Yorum sınırı:250
"Peşimden gelmeyi bırak!" Dedi Jimin yerinde durup arkasını döndü ve kendisini takip eden bedene baktı. Jungkook başını olumsuz anlamda salladı. "Beni dinleyene kadar hayır." Dediğinde Jimin başını yere eğdi ve sinirle nefes alıp tekrar onun gözlerinin içine baktı.
Dişlerinin arasından konuştu sarışın beden. "Sana beni rahat bırakmanı söyledim!" Jungkook ona tek bir adımda yanaştı ve aralarındaki mesafeyi kapattı. Gözleri sarı saçlardaydı. Ne kadar da yakışmıştı küçüğüne...
"Bir kez bile dinlemeyecek misin beni?" Jimin hahladı ve göz devirdi. Kollarını göğsünde bağladı. "Neyi dinleyeceğim? Her şey ortada değil mi amına koyayım seni niye dinleyeyim ben!?" Jungkook onun kolundan yumuşakça tuttu. "Odama gidelim." Dedi boş koridorda gözlerini gezdirerek.
Jimin kendisini tutan eli ardından da çok yakınında duran bedeni göğsünden itti. Önden onun odasına ilerlerken aklında ne diyeceğini düşünüyordu sadece. Odaya girdiklerinde Jungkook kapıyı kapatmadan önce derin bir nefes aldı. Çok ihtiyacı olacaktı. Tam kendini savunmaya başlayacaktı ki Jimin'in konuşmasıyla sustu.
"Seni dinlemek için buraya gelmedim. Milletin dedikodu malzemesi olmamak için geldim. Sana tek şunu söyleyeceğim. Artık gözümde bir değerin yok. Sen benim elimden her şeyi aldın. Her şeyimi. Anlatabiliyor muyum? Seni görmek bile istemiyorum ben amına koyayım siktir git hayatımdan. Senden hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey! Uzak dur benden!" Jungkook'u göğsünden sertçe ittirdi ve odasından çıktı.
Komikti Jungkook. Gerçekten Jimin onu dinleyecek diye mi düşünmüştü? Jungkook yumruklarını sıktı. Artık ne yapması gerektiğini biliyordu. Geriye sadece planlamak kalmıştı. "Kalbini kazanacağım."
——-
Jimin kulaklığından müzik dinlerken bir yandan da hızlı hızlı ayağını sallıyordu. Onunla konuştuktan sonra okulun müzik sınıfına çökmüştü. Kafasını dinlemek için burayı uygun bulmuştu ve kaç saatini burada geçirmişti bilmiyordu. Slow bir şarkı onu hüzünleniyordu bu yüzden metal dinlerken kulakları acımaya başlasa da umursamadı. Gözünden bir yaş daha düştüğünde müziğin sesini bir kez daha arttırdı.
Playlistin bir sonraki şarkısıyla ayağa kalktı. Kendini müziğin ritmine bıraktı. Bu onun kendisini iyileştirme şekliydi. Her şeyden önce dansı seviyordu. Dans ettikçe yaşamış hissediyordu ama dizleri daha fazla tutmadı. Dizlerinin üstüne düştüğünde hıçkırarak ağlamaya başladı. En yakınından yediği bu kazığı aşamıyordu. Onu aşamıyordu ve daha çok üzülüyordu.
Telefonuna gelen mesajla burnunu çekti ve gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Gelen mesajı okuduğunda kaşları çatıldı.
Jungkook:
Jimin
Kilitli kaldımJimin:
Banane
Ne bok yiyorsan ye
Nasıl kaldıysan çıkJungkook:
Gerçekten mi?
Hadi ama yardımına ihtiyacım var
Gelmeyecek misin?Jimin:
Gelmeyeceğim?Jungkook:
*konum
Eğer şimdi gelmezsen
Yarın tüm derslerde sizi izlemeye gelirim
Burnunun dibinden ayrılmamJimin:
Geliyorum amk tamam mıJungkook:
Gel bebeğim
Çok soğuk burasıJimin yerde sürünerek duvara sırtını yasladı. Gidecekti ama kırk beş dakikalık playlisti bittiği zaman.
Taksiden indiğinde kulaklıklarını çıkardı ve gördüğü yere kaşlarını çatarak baktı. Burası boş bir yerdi ve kapısı açık gibi durmuyordu. Kapıyı ittiğinde karanlık olan dükkana girdi. Her yer tamamen boş ve karanlıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stepbrother - Jikook ✔️
FanfictionJungkook otuz iki yaşında bir üniversitenin müdürüydü ve Jimin ise yirmi dört yaşında onun üvey kardeşi aynı zamanda da okulunun bir öğrencisiydi. Okulunun haylaz öğrencisi ve aynı zamanda üvey kardeşi Park Jimin. Mini fic!