Kapıdan çıkıyordum. Babama baktım, bana görüşürüz diyordu. "Görüşürüz baba, seni seviyorum." dedim ve çıktım. Çıkışta biraz bekledim. Otobüsün kalkmasıyla sağ elimi havaya kaldırdım. Babamla birbirimize el salladık.
Hocaların bana bağırmasıyla yüzümü o yöne çevirdim. "Efendim hocam, sorun nedir?" dedim sakince. "Geç okula, bekleyemezsin burada! Yasaklı bölgedesin, iyiki bana denk geldin yoksa tutanak yerdin!" dedi bana bağırarak.
Oh çok iyi oldu! Jennie'nin beni orada kırmasından sonra bu cuk oturdu. Daha ne kadar üzülebilirim derken Jennie'nin omzuma vurarak yasaklı bölgeye arkadaşlarıyla 'gülerek' geçtiğini gördüm. Gözüm yine Jennie'de kalmıştı, sadece ona bakıyordum. Kahretsin Jennie, neden bu kadar harikasın?
Başım öne eğik bir şekilde "Özür dilerim hocam." dedim. Bana işaretler yapınca gitmem gerektiğini anladım. Ağır adımlarla bahçede turlamaya başladım. Hava çok soğumuştu, donuyordum. Bir yere oturup insanları izlemeye başladım. Hepsinin bir arkadaşı var, hiç yalnız değiller. Hepsi de çok mutlular, neden olmasınlarki? Aileleri birlikte, anneleri var... benim ise yok. Onlar zengin, babalarının paralarını yerler, çalışmalarına gerek yok... ben ise fakirim, çalışıp hayatımı kurtarmak zorundayım, babam şoför, zor geçiniyoruz.
Benle kim arkadaş olmak isterki? İğrenç biriyim. Çubuk kadar zayıfım, güzel değilim, eğlenceli değilim. Onlar ise öyle. Ben hayatta 0-0 durumdayken onlar 5-0 durumda.
Bunları düşünürken istemsiz bir şekilde gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Gözlerimi sıkmaya çalıştım, ağlamamalıydım. Güçsüz gözükmek istemiyorum. Jennie'nin bana baktığını gördüm. Hemen kafamı çevirdim. Ona bu halde bakamam. Arkadaşlarını gönderdiğini duydum. Buna çok sevinmiş olmalıyım ki kalbim küt küt atmaya başladı. Yerinden çıkacak sandım bir an.
Ellerimi hareket ettirmeye çalıştım. Parmaklarım net oynayamıyordu. Yanaklarımı ıslatan her göz yaşını sertçe silmeye başladım. Gözyaşlarıla dolmuş olan gözümü kapatarak ayağa kalkmaya çalıştım. Bir şey tarafından tekrar oturtuldum. O güce -gözlerimi belli etmemeye çalışarak- doğru baktım. Bu oydu, Jennie...
Ne yapacağımı bilemiyordum. Beni sürekli incitmesine rağmen umut vermeye devam ediyordu. "Ne oldu Lalisa? İyi misin? Sorunun ne? Bana anlatabilirsin." dedi arada nefes almadan hızlı bir şekilde konuşarak Jennie. Kahretsin! Kalbime karşı çıkamıyorum, kalbimi durduramıyorum...
Elleriyle gözlerimi silmeye başladı. Ona tekrar aşık oluyorum. Bana her yaklaştığında, benimle her iletişime geçtiğinde içim kıpır kıpır oluyor.
Hayır! Ona cevap vermem gerek. Bu güzel anı bozamam. Ne diyeceğim hakkında hiçbir fikrim yok. Öylece kala kaldım. Hareket edemiyordum. Sanki bedenim ağırlaşmış gibiydi. Hareket edemiyordum. Kala kalmıştım öylece. Bedenimde hiçbir yerimi hareket edemiyordum. Fazladan güç harcamam gerekiyordu o güçte kalmadı.
"Lalisa, neden öylece duruyorsun?" dedi Jennie şaşkınlıkla bana bakarak. Hemen kendime baktım... düzeldim. "Bir sorun mu var
J-Jennie." dedim. "Neden ağladın?" dedi. Bunu ona asla söyleyemezdim. Hemen ayağa kalktım ve okula doğru adımlamaya başladım. Arkamdan koşarak geldi. "Hey Lalisa! Nereye gidiyorsun cevap verse!" dedi Jennie. "Cevap veremem, olmaz." dedim ve hızlandım. Ama o arkamdan daha hızlı geliyordu.Ne yapıyor bu? Neden peşimden geliyor? Gelmesin, istemiyorum! Ne diyorum ben? Niye tepki değiştirip duruyorum? Duygularımı neden kontrol edemiyorum.
Bana bağırdığını duydum. Onu dinlememeye çalışarak sınıfa doğru koştum. Ben bittim, ne yaptığımı bilmiyorum. Neden böyle bir şey yaptım anlamıyorum....