Bölüm Yirmi:
Karanlık Saatler"Zaman bir işvebaz, kaçak hayalet;
Eskiyenin kement atar boynuna."Gözlerimi bile kırpmadan sahnede duran ikiliye bakmaya devam ederken yer ayaklarımın altından kayar gibi oldu. Tam o sırada bana güç vermek ister gibi belimden kavrayarak destek olan adama döndü bakışlarım.
"Serdar." ismini söylemekten başka kelime dökülmedi dudaklarımdan. Ne diyebilirdim ki kurabileceğim her cümle her soru beni daha da derbeder ediyordu zihnimde zaten. Dile getirmek şuan yapabileceğim son şeydi.
Etrafta flaşlar patlıyor insanlar birbiriyle dedikodu yapıyordu ama yanımdaki adam dışında bir kişi bile benim ne kadar derbeder olduğumu görmüyordu. O an kaçıp gitmek istedim.
"Melisa bilmediğin şeyler var." bu cümle bir anlık ışık yaksada zifiri karanlığıma hiç bir duygu yansıtmamıştı. Bilmek istemiyordum artık hiçbir şeyi. Canım acımasın istiyordum. Bütün her şeyi geride bırakıp kaçmak mümkünse bir daha bu insanları görmemek...
Serdarı bile önemsemeden arkamı dönüp hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledim. Kapının oraya geldiğimde kapatılmış olan salon kapısının iki yanındaki korumalar önüme geçti.
"Melisa Hanım çıkmanız yasak."
Benden daha ne istiyordu bu adam? Yapıcağını yapmıştı bir de izlememi mi istiyordu? Birazcık bile mi saygısı yoktu bana?
Ağlamamak için direniyordum ama göz yaşlarımda benim gibi kaçmak için an kolluyordu. "Çekilin" adamları itmeye çalıştım ama olmadı. Yere çöküp ağlayacaktım nerdeyse. Yine belimden tutulup yönlendirilirken "Gel benimle" diyen serdarla lavabolorun olduğu tarafa doğru ilerlerken buldum kendimi.
O an zihnimde tek düşünce yankılanmaya başladı.
'Ben ona 'Seni Seviyorum' dedim'Geldiğimiz koridorda boşluğa düşmüş benliğimi uyandırmak ister gibi tek eliyle beni tutan serdarın diğer elinin alçıda olduğunu ve yüzündeki yara izlerini yeni fark ediyordum.
"Melisa yaşadığımız her şey koca bir yalan üzerineymiş. Çok çok üzgünüm." karşımda bunları söylerken gözleri dolan adam ve içerde beni kül eden adam ne kadar da tezattı. Akmayan göz yaşlarım karşımdaki adamın merhametine yenildi. Ona sarılıp hüngür hüngür ağlamaya başlamışken tek koluna rağmen bana sıkıca sarıldı.
"Üzgünüm seni koruyamadım." Kafamı göğsünden kaldırıp mavi gözlerine diktim. Mavileri puslanmıştı.
"Be..ben.. ona b.ben.." cümleyi kuramıyordum. "Serdar, ben a..anlayamıyorum artık bu o..olanları. Dayanamıyorum." diyebildim kalan gücümle.
"Söz her şeyi düzelticem. Bize yine aynı şeyleri yaşatmasına izin vermiycem." beni yine göğsüne çekti. "Lavaboya girelim biraz eline yüzüne su vuralım. Sana anlatacaklarımdan önce birazda olsa kendine gelmelisin." tepki vermeden beni lavaboya sokmasına yavaşça yüzüme su çarpmasına izin verdim.
Yanımda birinin bana destek olması şokumu anlamamda iyi olmuştu. Ya yine bütün bu olanlarla da tek başıma mücadele etmeye çalışsaydım? O zaman dayanamadığım bu acı beni hızla ele geçirir bir köşede sadece bedene dönüşmüş benliğimi bulabilirlerdi.
Serdar yüzüme su çarptıktan sonra elimden tutarak beni az önce Yiğitle öpüştüğüm odanın yanındaki bir odaya getirdi. Diğer odada bir kere daha bulunmak istemediğimden bu odayı seçmesine şükrettim.
![](https://img.wattpad.com/cover/220587946-288-k685168.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK ETKİSİ
ChickLit' Ellerim boynundan ensesindeki saçlarına kaydı. Sanki şuan hem bu dünyadaki en doğru yerdeydim hem de en yanlış yerde. İki duygu o kadar büyüktü ki okyanusun ortasındaki bi fırtına da inatla açan gökkuşağı misaliydi. Bu adam beni küle çeviriyord...