DEŞİLMİŞ FUAD"Hisseden bir kalp için,
ölümden de beter acılar vardır"
-Alfred MussetAmir feat. Indila, Carrousel
Beylem
🤍
Yazar anlatımıyla
23 Ekim 1998,
Sabah erken saatlerde okula giden oğlan bir hayli neşeliydi. Yüzü güller açıyordu. Okulda bugün matematik dersi işlemişlerdi ve kendisi matematikten bir hayli hoşlanıyordu. Öyleki hocanın ona vermiş olduğu ödevleri teneffüste bitirmişti. Ders süresinde ise hocanın sormuş olduğu bütün soruları doğru cevaplamış, üzerine daha fazlalarını çözmüştü. Matematikçi ilk aydan oğlanın matematiğe olan bu ilgisine hayran kalmıştı. Dersini ona sevdirerek işleyecek bir öğrenci karşısına çıktığı için de son derece mutluydu. Ne olacaksın diye sormuştu ona. Oğlan bu soruyu bekliyormuş gibi büyük bir heyecanla ekonomist olacağım demişti. Ekonomist demişti öğretmen şaşırır bir ifadeyle. Bu yaştaki bir çocuktan böyle bir meslek beklenmediği için öğretmen bunu ilginç bulmuştu, ama oğlanın matematiğe olan bağlılığıyla bunu kıyaslayınca mantıklı gelmeye başlamıştı. Bu yüzden yadırgamamış ve dersine devam edip günlük işlemesi gereken dersleri bitirmişti.
Oğlan eve gelirken oyalanmak için eliyle farklı toplama, çıkarma işlemleri yapıyor, başını cama dayayarak aklından çarpmaları hallediyordu. Yaptığı işlemleri unutmamak için ise yanında bir defter taşıyordu. Elindeki defteri hiç eksik olmazdı. Bu yüzden ona defterci bile derlerdi. Hatta bazıları sınırı aşarak inek olduğunu söylüyorlardı. Bir kaçı möhlüyor ve onunla dalga geçiyordu. Fakat oğlanın bu durum pek umrunda değildi. Montunun cebindeki kartı şöföre uzatıyor ve şöförün yüzüne bakmadan kartı geri alıyordu. Sadece bir keresinde şöförün "İlahi oğlum başımıza Gauss mu kesileceksin?"demesiyle oğlan başını kaldırmış ve şöföre bakmıştı. Sonrasında ise otobüs boyunca ön koltukta oturup matematikçiler hakkında sohbet etmişlerdi. Ama dediğimiz gibi bu bir seferlikti. Şöförün işten çıkarılmasıyla bu konuşma sona ermişti ve çocuk her zaman yaptığı toplama işlemlerine geri dönmüştü. Bu yaklaşık yarım saat böyle sürmüştü ki otobüsün evin önünde durmasıyla arkadan bir çocuk yüksek sesle "Otluğuna geldin inek."demişti.
Oğlan omuz silkip başını camdan çekti. Her gün aynı şeyi diyen çocuğa artık alışmıştı. Hatta öyle ki çocuğun bunu diyeceğini bildiği için yola bakmaya bile zahmet etmiyor, okuldan eve kadar devamlı işlem yapıyordu.
Otobüsten indiği gibi hızla evin bahçesinin kapısını açtı ve asker selamıyla köpeğine selam verdi. Sonrasında da babasına geldiğini duyurmak için askerler gibi yürümeye başlamış ve her gün söylediği şarkıyı söylemeye başlamıştı.
Arş arş arş ileri ileri
Arş ileri marş ileri
Dönmez geri Türk'ün askeri
Sağdan solaSağdan sola doğru baktı.
Soldan sağa
Soldan sağa doğru başını çevirdi.
Al da bayrağın düşman üstüne
Cephede süngüler ayna gibi parlıyor
Doğunun Türkleri bayrak açmış bekliyor
Arş arş arş ileri ileri
![](https://img.wattpad.com/cover/322061421-288-k298545.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHTİRAS (+18)
RomanceKahve kahveye karıştı. Birinin yoğunluğu diğerini arttırdı. Ardından içine sarı girdi, renk açıldı. Siyah girdi, koyulaştı. Başka renkler girdi, renk karmaşıklaştı. Kahveden uzak oldu, kahveye benzemedi. Hiç kahveye ait olmadı. Bir olmadı, çokluk ol...