dersler nasıl geçti anlamadan öğlen teneffüsü olmuştu bile. jennie'yi bekletmek istemiyordum.
"rosie, ben aşağıdayım jennie'yle buluşucaz." "tamamdır."hızlıca aşağı indim. jennie'yi gördüğüm gibi karşısına geçtim.
"jennie, burdayım!"
"lisa! ah burdasın.."
garip duruyordu. bütün okul çevremize toplanmıştı bile. nasıl bu kadar hızlılar anlamıyorum.
"seni dinliyorum"
"ayrılalım"
"ne?"ne diyor bu?
"jennie sen neyden bahsediyorsun?"
"olmuyor"
"nasıl?"
"zaten bir anlaşma için birlikteydik, bence erkenden bitirelim. hem zaten başkasını buldum, seni de aldatarak üzmek istemedim."kalbimin tam ortasından kırılmıştı. bütün kırılmalarını hissediyordum. gözlerim yavaş yavaş doluyordu.
"haklısın."
"anlayışın için teşekkür ederim lisa. "jennie arkadaşlarının kulağına bir şeyler fısıldayım oradan uzaklaştı, bense sadece arkasından baktım.
okulda dağılmıştı çoktan. yere çöküp ağlamak harici elimden bir şey gelmiyordu. sırtıma dokunan iki el ile oraya döndüm.
"rose?"
"lisa! ne oldu, neden ağlıyorsun?"yanıma çöküp bana sarıldı.
"bitti rose, ilişkimiz bitti!"
"ne oldu?"sarılmayı bırakıp bana baktı.
"nasıl, daha önceki teneffüs çok iyiydiniz?"
"benden daha iyisini bulmuş. ben sevgililik için yeterli değilim rose, yeterli değilim!"her lafımda daha da şiddetli ağlıyordum. biliyordum bunun bir oyun üstünde ilişki olduğunu, bile bile kabul ettim. kendime bile bile acı çektirdim.
okul hayatım ilk günlerden beterleşti. kolejler neden böyle?
"tuvalete gidelim, elini yüzünü yıkayalım, gel"
başımı iki yana salladım. hiçbir yere gitmek istemiyorum, böyle kalmak istiyorum.
benim kolumdan tutup tuvalete götürdü. mermerin üstüne oturtup peçeteyi ıslattı ve yavaşça yüzümde dolaştırdı.
"bir sürtük için buna değer mi lisa?"
başımı onaylarcasına salladım.
mermere eliyle vurdu.
"bir sürtük için buna değer mi?"
bu seferde sesi çok yüksekti.
başımı hayır anlamında salladım.
"güzel."
"ağlayacak mısın?"başımla onayladım.
mermere tekrar vurdu. bağırdı.
"bu siktiğim şey yüzünden ağlayacak mısın lalisa manobal?"
başımı hayır anlamında salladım.
r:güzel.
bir peçete daha alıp yüzümü kuruladı.
"sen yukarı çık, ben arkandan gelicem. tuvalete giricem. okuldan kaçalım."
başımla onayladım ve çıktı. bir kabine girip işimi halletmişken tam toparlanıcaktımki iki tane kız girdi.
"hahay, jennie nasılda lisa yı ağlattı"
"sürtüklük yolunda""sence kızı rahat bırakacaklar mı?"
"en büyük zorbası ben olacağım. çok eğlenceli bir sene olacak.""okulu bırakana kadar buna devam edeceğiz de, kız burslu geldi en azından biraz acı ona."
güldü.
"sonuçta o da bizim gibi öğrenci burslu olup olmadığı beni alakadar etmez. bizim okuldan attırdığımız kişilerde öğrenciydi ama bize yenik düştü."
"kabinleri bir kontrol mü etseydik? belki biri vardır?"
"doğru!"şu an korkuyu iliklerime kadar hissediyordum. hızlıca giyinip kapıdan en uzak noktaya geldim.
aslında bu beni kurtarmayacak ama o anlık korkuyla ne yaptığımı bilmiyorum.yavaş yavaş kapılar açılıyordu. en son bana geldiğinde nefesimi tutmuştum.
"doluymuş! siktir."
"kimsin?"tabiki söyleyecek kadar aptal değilim.
kapıya vurulan bir tekmeyle kapı açıldı.
"la-lalisa?" korku dolu bakışlarıyla baktı. yanındaki arkadaşı iğrenç bir sırıtışla bağırdı "ezik!"
bileklerimden tutup dışarıya çıkarttılar.
"hey millet bakın!"
herkes bize dönmüştü.
"burada hangi ezik var?"
üstüme koşan bir topluluğa korku dolu gözlerle baktım. hızlıca bileğimi kurtarıp merdivenlere gittim. en azından sınıfıma gelirim, kapıyı tutarız.
en hızlı şekilde merdivenleri çıktım. hala peşimdeler. ne yapacağım?
öğretmenler ne güne duruyorki? niye burdalar? madem bunu durdurmayacaklar, ne diye izliyorlarki? gitsinler.
düşüncelerimi sınıf kapısına gelmemle bitirdim. kapıyı kapatıp sıra çekmeye başladım.
bu kapılar niye kilitlenmiyorki?
"rose!"
"lisa ne oluyor?"
"sadece bana yardım et, sıra çek!"hiçbir şey demeden bana sıra çekti. bütün sıralarla barikat yaptıktan sonra saklanıcak yer aramaya koyuldum.
"rose bir yere saklanalım anlatacağım."
"eşyalarımızı alalım, öyle saklanalım."başımla onaylayıp çantalarımızı getirdi. topluluğun koridora giriş yaptığını seslerinden anladık.
"görünmeyeceğimiz bir yere geçelim"
"lavabonun altı!"hızlıca lavabonun altına geçtik. örtüsü ne kadar şeffafa benzer olsada bizi bir süre tutar.
sıraların tam da dibindeydik. çok korkunç!
çantamdan hızlıca telefonumu çıkarttım.
"ne oldu bana onu anlat."
"ses yapma! mesajlardan anlatıcam"başıyla onayladı.
708 kelime....