İLK BÖLÜM İÇİN ALDIĞIM OY VE YORUMLAR, FAZLA GURUR VERİCİYDİ. BU BÖLÜMÜN DE İLK SAHNELERİNDE SIKILABİLİRSİNİZ AMA ORTALARA DOĞRU, HİKAYENİN ASIL GİDİŞATINI BAŞLATTIM, BU ARADA MEDIA'DA ÖZGE'NİN DİNLEDİĞİ MÜZİK VAR, İYİ OKUMALAR...
İçimde bitip tükenmeyen korkuyu azarlayıp saçlarımdaki fırçayı aşağıya indirdim. Son bir kez ellerimle şekillendirip aynanın önünden çekildim.
Behçet, kapıyı açmaya çalışıyordu.
Üst dolabı açıp, mor parfüm şişesini aldım elime. Birkaç kez sıkıp, tekrar dolaba koydum ve kapağını kapattım dolabın.
"Çatlama oğlum, çıkar şimdi kız. Ne kadar ayıp." Annemin azar dolu sesiyle bende banyodan çıkmıştım.
"Çok şükür," Diye mırıldanıp, beni iterek banyoya girdi Behçet ve kapıyı kilitledi ardından.
"Yine telefonla girdin değil mi?" Dedim yapmacık bir oyunculukla. Amacım babamın duymasıydı. Zaten tam o sırada, elindeki ceketiyle karşıdaki yatak odasından çıktı babam.
"Eşek oğlu eşek işte kızım," Dedi ve elindeki ceketi bir çırpıda üzerine geçirdi. "İnşallah klozete düşer telefonun Behçet." Diye bitirip merdivenleri indi. Bende arkasından harekete geçmiştim.
"Sen benden büyük dayak yiyeceksin Özge." Dediğini duydum Behçet'in ama babam olduğu için korkmadım pek fazla.
"Baba, siz bu hafta öğleye kadar çalışıyorsunuz değil mi?" Dedim merdivenler bittiğinde. Babam başını sallayıp masaya geçti. Annem, klasik kahvaltısından hazırlamış, sabırla ayakta bekliyordu. Babam oturunca o da oturdu.
"Gelsene Özge, davetiye mi bekliyorsun?" Derken babam, beyaz gömleğimi düzeltiyordum.
"Servis gelir şimdi. Aç değilim ben." Dedim ve anında annemin korkunç bakışlarına yakalandım.
"Ne bakıyorsun kıza Dilay?" Dedi babam ve bana bakıp güldü. Annem, birkaç saniye ters ters babama bakıp tekrar bana döndü.
"Telefonunla fazla oynayıp şarjını bitirme. Kursun var mı bugün?" Dedi annem bu sefer de bana. Başımı sallayıp vestiyerdeki lacivert ceketimi giyindim. Siyah spor ayakkabımı ayağıma geçirirken, çantamı da alıp evden çıkmıştım bile.
Bahçeyi geçip, dış kapının önünde beklerken, servisin plakası görünmüştü bile. Hızla çantamı omzuma geçirip, önümde duran servise bindim. Günaydın faslı yapmadan, her zamanki yerime oturup, arkama yaslandım.
Servistekileri sevmiyordum. Çoğu yapmacıktı.
Kolay kolay dost edinen bir kız değildim ama onlar, günde en fazla bir saat gördüğü insanlarla fazla haşır neşirlerdi. Ve maalesef bu yapmacıktı, gereğinden fazla.
Neredeyse en son beni alıyordu servis. Gereksiz sohbetlerine kulak misafiri olmamak için, arkama biraz daha yaslanıp, telefonumdan hızla bir müzik açtım ve kulaklıklığı kulaklarıma taktım.
Yüzyüzeyken Konuşuruz - Konuşulacak Şeyler çalıyordu.
Derin bir nefes alıp, çalan şarkının sözlerine attım kendimi.
Çantamın askılarına biraz daha asılıp, bahçedekileri biraz daha izledim.
"Özge! Günaydın!" Duyduğum tiz ve gür sesle arkamı döndüm. Simay, gülümseyerek bana doğru geliyordu. Yerimde durup onu bekledim.
Sınıf başkanıydı, melezdi ve yeşil gözleri vardı. Herkes tarafından sevilen bir kızdı. Bende seviyordum.
"Ay, ayaklarım su topladı resmen. Karşı bloka taşımışlar sınıf defterlerini. Listede bir isim daha var. Yeni bir isim." Dedi yanıma varır varmaz. Yürümeye başlayınca bende kocaman gülümseyip onu takip ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM KALP(Yazılmıyor)
Chick-LitÖzge, on sekiz yaşında, güzel ve alımlı bir genç kızdı. Hayatı normaldi. Dırdır eden bir anne, Fazla otoriter görünmesine rağmen pamuk gibi bir baba, Kendini beğenmiş bir abi, Kötü Matematik notları, İyi Coğrafya Öğretmeni, Minik dostları, Kendini...