Yuan'ın bulunmasıyla beraber, Lucy'nin komadan çıkması bir olmuştu.
Evet Lucy hastanede günlerdir komadaydı. Kafasını yere o kadar sert çarpmıştı ki ölmemesi bile bir mucizeydi.
Kızlarının uyandığını gören aile çok sevinmişti ama aynı zamanda da bodrumlarında bulunan kızın şokunu atlatamamışlardı. Annesi hemen, uyanan kızının yanına koştu. "Lucy'm! Ah sonunda!"
"Anne..." Günlerdir ağzını açmadığı için Lucy'nin boğazı çok acıyordu. Ordaki hemşire hanım Lucy'nin annesine dönerek, "Hastayı çok yormayın lütfen. Ve mümkünse birkaç yudum su içirin. Fakat çok olmasın. Geçmiş olsun." dedi. Annesi başını salladı ve çantasından bir su şişesi çıkardı.
Küçük bir bebekmiş gibi kızına suyu içirdi yavaşça. Ağlayacaktı nerdeyse, kızının bu hale gelmesine sebep olan kişileri süründürmek istiyordu. "Lucy'm... Çok korktuk, babanla. Tanrım... Ne oldu o gece? Sen iyisin şu an değil mi?"
"İyiyim..." Lucy derin bir nefes verdi. "Sarhoştum anne... Hatırlamıyorum. Konuşmak istemiyorum." Lucy'nin hatırladığı tek şey, ordan düştüğü ve Atsushi konusunda yapmayı planladığı şeylerdi. Birisinin onu itip itmediğini hatırlamıyordu. Sadece o an düşerken Atsushi'nin çığlığını duymuştu. O çığlık, tekrar kafasında yankılandı.
Yüzünü buruşturdu. Artık daha fazla düşünmek istemiyordu bunları. Şu anda iyileşip iyileşmeyeceğini merak ediyordu. "Anne... İyi olacak mıyım?"
Kadın gözyaşlarını tutamamıştı ve ağlamaya başlamıştı. "Evet kızım... Olacaksın..." Lucy'nin bu halinden sonra annesi, daha fazla kızına o gece ile ilgili sorular sormamaya karar vermişti.
O gün akşam polisler gelip inceleme yapmış ama Lucy'nin itildiğine dair bir iz bulamamıştı. Her gün çalışan kameralar ne tesadüf ki çalışmıyordu o gün. Lucy de sarhoş olunca, polis daha fazla uğraşmak istememiş ve kendisinin düştüğüne kanaat getirip dosyayı kapatmıştı.
Ama iş hiç de sanıldığı gibi değildi.
Lucy'nin uyandığı haberi çoktan okula yayılmıştı ve Atsushi kendisini suçlu hissettiği için onun yanına gitmek istiyordu. Akutagawa ise ona sert bir tepki ile, "Hayır." dedi.
Atsushi, Akutagawa'nın neden böyle yaptığını biliyordu ama bu artık biraz sınırını aşıyor gibiydi. Beyaz saçlı çocuk, siyahlının kolundan tutup onu soyunma odasına doğru götürdü. Onları burda kimse duyamazdı.
"Akutagawa... Bu biraz fazla olmadı mı?"
"Kendini ele mi vermek istiyorsun Atsushi?"
"Ama belki de... Hatırlamıyordur... Hem sarhoştu, unutmuştur."
"Ya seni görünce aklına gelirse?"
Atsushi, köşedeki tabureye oturdu. "Ama Akutagawa... Yine de o benim arkadaşım." Atsushi'nin sesi, çok korkmuş ve kırgın çıkıyordu. Akutagawa sesini yükselttiği için korkmuştu, aynı zamanda da bu iş biraz fazla uzadığı için ona kırılmıştı.
Akutagawa kendisini kötü hissetti o an. Atsushi'nin yanına oturdu. "Tamam... Özür dilerim."
"Bana neden bu kadar değer veriyorsun Akutagawa? Geçmişte bana tiksinç bir varlık gibi bakarken..."
Akutagawa ne söyleyeceğini bilmiyordu. Tek yaptığı şey, özür dilemekti. Ve geçmişte yaptığı hataları telafi edebilmek için Atsushi ile arkadaş olmuştu. Ama zamanla, hataları telafi etmek amacı ortadan kalkmış ve onı gerçekten bir arkadaşı gibi sevmişti.
"Çünkü sen... Arkadaşımsın."
Atsushi kafasını kaldırıp ona baktı. "Arkadaşın? Sen benimle neden arkadaş oldun? Vicdanını rahatlatmak için mi?" Atsushi'nin gözlerine doluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙺𝚊𝚕𝚋𝚒𝚖𝚍𝚎𝚔𝚒 𝚂𝚎𝚜 || soukoku ✓
Storie d'amoreSchool Au Soukoku- B×B -- I wish that my heart was made of stone Yeah, if I was bulletproof I'd love you black and blue If I was solid like a jewel If I had a diamond heart, oh-oh I'd give you all my love, if I was unbreakable If I had a diamond hea...