5

1K 69 27
                                    

"Ne işi var bu kızın burada? "
Osman olaya anlam veremezken tekrar seslendi Işık.
"Bilmiyorum al giy şunu."
Elindeki tişörtü Osman'a fırlattı Sinan. Tişörtü kafasından geçirip burda kal diye tembihledi adama.
Hızlıca merdivenleri inip açtı kapıyı.
"Günaydın"dedi kız tüm neşesiyle.
"Günaydın"demekle yetindi Sinan.

"Eda ile Kerem biraz arkada kaldı. Hala kavga ediyorlar sebebini bile söylemediler."

Sinan donuk ifadesiyle bakıyordu kıza.

"Sinan iyi misin? Osman seninleydi hala burada mı?"

"Evet,odamda."
Söylediği şeyin farkına sonradan varsa bile kız fark etmemişti.
Tam kapıyı kapatacakken Eda ile Kerem girdi içeri.

"Işık al şu kızı başımdan."

"Aman ben sana çok meraklıydım sanki." dedi kendini koltuğa atarken.

"Kerem hadi gel benimle börek getirdim onları hazırlayalım."
Kerem Işık ile mutfağa giderken Eda Sinan'a bakakaldı.

"Sinan üstündeki Osman'ın tişörtü mü?"

O zamana kadar fark etmemişti ama öyleydi. Acele ile ilk gördüğünü kapıp giymişti.
"Hayır aynısından bende var."

Diğerlerinin sesini duyunca aşağıya indi Osman. Üstündeki tişörtün Sinan'a ait olduğunu fark edip gömleği geçirmişti üstüne.

"Günaydın"

Hep birlikte yapılan kahvaltının ardından vapura yetişebilmek için çıktılar dışarı.
Sinan her gün bindiği vapura ilk kez bu kadar mutlu binmişti.
Okula az kalmışken Eda ile Kerem en önden hızlı hızlı yürüyerek gidiyorlardı. Aralarında ne olduğunu öğrenememişti kimse. Sadece Kerem dudağı için kedi çizdi demişti.

Kahvaltıyla doymayan Osman vapurda aldığı simidi yerken bi parça koparıp uzattı Sinan'a.
Sinan reddederken bu adamın yedikleri nereye gidiyor diye düşündü.
Işık arkada tek kalmıştı. Durumu fark eden Osman kolunun altına aldı kızı.
Diğer kolunu da Sinan'ın omzuna attı.

Okulun kapına geldiklerinde diğerlerine gitmelerini işaret etti her günkü sorusunu sordu güvenliğe.
"Bilmem gereken bir şey"

"Burcu hoca ile Kemal hoca birlikte geldi."
Gülümsedi Osman fındığı uzatırken.

Grubun yanına sevinçle giderken arkası dönük gencin omzuna attı kolunu. Olabildiğince fazla temas etmeye çalışıyordu yoksa uzaklaşmışlar gibi hissettiğinden.
"Bu iş tamamdır sabah okula birlikte gelmişler."

Haber coşkuyla karşılayıp yorum yaparken kimsenin görmeyeceğinden emin olan Osman öptü adamın ensesini.
"Sen kaşınıyorsun."dedi Sinan zorla gülümserken.

"Kaşısana." diye yanıtladı adam ağzına fındık atarken.

"Bir şey mi dediniz?"

"Hiç." diye yanıtladı ikisi de.

İngilizce dersi gitgide başını ağrıtırken kafasını sıraya koydu genç.
Öğretmenin ağzından çıkan her kelimeyi not alan Işık dışından dersi umursayan yoktu. Dün gece uyuyabilmesine rağmen uyku çöktü üstüne gözlerini kapatmışken kafasına gelen şeyle irkildi.
Buruşturulmuş kağıdı eline alıp baktı çevresine.
Gözleri Sinan'ı bulunca adam göz kırparak yanıt verdi merak dolu gözlere.
Yavaşca açtı kağıdı.
"Keşke yine bende kalabilsen"
Gülümseyip yazının biraz altına yazdı yanıtını.
"Artık gitmem gereken bi evim var."

Fırlatmak yerine kağıdı uzattı Sinan'a.
Kimsenin onlara baktığı yoktu ama yine de tedbiri elden bırakmamalıydı.

Kağıdın arkasına cevabını yazıp uzattı adam.
"Teknik olarak ev kavramı güvende hissettiğin ve olmak istediğin yerdir bu durumda benim yanımda olman gerekiyor."

Gülümsedi genç çalan zil bu yazışmayı ve dersi sonlandırmıştı.

Okul çıkışında yapılan sokak lezzetleri turundan sonra herkes ayrıldı evlerine dönmek için. Evine döneceğini söyleyip biraz ilerledikten sonra Sinan'ın evinin yoluna girdi Osman. Babası onu alana kadar bir saat boş zamanı vardı bu zamanı Sinan ile geçirmeyecekse ne anlamı vardı ki.
Eve yaklaşırken bi yabancının içerden çıktığını gördü. Elinde kendisi kadar bi tabloyu zorlukla taşıyordu.
Sinan ise sertçe kapattı kapıyı.
Yüksek ihtimalle beni fark etmedi diye düşündü genç. Adam arabasıyla uzaklaşırken Osman bahçe kapısını açıp içeri girdi.
Her ne kadar ev yol geçen hanına dönse bile öylece içeri kalmak yerine çaldı kapıyı.
"Nihal yine ne..."
Kapıyı hızlıca açan Sinan gelenin Osman olduğunu fark edince cümlenin yarısını yuttu.
"Nihal yok Osman verelim."
Bu soğuk esprisine gülümsedi genç adam.
Sinan başıyla içeri geçmesini işaret ettiğinde geçti içeri. İkili koltuğa attı kendini.
"Nihal kim?"
İçinde tutamadığı soruyu sordu bi anda. Sinan'ın yüz ifadesine bakınca yanlış bi şey söylediğini fark edip kızdı kendine.
"Babamın eşi. Benim aksime annem ile babamın başka aileleri var."diye yanıtladı kafasını adamın dizlerine koyarken.

Ne diyeceğini bilemeyen Osman saçlarını okşamaya başladı gencin.
"Hayır şu aile mevzusu yanlış anlaşıyor aile birbirini seven insanların oluşturduğu bi topluluktur bu durumda ailen olarak beni söylemen gerekiyor."

Olduğu yerde doğrulup Osman'a baktı genç adam. Onun sözlerini ona satıyordu.
"Sen benimle Sinancılık mı oynuyorsun? Fazla kaşındın bugün."

"Yani"dedi Osman ellerini iki yana açarken. "Ben dedim kaşısana diye ama sen bilirsin."

Yakasından tutup öptü adamı Sinan.
"Gel odama kaşıyım."

Evden çıktıktan sonra babası dediği yerden almıştı onu. Rutin konuşmaları boyunca tişörtünün yakasıyla boynundaki morlukları kapatmaya çalışıyordu. Havanın karanlık oluşu biraz olsun yarar sağlamıştı. Eve geldiklerinde arabadan inip kapıya doğru ilerledi Osman. Kapıyı açtığında annesi karşıladı onu.

"Oğlum arkadaşın geldi. Söyleseydin keşke hazırlık yapardım. Odanda oturuyor şimdi gerçi yabancı değil ama ayıp oldu."

Sen (OsmanxSinan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin