Yorum sınırı:200
Jungkook'un hissettiği sadece kafa karışıklığıydı. Küçüklükten beri beraber büyüdüğü küçüğüne karşı büyük bir kafa karışıklığı vardı. Bildiği tek şey böyle olmaması gerektiğiydi. Ona yaklaşımında yanlışlık vardı ve bu Jimin'i korkutabilirdi. Jimin onun sapık olduğunu bile düşünebilirdi. Öyle olmamasını diledi. Eteği giydiğinde kalçasını vurduğunda küçüğü belki de rahatsız olmuştu ama sesini çıkaramamıştı. Jungkook yutkundu ve dudaklarını birbirine bastırdı.
Yolunda gitmeyen duyguları aklını karıştırıyordu ve anlaşılan o ki büyük sıkıntılar olacaktı. Jungkook Jimin'den uzaklaşmak istemiyordu. Küçüğünün ondan kaçmasını hiç istemiyordu. Ellerini yumruk yaptı ve dayanamadan başını ellerinin arasına aldı. "Sikeyim." Diye mırıldandı.
Düzeltmeliydi. Düzeltecekti de.
Ayağa kalktı ve odadan çıktı. Elinde Jimin'e ait olab telefon vardı. Bazı şeyleri rayına oturtmalıyım diye düşündü. Koridorda gördüğü bedeni durdurdu. Namjoon şaşırmış bir şekilde müdüre baktı. Biraz gerilmişti. "Jimin nerede biliyor musun?" Namjoon bir süre düşündü. "Kütüphanede olmalı." Diye mırıldandı. Jungkook onu aramayı bile akıl edememişti. Kütüphaneye giderken kafasındakileri oturtmaya çalıştı.
Yaptığı kendisini mutsuz edecekti. Ama Jimin'i aklından çıkarması gerekiyordu. Kütüphaneye girdiğinde kulaklıkla açtığı dersin videosunu izleyen bedene baktı. Sıkıntıyla iç çekti. Tedirgindi ama yapmak zorundaydı. Yavaşça onu korkutmamaya dikkat ederek yanındaki sandalyeyi çekti ve yanına oturdu.
Jimin anında ona dönerken kulaklığını çıkardı ve az sonra olacaklardan habersiz kocaman gülümsedi hyunguna. Jungkook buruk bir şekilde güldü ona bakarken. Elindeki telefonu masaya bıraktı ve ona itti. Jimin kaşlarını çattı bu sefer. "Ne oldu?" Diye fısıldadı.
Jungkook onun kendi telefonundan izlediği dersi kapattı ve telefonu cebine attı. Jimin ise sinirlendiğini hissediyordu. "Jimin sanırım ben bayan Lee'den hoşlanıyorum." O an Jimin'in gözlerinin içi gülmeyi bıraktı. Gülüşü soldu. "Ne?" Dedi istemsizce. Bunu beklemediği açıktı. Hyungu ona ondan hiç hoşlanmadığını söylemişti. Neden böyle yapıyordu?
Jungkook bir şey demeden kaldığında başını salladı ağır ağır. Başını eğdi ve yeri izledi bir süre. Yavaşça ayağa kalktı ve masanın üzerine bırakılmış telefonunu aldı. Büyüğünün yanından ayrılırken çok bir şey düşünmüyordu. Jungkook ise onu durdurmak için bir şey yapmadı.
Jimin ilk defa bu kadar güçsüz hissediyordu. Gözleri doluydu. Aklına gelen anıyla hıçkırdı. Göz yaşını sinirle sildi elinin tersiyle. Nefret ediyordu kendinden. Ondan hoşlanmayı uzun zaman önce bıraktığını düşünüyordu ama hayır o hala hyungunu seviyordu.
Flashback:
Jimin çok heyecanlıydı. O zamanlar yirmi yaşındaydı. Duygularını yeni yeni anlıyordu. Erkeklerden hoşlanıyordu ve bunda bir sakınca görmüyordu. Hoşlandığı kişi ise bir sorundu. O hyungundan hoşlanıyordu. Hatta bu basit bir hoşlantı değildi ona aşıktı. Kararlıydı. Bugün ona hislerini söyleyecekti.
Eve gelmesini beklemeliydi o kadar. Annesi ve babası evde yokken kendisini kolayca ifade edebilirdi. Hyungu onu hiçbir şey için yargılamazdı ki!
Kapı açıldığında heyecanla ayağa kalktı. Gördüğü iki bedenle olduğu yerde kaldı ve kaşları çatıldı. Jungkook gülüyordu. Onun yanındaki kız ise keyifliydi. Jungkook'un eli genç kızın belini kavramıştı. "Jimin erken mi geldin?" Dedi Jungkook görmeyi beklemediği bedenle. Normalde bu saatte dans provası vardı ve Jimin ne durumda olursa olsun dansını eksik etmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stepbrother - Jikook ✔️
FanfictionJungkook otuz iki yaşında bir üniversitenin müdürüydü ve Jimin ise yirmi dört yaşında onun üvey kardeşi aynı zamanda da okulunun bir öğrencisiydi. Okulunun haylaz öğrencisi ve aynı zamanda üvey kardeşi Park Jimin. Mini fic!