriyordu.

"Bok herifin tekiyim seni üzüyorum benim yüzümden saçma şeylerle uğraşıyorsun..." uzunca bi konuşma yaptı Sinan.
Osman ise sessizdi.
O karşısındakinin sessiz durmasına alışkın değildi. Hep ona bağırılmıştı hep bağırışlarla almıştı karşılıkları. Ama o susuyordu. Susmak en kötüsü en tehlikelisiydi. Demek durum bu kadar kötü diye düşündü. Susacak ağzını açmayacak kadar kötü.
"Bir şey söyle" dedi bu sefer konuşmasını umarak kalkıp karşısına geçerken.

"Seni seviyorum."
Beklemediği cevap karşısında afallayıp kalmıştı.

"Seni üzüyorum."

"Seni seviyorum."

"Seni hak etmiyorum."

"Seni seviyorum."

"Bana başka bir şey söyle artık." Her cümlesinde git gide daha çok bağırıyordu Sinan.

"Bizi seviyorum."

İstediğini alamayacağını fark etti. Ama ne istiyordu onu bile bilmiyordu. Kızıp bağırmasını mı ondan ayrılmasını mı sövemesini mi bi tokat mı? İletişimi hep böyle çatışma kavga olarak gördüğündendi bu düşüncesi. Gördüğünü doğru sanardı insan, asıl doğruyu göremezdi bundan. Yanlış insanlar yüzündendi bu. Kendi yanlışlarını doğru sayıp öyle gösterip yansıtmışlardı. Ve bu yansımalar yansımıştı bu çocuğa. Aklına anne babasının kavgaları geldi. Kalbi bedeni tüm bu kaosun içinde gübürtüde belki böyle düşünmüştü.
Aşk bu demişti. Ve hala böyle olduğunu hatta olması gerektiğini düşünüyordu. Hırçın bi deniz mi olmayıydı illa mutlaka yaşama çabası mı vermeliydi nefes almak için mi uğraşmalıydı? Onun sandığı buydu belki. Kendini bi ayna gibi düşündü ona yansıyanları yansıtıyordu sadece.
Osman'ı hep sakin bi deniz gibi görürdü. Serin sularıyla onu rahatlatan. Düşüncelerinden çıkıp kendine çekti sevgilisini ve yapıştı dudaklarına.
Nefesleri kesilene kadar öpüşmelerinin ardından fısıldadı Osman.
"Odaya geç."

Odaya uçarak hatta koşarak uçarak geçişlerinin ardından bu sefer duvara yapışan Osman oldu.
Hırçın öpücüklerin yanında hızlıca soyunma çabasındalardı.
Her harketleri acele gibiydi. Sanki ateşin içinde yanıyolardı ve bi an önce suya dalmaları gerekiyordu.
Üstündekilerden kurtulduklarında duvardan yatağa çevirdiler konumlarını. Kesik nefeslerinin arasında attılar kendilerini yatağa Osman hızlı bi hamleyle Sinan'ı altına aldığında kahkahalarını tutamadılar.

Güne karıştı ağlamalar çığlıklar ve gün yeniden doğdu gülüşlerle.

Sen (OsmanxSinan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin