Kapak fotoğrafı için Ceren'e çok teşekkürler, bölüm onun.
''Malik gerçekten benimle gelmek zorunda değilsin.'' dedim belki yüzüncü kez. Dün beni eve kadar getirdikten sonra bir kaç kez mesajlaşmıştık. Bana bugün için okuldan sonra ne yapacağımı sormuştu. İçimden gelmeyerek bugün avukatla randevum olduğunu söylediğimde benimle gelmeyi teklif etmişti ki görünüşe göre ciddiydi. İki sene önce bizim, demek istediğim ailemin ve benim kaza yapmamıza neden olan insanlar bulunmuştu ve soruşturmaları devam ediyordu. Kazanın gerçek nedeni sadece 'kaza' ise birilerinin ölümüne sebep oldukları için bir kaç ay hapis cezası vardı ama avukatımız Emre Bey her şeyi titizlikle halletmek için olağanüstü bir çaba sarf ediyordu. Bulunduğumuz caddedeki kamera kayıtlarından arabanın bir plakası olmadığını, ve hızla gelerek bizim arabaya çarptığını görebiliyorduk. Olay yerinden sağ çıkan tek kişi ben olduğum için ne kadar hatırlamasamda sürekli toplantı halindeydik.
Malik arabasının arka kapısını açıp gelmek istediğini kesin olarak göstermişti. Ona gülüp arka kapıyı kapattım ve kendim için sürücü koltuğunun yanındaki kapıyı açıp bindim. Arabanın arkasından dolanıp yanıma oturduğunda yüzü gülüyordu.
''Yalnız hissetmeni istemiyorum, hem çıkışında bir şeyler yapmak için güzel bir bahane olur.'' diye amacını belli etti.
''Olur, bir iki saatimiz kalır sanırım çıktıktan sonra.'' diye onu onayladım ve kemerimi taktım. Gideceğimiz yeri tarif ettikten sonra camdan dışarı izlemeye başladım..
***
''Olay anını hatırlamadığınız konusunda hemfikiriz değil mi?'' Emre Beyle hızlı soru cevabımız hep bu şekilde başlardı.
''Evet, kazadan sonra yaşadığım hafıza kaybı nedeniyle hiç bir şey hatırlamıyorum.'' diye onu onayladım. Elindeki fotoğrafta resimleri bulunan iki adamı bana gösterdi.
''Ailenizin bu adamlarla bir geçmişi olup olmadığını da hatırlamıyorsunuz o zaman? Size kasti olarak çarpıp çarpmadıklarını ve ailenizi bilerek öldürüp öldürmediklerini anlamak için soruyorum.'' Ailemi kaybetmem hep içimde büyük bir yara olmuştu. Onlara dair hiç bir şey hatırlamamam önemsemediğim anlamına gelmiyordu, aksine bir kaç anımızı hatırlamak istiyordum, aileme dair hiç bir şey yoktu. Aile kelimesini duyunca da aklıma sadece abim ve Derin geliyordu. Başımı eğip kafa salladığımda Malik elimi tuttu. Yan yana oturuyorduk ve Emre bey karşımızda oturuyordu.
''Fotoğraflara bir de ben bakabilir miyim?'' diye sordu elimi bırakmadan. Emre Bey elindeki arşivi Malik'e uzattı. Malik uzun süre kağıtları inceledi, bende onu inceledim. Surat ifadesinden olan biteni anlamaya çalışıyordum. Kağıtları tekrar avukata uzattı.
''Bu adamları gözüm bir yerlerden ısırıyor gibi... Sanki Ayvalık'dayken babanla konuştuklarını hatırlıyorum. Defne teyze ve Metehan amca bence bu adamları tanıyordu.'' dedi. Annem ve babam hakkında benden fazla şey biliyordu.
''Bu kağıtların bir kopyasını rica ederbilir miyim? Serkan'la bunlar hakkında konuşmak istiyorum.'' dedi. Neler oluyordu? Avukatım onu onayladığında elimi tutup kendiyle beraber benide kaldırdı.
''Bence bugünlük bu kadar yeter, Gece Hanım'ın çok üstüne geliyorsunuz.'' dedi ve ikimizinde bir şey söylemesine izin vermeden ekledi.
''Fotokopileri Gece'ye yollarsanız ben ondan alırım. Size iyi günler.'' dedi ve önce odanın, sonraysa adliyenin dışına çıktık. Arabasının yanına vardığımızda kapıyı açıp oturmamı sağladı, ardından geçip yanıma oturdu. Dalgındım.
''Neler oluyor?'' diye sordum. Arabayı sürmeye başladı. Bildiklerini anlatmasını bekliyordum.
''Adamlardan birinin ünlü iş adamı Utku Sayer'in adamı olduğuna eminim. Bu adamlar belalı tipler ve senin babanında bulunduğu sektörde çalışıyorlar. Eğer bu işte bu adamın parmağı varsa müebbet hapis yatar çünkü bu kasti adam öldürmeye girer. İşte bu konuda Serkan'la konuşacağım.'' diye özetledi.
Belalı adamlar, kasti öldürülmeler, rekabet zincirleri.. Vay canına, abim bana bunlardan hiç bahsetmemişti.
''Boşver şimdi sen onu bunu, asma yüzünü. Ne yapalım istersin?'' diye sordu. Yola sabitlediğim gözlerimi ona çevirdim.
''Abimle konuştuğunuzda bende orada olacağım. Söz veriyor musun?'' Olayları kafamda bütünleştiremiyordum.
''Gece aslında bu olaylara karışmanı istemiyorum...'' dediğinde elimde olmadan gözlerimi devirdim.
''Onlar benim ailem, Malik.'' diye hatırlattım. Derin bir nefes aldı.
''Pekala, eğer tamam dersem konuyu kapatacak mıyız?'' diye sordu. Onaylayan mırıltılarla cevap verdim.
''Tamam, fotoğraflar sana ulaştığında haber ver. Sizin evde, senin önünde konuşurum Serkan'la.'' dedi.
''Teşekkür ederim... Bugün beni yalnız bırakmadığın için.'' dedim. Gerçekten gerildiğim bir ortamdı ve her ne kadar gelmemesini söylesemde gelmesini istemiştim.
''İşimiz bu Gece Hanım.'' dediğinde gülmeden edemedim.
''Her hangi bir yerde durdur arabayı. Sürekli Kordon sahilinde geziniyoruz ama deniz havası almak istiyorum.'' Beni ikiletmeden arabayı sağa çekti. İner inmez kulaklarıma dolan çığlıkla neye uğradığımı şaşırmıştım.
''İmdaaaaat!'' Malik'le aynı anda gözlerimiz denizde bağıran adama döndü. Adam boğuluyordu ve herkes öylece bakıyordu.
''Adam gidiyor ya resmen! Ne duruyorsun Malik, atla!'' diye bağırdım.
''Ben yüzmeyi bilmiyorum ki.'' dedi. Gözleri kocaman olmuştu.
''Ya ben mi gireyim Malik? Adam derinde değil zaten.'' diye o tarafa doğru itekledim. Ayakkabılarını çıkarmaya çalışırken adam ölecekti.
''Tamam ben dalıyorum. Bir şey olursa çocuklarımız sana emanet. Babanız şehit oldu dersin.'' dedi. Kahkaha atmamak için zor duruyordum. Ne dediğinin farkında değildi.
''Ne çocuğu Malik ne diyorsun? Bizim çocuğumuz mu var?'' dedim sinirli gözükmeye çalışarak. Duraksadı.
''A-aa doğru. Yoktu değil mi? Ben telaş yaptım da.'' Dedi ve denize doğru baktı. Daha fazla saçmalamasına izin vermemek adına biraz daha zorladım.
''Adam öldü ya, hadii!'' Ve kendini üzerindeki kıyafetlerle birlikte denize attı. Yarım yamalak yüzmesiyle adama yaklaşıp kıyıya çekmesini izledim. Koşarak yanlarına vardım. Herkes başımıza toplanmıştı.
''Yardım etsenize!'' diye milleti de azarlamaya başladım.
''Ne yapacağız ki?'' dedi Malik. Adam kıpırdamadan yatıyordu. Malik hala şoktaymış gibi bakıyordu.
''Parmaklayacağız.'' dedim ve işaret ve orta parmağımı kaldırdım. Gözlerini sanki olabilirmiş gibi daha da büyüttü.
''Ne parmaklaması ya, neyi parmaklayacağız? Ben yapmam sanada yaptırtmam.'' diye çıkıştı. Gülmeyeyim diye ısırmaktan dudaklarımı kanatacaktım. Beş yaşındaki çocuklar kadar masum duruyordu. Zavallı Malik, nasılda fobisi vardı öyle...
''Ya adamın ağzına parmak sokacağız ki kusup suyu çıkartsın. Kimsenin bir şey yapacağı yok ve ikimizden birininde bu adama suni teneffüs yapmak istemediğine eminim.'' diye açıkladım. Etrafımızdakiler adamı bırakmış bize gülüyorlardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/36026022-288-k78902.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Siyahı // Zayn Malik
Fiksi PenggemarUnutmak isterdi her insan, başına gelen kötü ne varsa unutmak... (Askıda)