''Karnım acıktı benim'' Evden çıkıp karavanla yola koyulalı en fazla 1 saat olmuştu ve Açelya şimdiden acıktığını hissediyordu. Aslında düşününce Açelya hiçbir zaman tok olmuyordu. Yemek yemek onun için bir zevk gibiydi. Yazgı elindeki sandeviçi Açelya'ya uzattı ve ''Tahmin ettim hemen acıkacağını '' deyip gülümsedi. Açelya da onun gülümsemesine karşılık verdikten sonra büyük bir iştahla sandeviçini yemeye başladı. Lezizdi! El lezzeti denen şey Yazgı'da doğuştan vardı.
Açelya sandewiçini yedikten sonra ayağa kalktı. Üzerindeki sarı askılı uzun elbise saç rengiyle çok uyumluydu. Taktığı doğal taş kolyelerde öyle... Karavanın içerisindeki mini buzdolabından limonata şişesini çıkardı ve kendine bir bardak limonata doldurdu. Bunun da tadı müthişti. Çünkü bunu da Yazgı yapmıştı. ''Yazgı acaba hukuk okumak yerine gastronomi mi okusaydın? Ziyan oluyorsun buralarda '' Açelya bu konuda ciddiydi çünkü Yazgı'nın yemek pişirme konusunda yadsınamaz bir yeteneği vardı. Yansı ise çok güzel tatlılar yapıyordu. Öyle ki birinin doğum günü kutlanacağı zaman asla pasta alınmaz tüm pastaları Yansı yapardı. Yazgı ve Yansı 'nın bu yeteneklerinin annelerinden gelmiş olduğu gerçeği çok açıktı. Çünkü anneleri bu konuda onlarca yemek kitabı çıkarmış, televizyonda programları olan çok ünlü bir şefti.
''Ben hukukla mutluyum. Yemek yapmak benim için sadece bir hobi.'' Açelya düşüncelerinden Yazgı'nın sesiyle sıyrıldı. Yazgı 'ya gülümsemekle yetindi. Yazgı babasının şirketinde çalışan yeni mezun avukatlardan biriydi. Yeni mezundu fakat bir o kadar da dişliydi. Mesleğini çok seviyordu çünkü o tam bir hukuk kadınıydı. Yansı ise bir aktristi. Biribirlerine zıt ikizlerdi. Yazgı mantığa, akla ve sağduyuya yatkınken, Yansı tam tersi duygulara, hislere yatkındı. Tıpkı anneleri ve babaları gibiydiler.
''Yolda yemek yiyebileceğimiz çok güzel bir yer var orada mola veririz birkaç saat sonra.'' Yalın 'ın bunu söylemesiyle sessizliğini koruyan Afra ''Ben biraz kestireyim o zaman gece pek rahat bir uyku alamadım.'' Dedi.
Birkaç saat sonra
Ara vermişler, karınlarını doyurmuşlardı. İzmir 'e çok az kalmıştı. Kızlar arka tarafta kendi içlerinde sohbet halindeydiler. Afra ayağa kalktı ve ön tarafa, Mavi ile Yalın'ın yanına doğru ilerledi. Mavi ve Yalın yemek arası hariç tüm yol boyunca kendilerini soyutlamışlardı. Afra ''Hadi Yalın karavanı kullanıyor. Mavi sen neden hiç yanımıza gelmiyorsun?'' dedi. Mavi cevap verecekti ki arkadan gelen Yansı onu böldü. ''Evet ya. Siz ikiniz resmen balayına çıkmış gibi davranıyorsunuz ama henüz öyle bir şey yok. Yalın kızımı bizden hemen alamazsın.'' Yansı sözlerini bitirir bitirmez Mavi'yi kolundan çekiştire çekiştire arka tarafa doğru götürdü. Mavi hem söyleniyor hem de gülüyordu. Afra fırsattan istifade hemen Mavi'nin kalktığı yere oturdu ve Yalın'a ''Umarım Mavi'yi üzmezsin Yalın.'' Dedi. Yalın sanki Afra hiç duymamış gibi yapıp zaten çalmakta olan şarkının sesini daha çok arttırdı. Afra ayağa kalkıp arka tarafa geçecekken Yalın dayanamayıp ''Güven bana onu üzmeyeceğim.'' Dedi. Afra usulca kafasını salladı ve arka tarafa gitti. Yansı 'nın yanına oturdu ve sohbeti dinlemeyi başladı.
''Aslında pastane açma fikri çok mantıklı Açelya ama vaktim yok.'' Anlaşılan Açelya bu kez de Yansı'ya yemek yeteneğinin üzerine gitmesi gerektiği konusunda ısrar ediyordu. Afra'ya göre bunların hiçbirine gerek yoktu çünkü kızlar gerçekten mutlu oldukları meslekleri yapıyorlardı. Yazgı sohbetten bıkmış olacak ki çantasından çıkardığı kitabı okumaya başladı. Yazgı kitap okumaya, kızlarda sohbet etmeye devam ederlerken karavan durmuştu ve Yalın ''Geldik kızlar.'' Demişti. Sevinçle karavandan
indiler ve İzmir'in güzel manzarasına baktılar. Hepsi böyle güzel ve buram buram özgürlük kokan bu şehirdeki tatillerinin çok güzel olacaklarını biliyorlardı.