Felix oturduğu yerde ayaklarını sallayıp duruyordu. Bakışları önündeki denizdeydi. Yeniden boyanmış pembe saçları gözünün önüne düşmesin diye kirazlı ve unicornlu tokalarla yanlara doğru sabitlenmişti. Bir elini başındaki şapkasına götürüp gölgede olmanın verdiği rahatlıkla çıkardı.Çıplak ayaklarına hafiften sürtününen sıcak kumlar Felix'in ayağını gıdıklıyor olacak ki kendi kendine kıkırdıyordu. Tekrardan denize bakarken batmaya yüz tutan güneşin geride bıraktığı kızıllıkları izliyordu. Şimdi artık denizde maviliğini kaybediyordu.
"Bebeğim, şapkanı çıkarmamanı söylemiştim. Hiç sözümü dinlemiyorsun."
Hyunjin geldiği gibi elindeki dondurmaları ona gülümseyen Felix'in ellerine bıraktı. Sonra söylene söylene yan taraftaki şapkayı alıp tekrardan sevgilisinin başına yerleştirdi. Geriye çekilip Felix'i süzerken bu kadarının yeterli olmayacağını düşündü. Hemen yerdeki tatil çantasını açtı ve içinden güneş kremini çıkardı.
Felix elinde yavaştan erimeye başlayan dondurmalarla beraber Hyunjin'i izlerken birden yüzüne sürülen güneş kremi ile gözleri açıldı. Hyunjin, Felix yanmasın diye o kadar hızlı hareket ediyordu ki çilli çocuk neredeyse şaşkınlıktan elindeki dondurmayı düşürecekti.
"Aşkım sakin olsa güneş batıyor, bir şeycik olmaz bana. Aşk- ama aşkım dur. Hayır ağzıma sürme, gözüme girecek ay!"
Hyunjin birden hapşuran sevgilisi ile başını geriye atıp büyük bir kahkahayı serbest bırakmıştı. Felix hızla kirpiklerini kırpıştırıp erkek arkadaşına baktı. "Aşkım özür dilerim! Yüzüne geldi mi? Off çok özür dilerim." dedikten sonra endişeyle gözlerini yumdu.
"Hayır hayır, gelmedi sterliçyam. Hadi dondurmanı ye bakalım. Bu kadar güneş kremi seni bir süre daha idare eder sanırım."
Felix hızlıca kafasını sallamış ve erimeye başlamış olan çilekli dondurmayı yalamıştı. Hyunjin onun bu şımarık haline gülümsedikten sonra Felix'in elindeki diğer dondurmayı da kendine almıştı.
Birkaç dakika boyunca konuşmadan sadece dondurma yiyip batan güneşi ve dalgalanan denizi izlemişlerdi. Felix biten dondurmasına hüzünle baktıktan sonra Hyunjin'in daha yarılayamadığı dondurmasına küçük bir bakış atmıştı.
Hyunjin ise Felix'in hızlıca bitireceğini bildiği için kendi dondurmasını yavaş yavaş yemişti. Yine dr bilerek yaptığını belli etmemek için "Fazla geldi bu bana, ne yapsam ki?" diye sesli bir şekilde konuşmuş ve Felix'in dikkatini çekmeye çalışmıştı.
Felix o an bir tavşan olsa Hyunjin onun kulaklarının dikeleceğini ve heyecanla kıpraşacağını hayal edebiliyordu.
"Şey... Aşkım istersen bana verebilirsin, verirsin değil mi?"
Felix'in tüm odağı dondurmadayken Hyunjin sakince gülümsemiş ve onun dudaklarına doğru uzatmıştı. Çilli çocuk ağzına gelen tadla mırıldanıp sevgilisinin elindeki dondurmayı da yemeye başlamıştı.
Güneş artık ardında iz bırakmadan kaybolduğu vakit Hyunjin ve Felix simsiyah denizin önünde el ele tutuşmuş yürüyorlardı. Her zamanki gibi Felix konuşuyor, Hyunjin ise onu büyük bir sabırla dinleyip cevap veriyordu.
"Sonra Minmin ve Mimho hyung öpüşürken teyzem onları basmış. Çok komik anlatıyordu, kendisi de çok utanmış hemen evine geri dönmüş."
Hyunjin avuç içindeki pamuk ele küçük öpücükler bırakırken Felix'in birden elini bırakıp ileri doğru koşmasıyla şaşkınlıkla arkasından bakmıştı. Felix, Hyunjin arkasından gelmeyince
"Sarışmak ve öpücük istiyorsan beni yakalaman gerekiyor prensim!" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hug and love ✓
FanfictionFelix bir sarılma arkadaşı istiyordu ve çoktan birisini gözüne kestirmişti. | texting & story | by larren