2.Bölüm| Cinayetin Melodisi
Bir kurbandan çıkan çığlık en güzel melodiden ibarettir.
- Ryuu
Yılın en sevdiğim zamanı gelmişti. Yazın sıcak günleri sona ermiş, gökyüzü gri bir örtüyle kaplanmıştı. Güneşin parlak ışığı yavaş yavaş solmuş, yerini karanlık bulutlara bırakmıştı. Ağaçların dalları rüzgarın kuvvetiyle sallanıyor, yapraklar tek tek yerlerinden koparak kuru toprağa düşüyordu. Dökülen her yaprak, sanki doğanın hayat döngüsünün sonunu işaret ediyordu.
Çıtırdayan her bir dal parçası, soğuk rüzgarın uğultusuyla birleşerek ürpertici bir melodi oluşturuyordu. Adımlarımın altında ezilen yapraklar, adeta geçmişin karanlık anılarını fısıldıyor gibiydi. Her bir çıtırtı, bir zamanlar var olan ama şimdi kaybolan hayatların yankısı gibi kulaklarımda çınlıyordu.
Etrafı saran yağmur kokusu, derin bir huzurla karışık bir endişe hissi uyandırıyordu. Yağmurun damlaları, toprağa düştükçe hüzünlü bir serenat oluşturuyor, şiddetlendikçe doğanın hüznünü yansıtan bir ağıta dönüşüyordu. Soğuyan hava, insanların iç mekanlara çekilmesine neden olmuştu; sokaklar boş ve sessizdi. Ancak bu sessizlik, daha da ürkütücüydü. Sanki şehir, görünmez bir tehlikenin tehdidi altında gibiydi.
Doğanın bu hali, içinde derin bir gizem ve karanlık taşırken, aynı zamanda bir huzur ve yeniden doğuş umudu da barındırıyordu. Sonbaharın bu derin melankolisi, insanın kalbindeki korku ve umut arasında ince bir çizgide geziniyordu.
Kaç küçük kız, kaç.
Peşindeyim senin.
Koşmaya devam et.
Sakın tökezleme.
Tökezlersen hatırla!
Peşindeki kişi gölgen.En sevdiğim zaman ve en sevdiğim yerdeydim. Mezarlık. Bu sakin ve dingin ortam, düşüncelerimi derinleştirmeme olanak tanıyordu. Mezarlıklar ve morglar hep ilgimi çekerdi. Ölümlerin arkasındaki hikayeler, kim oldukları ve nasıl öldükleri üzerine düşünmeyi severdim. Her mezar taşı, anlatılmamış bir hikaye gibiydi.
Gençlik yıllarımda, mezarlıklar benim için bir kaçış noktası olmuştu. İnsanların koşuşturduğu, gürültülü dünyadan uzaklaşıp mezar taşlarının arasında dolaşırken huzur bulurdum. Üzerlerinde yazan doğum ve ölüm tarihlerini incelemek, o kısa çizgide ne kadar yaşamın sığabileceğini düşünmek, saatlerimi alırdı. Bir zamanlar var olmuş insanların kısa öykülerini zihnimde canlandırmak, yaşamın anlamını sorgulamama neden olurdu.
Çocukken, bir gün mezarlığa gidip doğum ve ölüm tarihleri arasındaki süreleri hesaplamış ve sonrasında bu süreler içinde neler yaşanmış olabileceğini tahmin etmeye çalışmıştım. Kimi kısa, kimi uzun; her mezar taşı, yaşamın belirsizliğine dair bir hatırlatmaydı. Farklı yaşlarda, farklı tarihlerde, farklı sebeplerle hayata veda eden insanların hikayeleri beni büyülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matem Dansı +18
Mystery / ThrillerSenin sözlerinde cinayetin dansını duyuyorum Ryuu.