Alexandria kısa sürede sen ve grubunuzun diğer üyeleri için bir mucize haline gelmişti.
Hapishaneyi kaybettikten, birbirinizi kaybettikten ve Terminus olayından sonra tam da ihtiyacınız olan şeydi, hem de tam zamanında. Glenn'in de dediği gibi, orada çok uzun süre kaldınız.
Sen ve Daryl çiftliğin çöküşünden sonra yola çıktığınızdan beri yakınlaştınız ve o zamandan beri ilişkiniz daha da güçlendi.
Arada sırada içini açılabildiği, gülebildiği, daha az çekingen olabildiği birkaç kişiden birisin onun için. Kimsenin göremediği diğer tarafını sana göstermesi senin için çok şey ifade ediyor.
Yeni topluluğa alışmak kesinlikle hepiniz için biraz zaman alacak, ama bunu başarmanız gerekiyor.
Glenn yanından geçerken ona gülümsüyorsun ve o da sana karşılık veriyor. Herkes tetikte ama çok daha mutlu.
Sadece birkaç gün önce açlıktan, susuzluktan ölüyordunuz, ölümün eşiğindeydiniz. Şimdi ise burada, gayet iyi durumdasınız, etrafınız kapılarla çevrili, silahlarınız, yiyecekleriniz ve barınaklarınız var.
En sevdiğin adamın grubunuzun paylaştığı evin verandasında oturduğunu görüyorsun, arbaleti yanında, sokaktakileri izliyor.
Kesinlikle buna alışık değil. Belli ki hiç böyle gözlerden uzak bir toplulukta, güzel evlerde büyümemiş. Bu ana kadar yaşadığınız ortama o kadar alışmış olacak ki, buraya alışmak onun için en zoru olacak.
Ona doğru ilerlerken, seninle göz teması kurduktan hemen sonra biraz daha dik oturduğunu görüyorsun. Gülümsemiyor ama vücut dili seni görmekten mutlu olduğunu gösteriyor. Onu bunu bilecek kadar iyi tanıyorsun.
Daryl'in yanına varmadan hemen önce önüne bir adam çıkıyor, bu ani engel karşısında onunla çarpışmamak için ani bir frenle kendini durduruyorsun.
“Dur bakalım.” Kıkırdıyor. Başını kaldırıp ona doğru bakıyorsun. Bu kaba herifin Deanna'nın oğullarından biri olduğuna eminsin.
“Pardon.” Aranızdaki küçük olayın tek suçlusu o olmasına rağmen daha ilk günden grubun liderinin oğluyla sorun yaşamamak için kendi tabiatına aykırı bir şekilde, olabildiğince yapmacık bir ifadeyle mırıldanıyorsun.
“Ben Spencer.” Sana elini uzatarak kendini tanıtıyor, yüzünde hâlen en başında olduğu gibi pişkin ve irrite edici bir gülümseme var.
Bu ani tanışma müsameresi karşısında hazırlıksız yakalandığın için bir anlığına gözlerini ona dikiyorsun.
Şu ana kadar ona tahammül etme sebebini hatırlayarak bakışlarını yumuşatıyor, ardından elini tutup sıkıyorsun. “Pardon.”
“Tekrar özür diliyorsun.” Onun elleriyle buluşturduğun ellerini samimi bir şekilde karşılayan Spencer, hâlen aynı yüz ifadesinde takılı kalarak konuşuyor.
“Tanımadığım kişilere samimi davranmayı unutalı çok oldu.” Kaba ya da tuhaf görünmek istemeyerek ona ufak bir açıklama yapıyorsun.
Bu topluluktaki insanlarla, özellikle grubun lideri ve veliahtlarıyla iyi anlaşmak için çalışman gerekiyor. Tabi sen çalışmalarını tamamlamadan topluluğu ele geçirmek zorunda kalmazsanız.
“Sorun yok.” İç rahatlatıcı bir şekilde -ondan asla beklenmeyecek bir şekilde- seni yanıtlıyor.
“Uhm, pekala?” Gerçekten insanlarla nasıl konuşacağını unuttuğunu ona açıkça belli eden bir şekilde onu yanıtlıyorsun.
“Tabii, ben de seninle tanıştığıma çok memnun oldum, isimsiz kız.” Ona ismini lütfetmediğini şakacı bir tavırla söylemesinin ardından aptallığına mırıldanarak hakaretlerini ilettikten sonra konuştun.