"Pamuk şeker... Açmayacak mısın bana kapıyı?"Hyunjin yaslandığı duvardan iç çekip yavaşça ayrılmış ve kapının yanına çökmüştü ve başını soğuk duvara yaslamıştı. İçeriden küçük küçük iç çeken meleğin nefesleriyle orantılı bir şekilde nefes alırken sakince gözlerini kapatmıştı.
Son birkaç saattir bu durumdaydılar. Ne Felix Hyunjin'e kapısını açıyordu, ne de Hyunjin ona kapıyı açmadığı için kızıyordu. Sadece bekliyordu, pamuk şekerin kendi isteği ile ona gelmesini. Bu yüzden oturduğu yere iyice yayılırken elinde kahve ile gelen Minho'ya karşı kafasını iki yana sallamıştı. Bu hayır demekti, bu Felix'in hâlâ onu içeriye almadığını söylemek demekti.
"Belki de bugünlük evine dönmelisin. İkiniz de kötü olacaksınız. Hem sen niye yere oturdun oğlum mal mısın?"
"Hyung, sorun değil. Felix'in iyi olduğundan emin olmak istiyorum."
Oturduğu yerden eline tutuşturulan kahveyi küçük yudumlarla içerken kendine kızgınca bakan hyunguna cevap vermişti Hyunjin.
Evet, sorun değildi ve asla da olmayacaktı."Sonra hasta olup benden bilirsen kafanı o arkandaki duvara sürterim."
Bu sözlerle gülümseyip kafasını onaylayan yerdeki beden bir süre kapıya üzgünce bakıp mutfağa geri dönen Minho'nun sırtını izledi. Felix için endişelenen bir tek Hyunjin değildi, Minho küçük kardeşi için içten içe kendini yiyip bitiriyordu. Bu haberleri ilk gördüğünde Felix'in ağlayarak kendisine koşup kollarının arasına girmesinden bu yana gözüne uyku girmemişti. Onun yaşadığı zorlukları ve geçmişini bilen bir tek Minho'ydu. Felix onun için hâlâ altı yaşında bayılıp kucağına düşen o küçük çocuktu.
Fakat bildiği bir şey vardı ki, o da önünde sonunda gerçekleri bilen bir kişinin daha olacağıydı.
"Dün gece gözüme uyku girmedi biliyor musun pamuk şeker, seni göreceğim için heyecanlandım sanırım ve galiba bu yüzden burada uyuyup kalacağım şimdi."
Cidden de öyleydi, tüm gece uyumamış ve birkaç günün ardından Felix'i göreceği için heyecanlanmıştı. Sabah ilk ışıklarla geldiğinde ise karşılaştığı şey yüzüne asla açılmayan kahverengi bir kapı olmuştu ama duyduğu nefes sesleri bile Hyunjin'i rahatlatmıştı. Şimdi ise dumanı tüten kahve parmaklarını ısıtırken kapanıp duran gözlerini dinlendirmek için tamamen örtmüştü uykulu beden.
Birkaç dakika süren sessizlikle beraber küçük bir kilit sesi gelmiş ve ardından uykuyla uyanıklık arasında gidip gelen bedenin burnuna günlerdir özlediği o tatlı koku dolmuştu. Her şeyin bir rüya olduğunu düşünürken tenine değen soğuk parmaklar ve elinden alınan kupayla beraber gözlerini hafifçe açmıştı Hyunjin.
"Uyu Hyunjin..."
Gözlerinin üstüne kapanan parmaklarla iç çeken beden birkaç saniyeliğine göz göze geldiği kızarık maviliklerin derinliği içersinde çoktan boğulmaya başlamıştı.
"Pamuk şeker sana bakmama izin ver."
Hyunjin gözlerini kapatan eli sıcak parmaklarıyla tutarken yavaşça aşağıya doğru çekmeye çalışmıştı ama başaramamıştı.
"Lütfen."
Hyunjin yüzüne çarpan nefesle kendi nefesini tutmuştu. Felix'in gözlerini tekrar görmek istiyordu. Ona sarılmak istiyordu.
"Ama bir şey sorma tamam mı Hyunjin? Sadece uyu benimle."
Hyunjin anında kafasını olumlu anlamda salladı.
Bu fırsatı kaçıramazdı, Felix ona hiçbir şey anlatmasa bile yanında durmak için her şeyi yapabilirdi o an. Sonuçta pamuk şekerden daha önemli olan bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hug and love ✓
FanfictionFelix bir sarılma arkadaşı istiyordu ve çoktan birisini gözüne kestirmişti. | texting & story | by larren