8.Bölüm: MÜNKESİR BAB

92 9 6
                                    


MÜNKESİR BAB

"Bir kapının ardında neyle karşılaşacağınızı asla bilemezsiniz. Belki de hayatın kendisi budur: kapı kollarını çevirmek."
-Albert Espinosa

Alice et Moi, C'est toi qu'elle préfère

Alaz

🤍

Geç kalınmak, geç kalmak ve geç kalınmış olmak. Daha binlerce fiilin çekime uğraması ve tek bir fiili binlerce farklı hale dönüştürmesi. Eklerin eklenmesi çıkarılması, ama bu fiilde anlamın değişmemesi.

Bir şeyler olurken yapılması gereken, ama kendimize yediremediğimiz binlerce eylem bizim pişmanlığım olarak ileride gün yüzüne çıkardı. Fakat çıktığında ne yapacak bir şey kalırdı ne bulunacak bir çare. İnsan pişmanlığını yatıştırmak amaçlı bir şeylerden nefret etmeye başlardı. Kendi pişmanlığını bastırmak için herkesi aynı kalıba sokardı kafasında. Sen şöylesin, o böyle, şu öyle ifadeleri tamamen hepiniz aynısınıza dönüşürdü ve sonucunda insan ya pişmanlığını bastırdığına kendini inandırırdı ya da bastıramazdı. Bastıramayınca da kitaplara sığınırdı, başka bir dünya arardı kendine.

İnsanlara olan nefretimiz ve insanların içinde kendimizi rahat hissetmememiz bizi farklı arayışlara sürüklerdi. Kitaplardaki olması gereken dünyalara... Bizi anlayabilecek karakterlere...

Her birinden bir parça bulurduk kendimize, her birini anlamlandırırdık. Anlamsız olanları umursamazdık. Çivisi çıkmış bu dünyada gülümsemek bir hayli zorken kitaplardaki tek bir cümleye bile gülümserdik, yada derin bir şekilde düşüncelere dalardık. Birini hatırlatırdı bize, ondan bir parça bulurduk.

Sonra sıkıntıdan kapatırdık kitabı. Burada da mı sen diye kendimizi yer bitirirdik. Yeter artık derdi zihnimiz. İtiraf et de kurtul artık diye kendini yemeye başlardı. Edebilir miydik? Korkusuzca olması gerekeni daha karşıya söyleyemezken kendimize söyleyebilir miydik?

Bencilsin sen derdi sonra yine bizi yiyen kişi. Kendini düşünüyorsun der ve sapıtırdı. Delirmiş olmalıyım diye düşünmeye başlardık.

Çünkü bencillik bunun neresindeydi?

Kendimize söyleyemediğimiz sözler, itiraf edemediğimiz şeyler bencilliğe girecek olsaydı hepimiz bencil olmaya razıydık. En azından huzur içinde kendimizi yemeden yaşardık. Hiçbir şeyi düşünmeden, dert etmeden giderdik. Soranlara ise şey derdik; EVET AMINAKOYAYIM EN BENCİL BENİM.

"Bencil kadın."dedi Layla elindeki televizyon kumandasını yere fırlatırken. Ütülüyor olduğum tişörtün yakasını düzeltip, dudağımdaki sigaranın külünü küllüğe boşaltıktan sonra Layla'ya anlamaz ifadelerle baktım.

Bağdaş kurduğu koltuktan bir hışımla kalkarken onu izliyordum. Bana doğru gelirken gözlerimi ondan çekip tekrar ütüye döndüm ve hiçbir şey farketmemiş gibi davrandığım sıra ardımda olan tezgaha oturduğu gibi köşedeki elmayı alıp ısırdı. Görmemiştim, ama hareketlerinin sesinden analayabiliyordum.

"Gül."dedi Layla. Bir ısırık daha alıp ayaklarını tezgahtan sallandırırken.

Ona anlamaz bakışlar atarken tişörtü katlayıp kenara koydum ve başka bir tişörte uzandım.

"Kahkahanı içine attığına yemin edebilirim, Alaz."dediğinde dudaklarımı birbirine bastım, ama gülmedim. Önüme dönüp ütüye odaklanmaya çalışsam da başarılı olamamıştım.

İHTİRAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin