chapter fifteen

417 46 18
                                    


Yanımdaki her an ağlayacakmış gibi olan bedene içim gidiyordu. Burun çekme sesleriyle daha fazla dayanamayıp sarmalamıştım onu. Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığı kesindi. Bu hafta pek ilgilenememiştim onla, özlemiştim bu bebeği. Oturduğum banktan ayağa kalktım ve nazikçe elini tutarak onu peşimden sürüklemeye başladım. Daha sakin bir yere gitmeyi hedefliyordum. Okulun hemen gerisinde kalan küçük parka doğru ilerlemeye başladım. Küçük ve arkada kaldığı için boş olurdu genelde. Sadece birkaç genç uğrayıp sigara içerdi okul vakitlerinde. Eh, okul vaktininde çoktan bittiğini sayarsak boştu.

İkimizde konuşmuyorduk. Ben önden ilerlerken o elimi tutarak peşimden küçük adımlarla geliyordu. Arada bir kafamı çevirerek iyi olup olmadığını kontrol ediyordum. Sonunda parktan içeri girdiğimizde çimenlik alana doğru ilerledim. İlkbaharın gelmesiyle çimenlerde küçük çiçekler yerlerini almışlardı. Yere oturduktan sonra onun da karşıma oturmasını bekledim. Elimi hâlâ sıkı sıkıya tutuyordu, güç alırcasına. Bağdaş kurup karşılıklı oturduğumuzda hâlâ ellerimiz birbirindeydi. Yüzünü incelemeye başladığımda birkaç göz yaşı akıttığını gördüm, ayrıca burnunun ucu da ağlamaktan kızarmıştı. Öyle tatlı duruyordu ki, bi insanın ağlarken nasıl bu kadar güzel ve tatlı olabileceğini sorguladım istemsizce. Boşta olan elimi yanağına yaklaştırıp elimin tersiyle parmaklarımı yanaklarında gezdirdim. Anında gözleri gözlerime çıkmıştı, bunu farkeder farketmez ben de gözlerimi yanaklarından çekip gözlerine sabitledim. Gözlerindeki hüznü net görebiliyordum. Şuan ikimizde susuyor olsakta, gözlerimiz konuşuyordu. Tutuşumu hafifleştirip avuçlarımın içine elini ters bir şekilde koydum. Bir eli, bileği bana dönük avucum içinde dururken diğer eli ise dizimde dinleniyordu. Aynı zamanda da gözleri merakla beni izliyordu.

tw//sh(az var ama tetiklenen olabilir)

Boştaki elim bileğindeki sweatin kollarını açmak için gitti oraya ve gözlerine baktım bir nevi izin istiyordum. Hafifçe gözlerini kapatıp tekrar açarak onay vermişti. Ona güzelce gülümsedim. "çok güzel güldün ona" aklıma gelen mesajla gülümsemem büyüdü. Bileğindeki sweati sıyırdım kesiklere dikkat ederek. Hissettiğim gibi yenileri eklenmişti koluna çünkü en sonki kesikleri bizzat kendim temizleyip ilaç sürmüştüm. Aramızdaki sessizlik devam ederken parmaklarımı hafifçe bileğinde gezdirdim, acısını almak istiyordum. Gözlerine bakarak kafamı biraz eğmiş avcumdaki bileğini de dudaklarıma yaklaştırıp kelebek öpücüklerimi bahşetmiştim. Anında yüzünde bir gülümseme açmıştı. Öpücüklerimi kondurmaya devam ederken acımamasına özen gösteriyordum diğer bileğini de açtığımda içimin acımasına engel olamadım. Benim bileklerimde yoktu belki bu kesik izleri ama onunla beraber acılarını hissediyordum içimde. İki bileğine de yeteri kadar öpücük bıraktıktan sonra geri çekildim.

"Acıları biraz olsa geçer umarım."

"Geçti, Taehyung. Teşekkür ederim."

İçinde galaksileri barındırdığı gözleri parıl parıl parlıyordu. Onun mutluluğu beni de mutlu etmişti. Etrafa bakınırken aklıma gelen şeyle sırıttım ve karşımdaki bebeğe baktım.

"Jeon, şu renkli tatlı kalemlerin yanında mı?"

"Hmhm, yanımda. Bir şey mi oldu?"

"Onları verebilir misin kullanmam lazım."

Yüzündeki hafif şaşkın ifadeyle ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu. Daha fazla sorgulamadan arkasını dönmüş ve çantasından kalem kutusunu çıkarmak için uğraşıyordu. Bağdaş kurduğum bacaklarımı uzatıp hafifçe araladım. Jungkook'a baktığımda elinde kalem kutuyu tutmuş çantasının fermuarını kapatıyordu. Ona doğru uzanıp iki kolumu beline sarardım. Ağzından çıkan şaşkın nidaya gülerken, bacak arama doğru çekip sırtını göğsüme yasladım. Kafasını kaldırıp bana bakıyordu tatlı tatlı. Elinden kalem kutuyu alırken konuşmaya başladım.

"Rahatsız değilsin dimi Jeon?"

"N-ne? Hayır Taehyung ama ne yaptığını anlamadım ki!"

Kalem kutudan çıkardığım renkli kalemleri elime alıp kapaklarını açıp kenara koydum. Ardından elimdeki kalemleri önünde salladım.

"Bunlarla bileğini süslersek daha iyi hissedeceğini düşündüm."

Gözlerini anında minnet duygusu doldurmuştu bir de göz yaşları. Boşuna bebek demiyordum. Güzeller güzeli Jeon bebek! Hafifçe yan dönüp anında kollarını boynuma dolamıştı. Bu bir nevi teşekkürdü sanırım. Kollarımı sıkıca beline doladım ve burnumu saçlarına daldırıp kokusunu içime çekerken öpücük kondurmadan edemedim. Şuan tam olarak sevgililer gibiydik. Sevgililer..

"Taehyung sen gerçekten harika birisin. Onca laflarıma rağmen yanımdasın ve şu yaptığına bak!"

Sarılmamız sona erdiğinde söylediği şeylerin üzerine bir şey söylemek istememiştim. Sırtını tekrar göğsüme yaslarken çenemi omuzuna koydum. Bir elimde kalem bir elimde bileğini tutarken gözlerinde gördüğüm yıldızları çizmeye başladım. Tabi Jeon kadar başarılı değildim bir şeyler çizmede. Yine de ona her şey yakışıyordu. Yeni olan  kesiklere dikkat ederek iyileşenlerin üzerine çiziyordum. Birkaç tavşan çizdiğimde önümdeki bedenden kırkırtılar işitmiştim. Kendimi tutamayıp kafamı çevirip yanağına öpücük kondurmamla şaşkınca bakmaya başladı.

"Ya Taehyung sen iyice arsız olmaya başladın! Deminde saçlarımı öptün hissetmedim sanma!"

"Banane, benim suçum değil bu kadar tatlı olman."

Bileğinde işim bittikten sonra çenemi diğer omuzuna koyup diğer bileğine çizmeye başlamadan önce bu yanağına da bir öpücük kondurmamla, küçük bir kahkaha atarken kafasını geriye omzuma doğru yaslamıştı. Tanrı şahit boynuna öpücükler kondurmamak için zor turuyordum kendimi. Delirtiyordu bu Jeon beni.

"Bak ya! Gülüyorum falan ama öpmelerinin sebebi nedir Taehyung bey?"

"Diğer yanağın mahrum mu kalsaydı yani Jeon? Yazık değil mi ona sonra arkandan ağlar."

Dalga amaçlı söylediğimi anlıyordu bu yüzden o da dalga amaçlı sinirlenmiş rolüne bürünüyordu.

"Demek yazık ha! Seni fırsatçı Taehyung!! Hemen yüz buldu hah, şuna bakın."

Aldırmadan koluna odaklanmış bir şekilde minik, Jeon'a benzeyen domuzları çiziyordum. Ne kadar beceremesemde renkli renkli kalemlerle hoş duruyordu. Yanımdaki bedenin diğer elini saçımda hissetmemle derin bir nefes aldım. Çizerken gözümün önüne gelen saçlarımı tutuyordu. Cebinden çıkardığı küçük pembe kıskaç tokayı önümdeki saçlarımı toplayıp saçıma taktı. Kafamı yan tarafıma çevirdiğimde yüzlerimizin çok fazla yakın olduğunu gördüm. Öyleki sıcak nefesini üzerimde hissedebiliyordum. Gözlerini bana çevirdiğinde gözleri kocaman açılmıştı.

"Şey ben, gözlerin kapanmasın diye taktım yani tokayı."

"Teşekkürler o zaman pigguk."

Gülerek önüme döndüğümde kolundaki işim de bitmişti kalemlerin kapaklarını kapatıp kalem kutusuna koymaya başladım.

"Taehyung! Domuz çizmişsin salak aptal mal! Ama çok güzel olmuşlar."

Kalem kutusunu çantasına atıp ayağa kalktım. Ona da beni takip edip çantasını alarak bir çırpıda ayağa kalktı.

"Hadi artık eve bırakayım seni, hava kararmak üzere bebeğim."

Parktan çıkmak üzere ilerlemeye başlarken hızlıca arkamdan gelip kollarını belime sardığında elimi omzuna atarak evine doğru ilerlemeye başladık. İkimizde olduğumuz durumu sorgulamıyorduk, şimdilik.

°❀•°:🎀 - 🎀:°•❀°

band-aid | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin