7-Denge

154 21 5
                                    

Kaç zamandır burada böylece tavanı izliyordum? Odamda uyusam kabus görüyordum. Yatağımla aramız bozulmuş gibi kanepede uyuyordum. Uyumaya çalışıyordum en azından. Başarısız olan bir çok denemenin ardından sessizlikten rahatsız olup televizyonu açmıştım ama izlemiyordum. Sesler kulağıma uğultu olarak ulaşıyordu. Telefonumun melodisi bir kaç kez bu uğultuya karışsa da aldırmadım. Beni aramasını istediğim kimse yoktu şu durumda.

Saatlerdir beyaz tavanda gördüğüm sahne dönüyordu. Kulaklarım Yusuf'un gülüşüyle yankılanıyordu. O kadar mutlu olacak ne konuştuklarını merak ediyordu bir yanım. Bir diğer yanımsa sürekli Yusuf'u düşünen kısımları azarlıyordu.

Kıskanmıştım. Kabul ediyorum ama neyi kıskanmıştım? Benim gözlerime bakmayan adamın koluna girmiş kızı mı? Tam umut etmişken bir başkasının o hayali yaşamasını mı? Yoksa ben mutsuzluğun içinde boğulurken insanların içtenlikle gülebilmesini mi?

Gerçekten hayal kurmuştum. Kimseyi yanıma dahi yaklaştırmazken ona tüm dertlerimle gidebilirim sanmıştım. Daha bir iki gündür tanıdığım birine tüm ön yargılarıma rağmen şans vermek istemiştim. Beni düştüğüm bu boşluktan, altında ezilmek üzere olduğum bu dertlerden çekip çıkarır diye. Ama kısa zamanda anlamamı sağlamıştı kalkanlarımı indirmekte aceleci davrandığımı. Sırf farklı gözüküyor diye teslim olacaktım ona. Hangi ara ondan etkilenmiştim ki sahiden? Tüm suç bendeydi, ne zaman bu denli kırılacak kadar kaptırmıştım kendimi? Oysaki onun yaptığı hiçbir şey yoktu. Ben tam anlamıyla kendi kendime gelin güvey olmuştum. İstemsizce bir kahkaha koyverdim. Burcu iddiayı çoktan kazanmıştı.

*

Bu gürültünün kaynağı da neydi? Birbirine karışmış sesler baş ağrıma hiç iyi gelmiyordu. Zorlayarak gözlerimi açtığımda durumu kavramam biraz zamanımı aldı. Televizyonu açık unutmuştum ve telefonumun alarmı acımasızca çalıyordu. Çıkardığı korkunç sese dayanamadığım için öncelikle telefonumu bulmaya çalıştım. Akşam çıkardığım kıyafetleri sağa sola fırlatmış olmam bana zorluk çıkarsa da sonunda telefonu bulup susturdum. Şimdi sıra kumandayı bulmaktaydı. Neyse ki o fazla çabalamama gerek kalmadan ortaya çıktı.

Evde sessizliği sağladıktan sonra kendimi banyoya atıp kısa bir duş aldım. Her gün banyo yapmak yalnız başıma yaşamaya başladığımdan beri sahip olduğum bir alışkanlıktı. O ilk zamanlarda bir kaç gün banyodan çıkmadığım olmuştu. Başka hiçbir yerde duramıyordum. Kendimi banyoya kilitliyor saatlerce çıkmıyordum. Adeta bir balık gibiydim ve sadece suyun altında nefes alabiliyordum. Yaşamak haramdı ama son verecek cesaretim de yoktu. Sanki ömrüm boyunca peşime takılmış bir hayalet vardı ama ölmeme izin yoktu. Lanetlenmiş ve de kapana kısılmış gibiydim. Bedenimden hiç silinmeyecek izler vardı ve ben suya muhtaçtım. Bir süre sonra işe yaramadığını hissetmeye başladım. Ve bu da banyo da kalma sürelerimi azaltmama sebep oldu ama hiç bırakamadım. Zararsız bir alışkanlık kazandırmıştı bana geçmişim.

Yine düşüncelerin beynimi istila ettiği bir güne başlıyordum. Dünkü yaşadıklarımın tamamen kendi suçum olduğunu kabul etmem gördüklerimi normalleştiriyordu. Hiç tanımadığı bir kıza karşı bir açıklama yapmayacaktı elbette. Hatta ortada onun için bir olay bile yoktu. İş yerine gidecektim ve herkes gibi onun da hayatına devam ettiğini görecektim.Tek taraflı hissettiklerim kimsenin haberi olmadan sönüp gidecekti. Sonuçta onun yanına benim gibi biri değil o kız gibi biri yakışırdı. Birbirimize yabancıydık. Ayrı dünyaların insanlarıydık.

Binaya girdiğimde kimseye bakmadan doğruca masama yöneldim. Kimseyle selamlaşmak istemiyordum. Bilgisayarımın açılmasını beklerken etrafa bakındım. Bu sırada bana gülümseyerek bakan Fırat'a sahte bir tebessümle başımı salladım. Hareketimden cesaret almış gibi yerinden kalktı ve bana doğru geldi.

Anlat BanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin