on

6.5K 669 153
                                    


Ayaklarımın altındaki yaprakları ezmeye devam ederken sıkıntıyla ofladım. Yarım saat önce bugünkü son dersimden çıkıp eve gidecekken Minho hyungun beni yanına çağırması ile adımlarımı onların fakültesine yöneltmiştim.

Kendisi benden iki dönem büyüktü ve psikoloji bölümünde okuyordu. Yıllardır arkadaşımdan daha çok abim gibiydi benim için.
İlk tanıştığımızda altı yaşlarındaydım, küçük ben yaramazlık yaptığı için çok ceza alırdı. Hyung ile tanışırken de cezalıydım, sanırım cezaların bana kazandırdığı tek ve en güzel şeydi Minho Hyung. O yüzden herkesten daha özel bir yerdi vardı bende.

Bu nedenle onu kırmamış ve hasta hissetmeme rağmen bu soğuk havada Minho hyungun dersten çıkmasını bekliyordum. Rüzgar hafif bir şekilde eserken pembe saçlarım çoktan birbirine karışmaya başlamıştı ama şu an onları düzeltemeyecek kadar üşengeçtim. Yüzüme çarpan soğukla giydiğim kabanın içinde iyice küçülürken aklıma birkaç gün öncesi gelmişti.

Hwang Hyunjin'e sarılma hevesi ile geldiğim fakülteden kalbim kırık çıkmıştım ve şimdi yine buradaydım. Düşüncelerim iyice karışırken soğuk havayı sakince içime çektim.

Hyunjin'i ilk gördüğümde uzun ve çok da yapılı sayılmayan bir vücudu vardı, öyle ki ilk baktığınızda bile ona anında hayran kalıyordunuz. Yüzüne baktığınızda ise nutkunuz tutuluyordu. Çekik gözleri, tek bir gözünün altındaki beni, dolgun dudakları...
Temiz ve keskin hatları ile başta soğuk gözükse bile dudaklarına içten bir gülümse yapıştığında tüm bu düşünceler birden yok oluyordu.

Nazik bir gülüşü vardı, kibar ve zarif duruyordu ve en önemlisi ona sarılma şansım olsaydı başım göğsüne denk gelirdi. İşte bu düşünce beni çok etkilemişti. Sarılmak için var olmuş biriydim, insanlarla temas içinde olup tüm ilgilerini kazanmak isterdim. Bu takıntım bazı günler beni zarara soksa bile, ki psikolojik anlamda bir zarardan bahsediyorum, bundan vazgeçemiyordum.

Hwang Hyunjin ise sanki ben sarılayım ve güvende hissedeyim ya da o bana sarılsın da kolları arasında kaybolayım, insanlardan saklanayım diye var olmuş gibiydi.

Bu yüzden ne yapıp ne edip telefon numarasını bulmuş ve ona defalarca kez yazmıştım. Başta her normal insan gibi bana inanmamış ve beni tanımadığı için mesafeli yaklaşmıştı. Zamanla birlikte içtiğimiz kahve ve sütlerin sayesinde birbirimize alışıp aramızdaki soğukluğu atmıştık. En sonunda ise bana sarılmayı kabul etmişken her şey birden bozulmuştu. Hevesle attığım adım arkadaşının onu alıp götürmesiyle geri çekilmişti. Ona sarılmayı istediğim kadar çok, yaşadığım hayalkırıklığı da fazlaydı.

Bacaklarıma sürtünen kedi ile bakışlarım tekrardan yere odaklanırken hafifçe tebessüm ettim. Kesinlikle birilerine sarılma sıralamasında kediler ilk beşteydi benim için. Onlara sarıldığımda tüylerinin tenimi okşaması ve sıcaklığını benimle paylaşması çok güzel hissettiriyordu. Sıcaklığa olan zaafım Minho hyungun gözünde beni bir kedi yapsa da kesinlikle kediler benden daha tatlılardı.

Hevesle bacaklarıma sürtünen kediyi kucaklamak için ellerimi montumun cebinden çıkartırken hissettiğim esinti ile üşümüş ve sonrasında sırtımda hissettiğim sıcaklık ile donup kalmıştım.

Boyun girintimde hissettiğim sıcak ve hızlı nefesler, yanaklarıma sürtünen uzun -havanın etkisiyle soğuk olan- saçlar, burnuma dolan kahve kokusu, kollarımı dahi sarmalayıp önümde kenetlenen zarif eller, beni herkesten saklayabilecek kadar üstüme kapanan sıcak bir göğüs ve tam sırtımda hissettiğim hızlı kalp atışları.

İşte tüm bunlar günlerdir hayalini kurduğum, geceleri sarıldığım yastığımın soğukluğuna tezat düşüncesiyle bile içimi ısıtan o sıcak sarılmaydı.

hug and love ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin