Açelya'nın ağzından
Ensemde hissettiğim ağrıyla yerimde kımıldanmaya başladım. Elimi boynuma götürmek istediğimde hareketlerimin sınırlı olduğunu fark ettim. Gözlerimi araladığımda ayaklarımın ve ellerimin bağlı olduğunu fark ettim. Neredeydim ben? Etrafıma bakındığımda ormanlık bir alanda olduğumu fark ettim. Muhtemelen bir ağacın gövdesine bağlıydım. Sağ tarafıma doğru döndüğümde Yalın'ın başı önüne düşmüş ve baygın bir şekilde orda olduğunu gördüm. Sol tarafımda ise yine baygın bir şekilde Yansı vardı. Diğerleri ağacın arka tarafında olmalıydılar. Yerimde kımıldanıp ellerimi çözmeye çalıştım fakat bir işe yaramıyordu. Belki ağacın arka tarafındakilerde ayılmıştır umuduyla ''İyi misiniz? Uyandınız mı?'' diye seslendim. Daha sonrasında ise ''Açelya sonunda uyandın. Çok korkuyorum nerdeyiz biz? Yarım saattir etrafa bakıyorum ama hiçbişey anlayamadım'' diyen Mavi'yi duydum. Bir süre nerede olduğumuz hakkında konuştuk. Ve bu süre içerisinde Yalın ile Yansı da uyanmışlardı.
Yansı oldukça zayıf olduğu için bizi ağaca bağlayan halatın içinden sürünerek çıkabilmişti. Sonra yanıma geldi ve onun düğümlü ellerini çözdüm. Ardından sırayla birbirimizin ellerindeki ipi çözmüştük. Elim enseme gittiği anda hissettiğim ağrı daha fazla artmıştı fakat herhangi bir şişlik yoktu.
''Yansı bir enseme bakabilir misin? Ayıldığımdan beri şiddetli bir ağrı var orada. Kızarıklık var mı ?'' Yansı enseme baktığında orada hem hafif bir morarma hem de küçük bir yara izi olduğunu söyledi. Birkaç dakika sonra ise bunun hepimizin ensesinde olduğunu fark ettik. ''Anlaşılan o ki buraya nasıl geldiysek ensemizden iğne gibi bir şey vurmuşlar. Hatta bunu biz uyurken yapmışlar çünkü biz uyanıp direnmeye çalışırken zorlanma olmuş ve ensemiz morarmış. '' Mavi'nin yaptığı tespite hepimiz başımızı sallayarak onay verdik.
''İyi ama neden? Kim niye yapsın bize bunu? Ve Yazgı ile Afra nerede?'' Yansı isyan etmeye başlamıştı. Ve ses tonundan anlaşılacağı üzere buradan kurtulana kadar bu devam edecekti. Bağlandığımız ağacın önünde dikiliyorduk ve birkaç adım ileri gitmeye karar verdiğimde dikkatimi çeken şey olduğum yerde donup kalmama sebep olmuştu. Yere eğilip elime aldığım kocaman çınar ağacı yaprağı bana dün gece tatilden dönerken gördüğümüz devasa büyüklükteki çınar ağacını hatırlatmıştı. Arkamı dönüp baktığımda ise bağlandığımız ağacın aslında gördüğümüzün ağaca çok benzer olduğu hatta aynısı olduğunu fark etmiştim.
''Çocuklar bu ağaç dün gece gördüğümüz ağaç değil mi?'' İşaret parmağımla ağacı göstermem hepsinin o tarafa doğru bakmasına sebep olmuştu. Mavi şaşırmış bir sesle ''Bu nasıl olabilir?'' dedi. Hepimiz neye uğradığımızı şaşırmış bir şekilde sorgularken çınardan yere doğru yapraklar dökülmeye başladı. Ve yapraklardan birisi Yansı'nın ayaklarının önüne düşmüştü. Üzerinde bir şeyler yazıyordu. Yansı yaprağı eline aldı ve üzerinde yazanları sesli bir şekilde okumaya başladı:
''Evreninize hoş geldiniz Yalnızlar. Kim olduğumu ve neler olduğunu merak mı ediyorsunuz? O halde haritayı takip edin ve şatoya gidin.'' Hepimiz neler olduğunu idrak etmeye çalışırken bir tane daha yaprak Yansı'nın ayaklarının önüne düştü. Eğilip yaprağı aldığımda üzerindeki haritayı görmem ağzımın açık kalmasına sebep olmuştu. Haritanın üzerinde ''Çınar'ın Evreni'' yazıyordu. Ve harita yüzlerce şatodan oluşuyordu.
Yaşadığımız şokla olduğumuz yere oturmuştuk. Yansı ağlamaya başlamıştı. Bir anda ayağa kalktı. Ve koşarak çınarın yanına gitti. Öfkeyle çınarın gövdesine yumruklar ve tekmeler savuruyordu. ''Kardeşim nerde? Ne yaptın ona? Cevap ver!'' Yansı biraz daha durmazsa elleri ağacın sert kabuğuna vurmaktan mahvolacaktı. Hızlıca kalkıp yanına koştum.