1. Islak İstanbul

44 2 2
                                    

19 Kasım 2015

Beyza veterinerden çıkmış, hızlı adımlarla evin yolunu tutmuşdu. Etraf iyice kararmaya başlamıştı. Başını usulca gökyüzüne çevirdi. Gökyüzü kapkara bulutlarla çevriliydi. Hafif hafif yağmur çiseliyordu. Kolundaki saate baktığında saatin çoktan 10'u geçtiğini farketti. "Acaba abim gelmiş midir ? " diye geçirdi içinden. "Abim geldiyse Çağatay kesin gelmiştir " diye düşündü. Çağatay onların hayatlarına bir anda dahil olmuşdu ve birtürlü çıkmak bilmiyordu. Belki havanın soğukluğundan belki de Çağatay 'ın aklına gelmesinden dolayı üreperdiğini hissetmişti.
Beyza Gürsoy henüz 4 yaşındayken annesi ve asla kim olduğunu bilmediği babası ayrılmıştı. Babasını hiç tanıyamamıştı. Kısa süre sonra annesi Çağatay ile tanışmış ve evlenmişti. Çağatay aslında hem Beyza'yı hemde Beyza'nın abisi Toprak'ı severdi. Fakat bu annelerinin ölümüne    kadar sürmüştü. 2 yıl önce geç kanser teşhisinden dolayı annelerini kaybetmişlerdi. Onlar henüz bunun acısı içindeyken Çağatay onlara gerçek yüzünü göstermişti bile. Toprak okulunda çok başarılıydı. Doktor olmak istiyordu. Fakat Çağatay onun okula gitmesini engelleyip kendi gibi uyuşturucu alımı ve satımı ile uğraştırmaya başlamışdı. Toprak ne zaman Beyza ile gitmek istediğini söylese Çağatay onu Beyza'nın canı ile tehdit ederdi. Çağatay'ın eli tahmin ettiklerinden de daha uzundu. Gitmek isteseler bir şekilde onları bulur ve dediğini yapardı. Böylece Toprak boyun eğmeye mecbur kalmıştı. Bütün hayalleri bi anda yerle bir olmuştu. Fakat asla pes etmezdi. Geceleri gizlice ders çalışırdı. Beyza 19 yaşında bir genç kızdı. Çağatay onun kendi işlerine bir faydası olmayacağını bildiğinden onun okula gitmesine izin vermişti.
Beyza evin kapısını açmak için çantasındaki anahtarı arıyordu. İçeriden yine bağırış sesleri geliyordu. Fakat bu kez bağıran kişi abisiydi . Sonunda bulduğu anahtarlarla kapıyı açmıştı. Abisi ve Çağatay yine aynı şey için kavga ediyorlardı. Toprak ellerini sağa ve sola savurarak hararetli hararetli bişeyler diyordu. Çağatay ise sinirle ona bakıyor her an üzerine atlayacakmış gibi duruyordu. Beyza geldiğini belli etmek ister gibi hafifçe öksürdü.
Ve sessizlik oluştu.
- " Ooo Beyza Hanımlar gelmiş. Hoşgeldiniz efendim. Çok erken geldiniz saat henüz gecenin 11'i olmak üzere keşke biraz daha geç gelseydiniz "
Çağatay'ın bu alayla karışık imalı sözlerinin ardından Toprak yine ona doğru döndü.

- " Sen buna karışamazsın. "

Beyza arkasını dönmüş odasına gitmek üzereyken Çağatay'ın o iğrenç sesi ile durdu.

- " Ben ona karışamam öylemi ? cebimden çaldığı o paraları 2-3 sokak itini iyleştirmesi için kullanmasının hesabını kim verecek ? Söyle lan! Bugünde gittin yedirdin o paraları değil mi ? Bugünde çaldıklarınla hayvan iyileştirdin demi. "

Çağatay Beyza'nın üstüne yürüdü ve Beyza arkasını döner dönmez suratına sepsert bir tokat attı. Beyza tokadın etkisiyle yere düşmüştü fakat Toprak çokdan Çağatay'ın yakasına yapışmıştı.

- " Bir daha kardeşime elini sürersen olucakların bedelini ödersin Çağatay Karalı anladınmı beni! " Çağatay Toprak'ı ileriye doğru ittirdi .

-" Ne olacakmış. Söyle ne olacakmış ? " Çağatay 'ında Toprak'ında öfkesi gitgide artıyordu.

-" Bizi hemen şimdi bırakmazsan elimdeki herşeyi gider polise veririm. Tüm hayatını o cezaevinin duvarlarına bakarak geçirirsin. Bana güvenmekle hata ettin Çağatay. Uyuşturucuları satın alıp geri sattığına dair bütün resmi belgelerin kopyaları elimde. " Çağatay Toprak'ın dediklerinden sonra belindeki silahı çıkardı ve ona doğru doğrulttu. Parası , malı , mülkü, serveti onun için herşeydi. Fakat Toprak'ın herşeyi sızdırıp polise vermesi onu mahveden darbe olurdu.

- " Demek öyle "
Silahdaki mermi zamanla yarışır gibiydi. Çağatay tam tetiği çekecekken Toprak'ın kulağına bir kırılma sesi geldi. Ve önünde duran beden yere düştü. Beyza eli titrerken yerde yatan bedene bakıyordu. Abisinin ölmesine izin vermezdi. O onun herşeyiydi. Toprak ânın etkisinden hızla çıkıp yere doğru eğildi ve Çagatay'ın nabzını yokladı.

- " Yaşıyor ama hemen buradan gitmeliyiz. " Toprak Beyza'nın kolundan tuttuğu gibi onu oradan çıkardı. Beyza'nın bütün bedeni korkudan titriyordu. O kimseye zarar veremezdi. Evden biraz uzaklaştıkdan sonra Toprak durdu . Beyza'nın yüzünü avuçlarının arasına aldı .

-" Benim güzel Mavi'm. Korkma geçti. " Toprak Beyza'ya hep Mavi derdi. Gözlerinin rengini çok severdi kız kardeşinin. Yeniden yürümeye başladılar.
Bir süre sonra tenha sokakda arkalarından gelen koşma seslerini duydular. Toprak Çagatay'ın onları bulduğunu anlamıştı. Beyza ile hemen yanlarındaki deponun içine girdiler. Anlaşılan o ki Çağatay adamları ile birlikde gelmişti. Toprak'ın gücü asla yetmezdi. Saklanmakdan başka çareleri yokdu. Beyza'nın titremesi geçmek üzereyken daha da artmaya başlamıştı. Artık nefes alamadığını hissediyordu. Panik atak geçirmeye başlamıştı . Arkasında saklandıkları kasadan nefes alıp verme sesleri yükselmeye başlamıştı. Beyza kendine engel olamıyordu. Toprak Beyza 'nın ağzını kapadı.

- " Mavi bulucaklar bizi lütfen sakin ol. Hadi abicim nefes al hadi. Sakin ol. " Deponun içinden adım sesleri duyulmaya başlandı.
Çağatay 'ın gür sesi duyuldu ardından.

-" Nerdesiniz lan ! " Çağatay ve adamları etrafı ararlerken Beyza'nın korkusu gitgide artıyordu. Çok korkuyordu. Fakat korkusunun sebebi kendisi değildi. Abisi onun için kendini feda ederdi bunu biliyordu. Onun korkusu abisiydi. Onu kaybedemezdi. Tek ailesi oydu.
Beyza kolunu harket ettirdiği sırada yanındaki bir kasayı yere devirmişti. Ve bu tabikide Çağatay ve adamlarını oraya çekmişti. Toprak o anda ayağa fırlayıp, Beyza'nın kolundan tutup yan taraflarında aralık duran kapıya doğru koşmuştu. O an Beyza'nın kulağına silah sesleri geldi ve Toprak olduğu yerde kaldı. Usulca gözlerini kardeşine doğru çevirdi. Ve yere yığılmadan önce dediği son şey

- " Kaç Mavi " olmuştu. Geriye duyulan tek ses yaklaşan polis sirenleri ve ayak sesleriydi .

O geceden sonra Beyza Beyza olmakdan vazgeçti.
O artık Mavi'ydi. Abisi hep gözlerini gökyüzüne benzetirdi. O hâlde gözlerinden damlayan herbir gözyaşı yağmur damlası ile eş değerde olurdu öyle değil mi?

" Gökyüzü de kendi damlalarını gönderdi yeryüzüne o an.
İki gökyüzü de selini yarattı.
O gece İstanbul 'u sel götürürken, Mavi'nin ruhunuda kendi seli alıp götürmüşdü. "


Öncelikle merhabalar. Ben Nur. Yazmaya başladığım bu kitap uzun zamandır kurguladığım bir kitaptı. İlk iki bölümde başkarakterlerimizin bir kaç tanesinin tanışmasına yer vermek istedim. Diğer karakterleri zamanla yazacağım. 3. bölümden itibaren asıl hikayemiz başlıyor yani. Hepinize iyi okumalar :)

Çınar Ve YalnızlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin