7

803 49 11
                                    

Uzun bir süre bölüm atmadım özür dilerim ama yazdığım hiçbir şeyi beğenmedim bir süre. Yorumlarınızı bekliyorum 💜🌰

Karşısındaki kızın ağlamasını umursamadan bağırıyordu Sinan.
Yüzünün kızarması boğazındaki ağrı umurunda değildi.
"İyilik mi yapıyorsun yapma. Kim istedi? Yapma kızım kim istedi?"

Ağzını açamayan Işık kedi gibi sinmişti oturduğu yere. Büyük bir kavganın arasına atlıyormuş gibi Kerem girdi araya.
"Ne oluyor oğlum? Ne bağırıyorsun kıza?"

"Bırak abi ya gelmiş sınav kağıtlarını değiştiriyor. Film mi çekiyoruz burda klişe bir romantik komedi mi bu? "

Işık koşarak oradan uzaklaşırken peşinden gitti Kerem. Eda ise alkışlayarak geldi yanına.
"Bravo bravo seni seven insanları ne güzel üzüyorsun öyle."
Ağzını açmadı Sinan açdaydı diyecek bir şey yoktu zaten.

"Oldu mu?" diye bağırdı Eda.

"Bütün siniri kızdan çıkardın oldu mu? Kendine diyemediklerin yüzünden bağırdın oldu mu?"

Sesi gitgide yükselirken adamın kravatını tutup bollaşmış bağı sıktırdı. Boğazına değen kravat bağı rahatsız etti Sinan'ı.

"Rahatladın mı? Bitti mi?"

Az öncenin aksine bu sözleri fısıldar gibi söylemişti kız. Kafa sallamayla onay alınca devam etti sözlerine.

"Salak mısın oğlum sen? Bokun içinde debelen öyle. Önce Osman'ı üz sonra Işık'ı sıradan mı gidiyorsun?"

"Sen onu nereden biliyorsun?"

"Son iki haftada kaç kez okula geldi Osman? Ben söyleyim üç kez. Kantin işleri bile bende."

Yine sessiz kaldı. Aşk meşk ona göre değildi. İnanmıyordu bile aşka inanmadığı bir şeye nasıl inanıyormuş gibi yapabilirdi ki.

"Git kızdan özür dile. Kendine sinirlenip başkalarından çıkaramazsın sinirini. Ve pazartesi Osman'ı giriş kapısında görmezsem işte o zaman sen düşün"

Kız arkasını dönüp ilerlerken öylece baktı. Özür dilemeliydi ama önce kimden. Önce Osman'dan olduğu barizdi ama ya affetmezse diye geçirdi içinden. Onun affetmemesi artık onu sevmeyeceği anlamına mı gelirdi? Bir daha onun saçlarıyla oynayamayacağı bir daha omzunda uyuyamayacağı düşünceleri nile kötüydü. Bu muydu şimdi aşk? Uğruna binlerce film çekilen kitaplar yazılar his bu muydu. Birinin kalbinde var olması mıydı? Genel olarak aşk bir eylem olarak aktarılırdı yok midende kelebekler uçacak kalbin pırpır edecek vesaire. Ama Osman'a bakınca öyle şeyler hissetmiyordu ki. Sakin hissediyordu uzun bi günün ardından uykuya dalmış gibi. Belki de kendi aşk tanımı Budistlerin dediği gibi. Onlara göre ruh eşinizle tanıştığınızda  huzurlu hissedermişsiniz. Huzurlu ona baktığında hissettiklerini karşılayacak bir kelime gibi.
Bunları düşünürken okulun arkasında ilerleyip sigarasını yaktı. Tütün azaldıkça daha çok boğuldu düşüncelerine. Işıktan özür dilemeliydi. Ama Osman'a kendini affettirmeliydi. Kelime olarak benzeseler bile büyük bir anlam farkı vardı arada.

Son derse kadar uyumuştu adam. Uyumadan önce özrünü dilemişti tabi. Her ne kadar kız affettiğini söylese de pişmanlığı hala hissediyordu. Son dersin verdiği bıkkınlıkla üfledi uykusuda bitmişti.
Osman'ın sırasına takıldı gözleri.
Ardından ona kağıt attığı günü hatırladı. Ensesinde hissettiği kağıtla döndü arkasını döndüğünden göz kırptı Eda. Buruşmuş kağıdı özenle açtı.

Akşam Kerem'in maçı varmış Osman orada olacak belki bilmek istersin diye düşündüm. Geçen gittiğimiz sahada bu iyiliğimi de unutma.

Çalan zille birlikte kağıdı cebine sıkıştırıp kapıya ilerledi. Okul bitmiş olsa bile yapması gereken çok şey vardı.

"Abicim biz elliye anlaştık bitti o iş."
Aynı cümleyi onuncu kez kuran Osman bıkmıştı karşısındaki adamdan hala yirmiye anlaştık diye diretiyordu.
"Arada on sayı fark var kapatsın yirmiden anlaştık derim."
Adam kabul edip uzaklaştı oradan zaten iki dakikası kalmış maçın farkının kapanmıycağını biliyordu tabi.

Maçın ardından koşarak yanına geldi Kerem.
"Abi ben bunu döverim. Eda'ya yürüyen herifti bu."
Soluk soluğa kalmış hala konuşacağım diye uğraşıyordu.
"Oğlum daha  ne bok yiyeceksin adamın suratına dört kez topu yapıştırdın.
Hadi gel midye alıyım sana?"

Kerem onaylayıp uzaklaştığında o da midyeciye gitti.
"Abicim kaça veriyorsun tepsiyi ?"

"Şuradaki abi aldı tepsiyi onun için hazırlıyorum be abi" dediğinde çocuğun gösterdiği yere baktı.

Uzaktan gözüken silüet tanıdık gelmişti. Bir şey demeden merdivenlere silüete doğru ilerledi.
Adamın yanına varmasına iki basamak kala durdu.

"Neden geldin?"
Sinan bir şey demeden yanlarına gelen midyecinin elinden aldı tepsiyi.

"Midye yeriz dedim."

"Sen midye sevmezsin ki."

"Ama sen seversin."

Gergin ortamı koşarak oraya gelen Kerem bozdu yine.
"Kurt gibi açım hadi hadi ne dikeliyorsunuz öyle.
Merdivenlere oturmuş konuşurken tepsinin yarısını yarılamışlardı bu saatte bi onlar kalmıştı zaten orada. Her ne kadar Sinan her yediğinde yüzünü buruştursa bile üç tane yiyebilmişti. Midyenin kötü tadını unutup onların sohbetine odaklanmaya çalışıyordu.

Kerem kalktı yerinden sonunda gidiyor diye geçirdi içinden.
"Osman şu kolyeyi değişecektin ne yaptın?"

"Değişmedim duruyor evde."

"Sevgiline takarsın artık." dedi adamın omzuna vururken.
"Hadi gençler ben kaçtım."

Kerem uzaklaştıktan sonra Osman kalktı yerinden. Boş sahanın içine girip adımlarını hızlandırdı. Arkasından bağırdı Sinan.

"Özür dilerim."

Yanına gittiğinde kızarmış gözlerini fark etti adamın. Boğazına bir yumru daha indirdi bu görüntü.
"Özür dilerim. Hiçbir bahanem yok sadece özür dilerim.?

"Uzatmayacak mısın özür işleri fazla abartılıyor diye.
Olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Bazen abartmak gerekmiş yeni öğrendim. Özür dilerim. "

"Hani anlamıyordun aşk meşk dalgalarından?"

"Zaaflardan anlıyorum, aşk da zaafların en kötüsü. Kendisine saygısını yitiriyor insan o derece. Mesela bunu sensiz kalmışken öğrendim."

"Ne değişti belki yine aynı sözleri sıralayacaksın bana yine aşk yok diyeceksin yine senin için bi önemim yokmuş gibi hissettireceksin."

Konuşamadı Sinan düşüncelerinin hepsi birbirine girdi. Öylece baktı sadece gözlerine bakıp anlasın istiyordu onu sevdiğini.

Elini cebine atıp parlak bir şey çıkardı Osman. Ona doğru uzattığından kolye olduğunu anladı. Üzerinde kumru olan bir kolye.

"Kolyeyi değiştim. Sahibine vermek lazım." diyip yavaşça taktı adamın boynuna. O kolyeyi takarken Kerem'n dediği lafı hatırlayıp güldü. Demek ki affedilmişti gözleriyle anlatabilmişti derdini.

"Aşık olduğumuz zaman yürek denen ormanda kuş anormal bi hızla döner ve gitmemiz gerektiğini söyler bize. Çünkü her şey çok fazladır, kumrular sakindir bir tek. Ama ben kumru değilim sen de."

Sözlerini bitirdiğinde dudaklarına yapıştı adamın. Ardından geri çekildi Sinan.

"Benim sözümü bana satıyorsun. Sen benimle Sinancılık mı oynuyorsun? "

"Evet beğenemedin mi?"

"Kaşınıyorsun."

"Kaşısana."dedi Sinan'ın boynunu öperken.

"Yürü yürü eve gidiyoruz" dedi Osman'ın elini tutup çekiştirirken.

Gülerek karşılık aldığında Budistlerin haklı olabileceğini düşündü.

Sen (OsmanxSinan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin