Bölüm Altı:
Geçmeyen bir GeçmişYeşilleri bana odaklanmış öylece kapının yanındaki dolabıma yaslanmış duran yiğit hocaydı. Yok ya kesin rüya görüyorum diye gözlerimi ovalasam da gerçekti ordaydı işte. Ayağa kalktım yatağımdan. Şuanda bağırmam bi tepki vermem gerekiyordu ama artık olanlara şaşıramıyordum bile.
"Kimsin sen?" dedim çünkü şu son günlerde tanıdığım adam başta bana uyuz gelen sadece öğretmen olan adamdan çok farklıydı. Yaklaştım tam karşısında durdum. Kafamı kaldırdım tam gözlerinin içine içine baktım. Normalde bi insanla göz göze gelmekten hoşlanmıyan ben şuan bu adamın gözlerinin içine bakıyordum.
"Özür dilerim" dedi ya bu adamın olur olmadık cevapları ve soruları beni gerçekten çıldırtıcak bir gün. Tek kaşımı kaldırdım ve "Neden?" diye sordum.
"Terasta sana biraz kaba davrandım ama kendime hakim olamadım." dedi bense sinirle "Biraz mı?" dedim beni zorla öpmüştü resmen. Bir adım yaklaştı "Melisa, benden başkasına bakmana, sarılmana, gülmene ve hatta inatlaşmana bile sinir oluyorum. Ve emin ol terastaki halim gayet sakin olan halimdi. Senin yerine bir başkası olsaydı uyarmazdım direkt uygulamalara geçer dediğimi yaptırmasını bilirdim." dedi belimi tutup kendine çekti. Bedenlerimiz birbirine kenetlenmiş ve gözlerim kocaman açılmıştı. Ellerimle yine uzaklaşmaya çalıştım. Ama yine izin vermemişti.
"Ne işin var senin burda NE! Kimsin ya? Amacın ne senin?" bütün gücümle ittim sonunda bedenlerimiz ayrılmıştı gerçi izin vermese hâlâ öyle dururdukta neyse. Elini cebine koydu sonra hafifçe gülümsedi.
"Kim olduğumu şuanlık bilmene gerek yok tek bilmen gereken iyi bir adam olmadığım. Amacıma gelince bunu zamanla anlarsın." biraz duraksadı bir iki adım yaklaştı "Her şey yalan küçük ama sana kurduğum cümleler işte onlar bu hikayedeki en doğru şey." dedi bir müddet daha gözlerimin içine baktıktan sonra arkasını dönüp odadan çıktı. Ya bu adamdaki özgüven ne ya ya evdekilerden biri görürse onu. Koşarak peşinden odadan çıktım ama koridor boştu. Aşağı kata inmiştim ki koltukta oturup babamla sohpet eden Yiğit hocayı görmem bir oldu. Tam o sıra beni gören babam " Hah işte melisada geldi." demesiyle yiğit hocanın bakışı bana döndü bense avel avel yüzüne bakıyordum ki annem yanımdan içeriye gecerken " Hoşgeldiniz desene kızım" dedi kulağıma eğilip sonrada gülümseyerek kahve olduğunu tahmin ettiğim fincanları önlerine koydu.
"Hoşgeldiniz" dedim yalandan da gülümsedim. "Hoşbuldum" dedi ve yalandan gülümsedi o da. Annem yanını işaret edince mecbur yanına gidip oturdum.
"Melisa biliyor musun geçen annen ne buldu." diyen babama çevirdim elimdeki bakışlarımı sonradan anneme çevirdim " Ne buldun anne?" dedim annem de gülümsedi " Senle yiğit hocanın küçüklük resmi ilkte anlamadık tabi resimdeki çocuğun kim olduğunu ama az önce yiğit oğlum koridorda görmüş. Sorunca anladık ki hani şu yazlıkta tanıştığın çocuk yiğitmiş." demesiyle yok artık oldum.
"İyide o babamın Patronunun oğlu değil miydi adı da Alpti sanırsam tam hatırlamıyorum uyuz bi çocuktu zaten."
"Şht! Melisa yine başladın boş boş konuşmaya misafirimiz burda ayıp oluyor." dedi annem bi yandan da kolumu cimciklemeyi eksik etmemişti. Ne var öyleydi bakışlarımı anneme atarken babam konuşmaya başladı. Yiğit ve babam gülüyorlardı annemin aksine.
"Doğru Alpti ama zaten Yiğit Beyinde ikinci ismi Alp ve aynen babası da Mehmet Kara" dedi ya bu kadarda olmaz kardeşim ya. Benim şokla büyüyen gözlerimi Yiğit olacak öğretmen bozuntusuna çevirdim. Yalan gülümsemesini takınmış sevimli sevimli bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK ETKİSİ
Chick-Lit' Ellerim boynundan ensesindeki saçlarına kaydı. Sanki şuan hem bu dünyadaki en doğru yerdeydim hem de en yanlış yerde. İki duygu o kadar büyüktü ki okyanusun ortasındaki bi fırtına da inatla açan gökkuşağı misaliydi. Bu adam beni küle çeviriyord...