ÖNCELİKLE, #SOMA FACİASINI UNUTMAYALIM.
BENİ MOTİVE EDEN "YALNIZCA" OYLAR DEĞİL, YORUMLAR. BİLİN İSTEDİM SFSADFL
İYİ OKUMALAR...
Gözlerimi Koray'dan çekip, Çağan'a baktım. O da beni izliyordu. Tüm sohbet kesilince anlamazcasına gözlerimi karşımdakilerin yüzünde gezdirdim.
"Cevap vermedin?" Dedi nazikçe Sahra Hanım. Sol kaşımı kaldırıp, gülümseyerek bana bakan Dağhan Beye baktım.
"Sen hangi üniversiteyi istiyorsun, üniversitede ne hayal ediyorsun dedik ya kızım." Dedi adeta dalga geçerek Dağhan Bey. Samimi bir gülümseme verip, teşekkür edercesine başımı salladım.
"Dokuz Eylül, ırayı deli gibi istemesem de, orayı istiyorum. Henüz hayalimde bir şey yok." Deyip, suyumdan bir yudum aldım. Şaşıran gözlere, tuhafça bakıp bardağı tekrar masaya bıraktım.
"Neden şaşırdınız?"
"Çünkü o dediğin yeri abim beğenmiyor. Klasikmiş. Biz onun beğenmediğini başka kimse beğenmez diyorduk." Dedi, sorumu yanıtlayıp bana gülümserken Çağan. Aşağılayan bir kahkaha atmamak için zor tuttum kendimi. Dokuz Eylül, çok iyi bir üniversiteydi. Yok, yoktu. Nasıl olur da beğenmezdi öyle bir yeri? Kahkahamı bastırıp göz devirdim.
"Behçet, sen hangi üniversiteye gidiyordun evladım?" Tebessüm ettim. Behçet, gerçekten zeki bir oğlandı.
"Karsu Kampüs* Tabii kampüs kısmı benim için olan kısmı değil," Deyip gülümsedi.
"Hayalin ne?" Sorusunu, yine Sahra Hanım sormuştu.
"İşletme okuyorum. Şirketin başına geçme gibi bir hayalim yok. İkinci senemi de bitirmek üzereyim zaten. İzmir'den taşınmayı düşünüyorum." Dedi. Klasik Behçet diye düşündüm. Hiç bir zaman sevmemişti İzmir'i.
"Koray, peki ya sen oğlum? İzmir'i neden istemiyorsun?" Diye soran babama kısa bir bakış atıp yanaklarımı şişirdim.
"Şu an üç ay kadar üniversiteyi erteledik Mustafa Amca. Bir süre daha Adana'da kalıp, tercih sonuçlarımı alacağım." Dedi ve içtenlikle gülümsedi Koray. Konuştuğumuz konu saçmaydı.
"Yeter, sıkıntıdan patlayacağım." Diyerek alnını masaya hafifçe vuran Çağan'a kahkaha atıp, "Bende." Diye onay verdim.
"İşimiz çok uzun gençler ve kendini genç hissedenler." Dedi Dağhan Bey. Genç hissedenler kısmını Çağan'a söylemiş olmalıydı.
"Eğer işiniz cidden uzun sürecekse, biz kulübe gidelim." Hiddetle Behçet'e baktığımda, o da bana bakıyordu. İkimizinde gözünden parıltı geçerken, annem ve Sahra Hanım, aynı anda "Olmaz," Diye itiraz etti.
"Ne demek olmaz?" Deyince Çağan, göz devirdim, yine. Sana ne oluyordu ki? Seni zaten almazlardı.
"Fazla alkolün ve aklınıza gelen iğrenç şeylerin olduğu bir yer değil, kasmayın kendinizi." Dedi ve yalvarırcasına anneme ve Sahra Hanım'a baktı Behçet.
"Bu kadar abartmayın. Üçümüz de reşitiz." Dedi Behçet'e destek çıkarcasına Koray.
"Kendi adına konuş be, benim daha dört senem var." Çağan'ın cümleleri, hepimizin kahkaha atmasına alarmdı. Ebeveynler bir süre birbirleriyle bakıştı.
"En geç on bir Behçet."
"Ben ne olacağım? Sıkıntıdan eriyeyim mi? Buharlaşayım mı? Elektrik mi çarpsın? Ben ne olacağım anne?"
![](https://img.wattpad.com/cover/39322570-288-k264278.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM KALP(Yazılmıyor)
ChickLitÖzge, on sekiz yaşında, güzel ve alımlı bir genç kızdı. Hayatı normaldi. Dırdır eden bir anne, Fazla otoriter görünmesine rağmen pamuk gibi bir baba, Kendini beğenmiş bir abi, Kötü Matematik notları, İyi Coğrafya Öğretmeni, Minik dostları, Kendini...