"Chuuya! Bekle!" diye bağırdı Dazai Chuuya'nın arkasından. Chuuya hızlı adımlarla kütüphaneye girdi. Kütüphaneye girmişti çünkü Dazai onu burda sesli bir şekilde sorgulayamazdı.
Hızlıca her zamanki etraftan çok gözükmeyen köşesine geçti.
Sırtını duvara yasladı, eğildi, yere çöküvermişti yine. Dazai'nin onu burda bulmamasını ümit ediyordu. Kitaplığın yanına iyice sokuldu görünmemek için. Uzaktan Dazai'yi izledi. Kendisini arıyor, hatta orda kitap okuyanları bölüp onlara soruyordu.
Chuuya bacaklarını karnına çekti, çenesini dizine koydu ve ellerini bacaklarına sardı. Bu şekilde küçük bir çocuk gibi duruyordu. Şuanda pek iyi hissetmiyordu. Birisi gelip nasılsın diye sorsa, hemen ağlamaya başlayabilirdi.
Geçmişte Dazai ile yaşadığı şeyler, Dazai'nin sözleri kafasında yankılandıkça kalbinde bir burukluk hissediyordu. Sonra ellerinde bir titreme başlıyordu, ardından da ağlama isteği geliyordu. Üzülüyordu. O anıları hatırladığında, yapması gereken en iyi şeyin hep yalnız kalmak olduğunu düşünmüştü. Birdaha asla Dazai'yi affetmeyecek, onunla yakınlaşmayacaktı. Ama ne var ki, dün gece Dazai'yi o şekilde gördüğünde kalbi titremiş, insafı tutmuş ve onun istediğini yapmıştı.
Chuuya Dazai'nin kendisine nasıl sıkı sarıldığını hatırladı. O an Dazai'nin titreyen, buz gibi bedenini hissetmek ona acı vermişti. Chuuya o acıyı şimdi tekrardan hissetmişti, elini kalbinin olduğu yere götürüp gömleğini sıktı.
En sonunda kendisini bıraktı rahat bıraktı. Kitaplıktaki kitapların isimlerini okuyordu göz ucu ile.
"Benden kaçabileceğini mi sandın, Chuuya?" Chuuya duyduğu ses ile irkildi. Kafasını yukarı kaldırdı. "Dazai... Yalnız kalmak istiyorum, lütfen beni yalnız bırak."
Ama Dazai bunu dinlememiş, üstüne üstlük kendini yere, Chuuya'nın yanına bırakmıştı. Kolları birbirine değdiğinde, Chuuya yana kaydı, ama kitaplığa dayanmıştı.
Dazai onun dibine kadar girdi. Chuuya, "Dazai, sıkıştırma beni! Sana yalnız kalmak istiyorum dedim! Ne kadar inatçısın!" diye bağırdı. Dazai, "Sessiz ol. Kütüphanedeyiz." dedi ona fısıldayarak.
Dazai birkaç gündür düzgün uyumamıştı, dün geceki uykusu hariç tabii. Bu yüzden gözleri kapanıyordu, farkettiğinde hemen geri açıyordu.
"Uykusuzsun." dedi Chuuya bir çırpıda. "Öğle arası seçmeler var ve az kaldı."
"Uyuyacağım..." dedi Dazai ve başını Chuuya'nın omzuna bıraktı. Chuuya, "Dazai, ne yapıyorsun?! Kalk!" diye söylendi.
"Sus Chuuya... Bu fırsatı kaçıramam..."
"Fırsatını da seni de s-" dedi ve sustu Chuuya. "Lanet olsun."
Dazai tek gözünü açıp hiç duruşunu bozmadan ona baktı. Sırıttı. "Zevkle bekliyorum Nakahara Chuuya-kun~."
Chuuya ona sinirli bir bakış attı. "Asla öyle bir şey olmayacak, aklından bile geçirme. Ölecek olsam yapmam."
Dazai açık olan gözünü de kapattı. Chuuya, "Dazai, uyuyacak mısın gerçekten?" diye sordu. Dazai, "Evet." diye mırıldandı.
Chuuya iç çekti. "Ama ben gideceğim, üzgünüm başka yerde uyu." dedi ve ayağa kalkmaya yeltendi. Ama Dazai sarıldı ona, "Gidemezsin, izin vermiyorum." dedi emir kipiyle.
"Senden izin alan mı var?"
"İzin falan yok. Bu kesin bir emirdir. Gidemezsin."
Chuuya ise ona boş boş baktı. Dazai'nin ona sardığı kollarından bir çırpıda kurtuldu. "Artık çok geç Dazai. Her şey zamanında." dedi ve ayağa kalktı. Dazai onun bileğinden tuttu. Gitmesini gerçekten istemiyordu. Chuuya'nın söylediğinde haklı olduğunu da biliyordu fakat, en azından onu dinlemesini isterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙺𝚊𝚕𝚋𝚒𝚖𝚍𝚎𝚔𝚒 𝚂𝚎𝚜 || soukoku ✓
RomanceSchool Au Soukoku- B×B -- I wish that my heart was made of stone Yeah, if I was bulletproof I'd love you black and blue If I was solid like a jewel If I had a diamond heart, oh-oh I'd give you all my love, if I was unbreakable If I had a diamond hea...