0.1

285 22 21
                                    

Selam, bu ilk ficim. Umarım seversiniz 🤍

Usulca okşamaya başladı Hyunjin, dizlerinde uykuya dalmış olan Felix'in saçlarını. Yavaşça gezdirdi parmaklarını Felix'in çillerinde. Onu incitmemek için parmakları bile nazikçe hareket ediyordu. Gülümsedi dizlerinde huzurla uyuyan çocuğa uzun uzun bakarken.

Kapının çalmasıyla bütün dikkati dağıldı Hyunjin'in. Felix'in başını yastığa indirip kalktı kapıyı açmak için . 

Kapıyı açtığında kimsenin olmadığını gördü fakat kapının önünde küçük bir kutu vardı. Hyunjin etrafa bakınsa da kimseyi göremedi. Kutuyu alıp içeri geçti. Bu sırada Felix uyanmış ve uykulu gözlerle kapıyı kapatan Hyunjin'in yanına gelmişti. Uyku sersemliğinden olsa gerek Hyunjin'in elindeki kutuyu görmemiş, yarı uyanık haliyle sessizce dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp banyoya gitmişti. Hyunjin salona geçip oturdu ve kutuyu açtı. İçinden bir kolye ve not çıkmıştı. Hyunjin kolyeyi görür görmez şaşkına döndü. Bu ablasına özel yaptırdığı kolyeydi. Koparılmıştı... Hyunjin tedirginleşerek notu çıkardı ve okudu.

"Aileni kaybetmek istemiyorsan hemen bu numarayı ara."

Tek yazan bu cümle ve numaraydı. Hyunjin ne olduğunu anlamıyordu. Aklında onlarca soru oluşmuştu saniyeler içinde. Fazlasıyla gerilmişti kendine engel olamadan. 

Felix her şeyden habersiz yüzünü yıkayıp enerjisini toplamış bir şekilde döndü salona. Hyunjin'in yanına sokuldu hızlıca. Elini Hyunjin'in eline koydu ona bakarken. Ellerinin buz kadar soğuk olduğunu fark etti. Yüzüne baktığında Hyunjin'in ona değil donuk bir yüzle yere baktığını gördü. Onun gerginliğini Felix de hissetmişti. Hyunjin'in elini daha da sıkı tuttu. Diğer eliyle onun yüzünü kendine çevirdi.

"Ne oldu? Neden böylesin sevgilim?" diye sordu gözlerini onun gözlerinden ayırmadan.

Hyunjin kafasındaki düşünceleri dağıtıp hızla ayağa kalktı.

"B-Benim bir arama yapmam lazım... Hemen dönerim." dedi zoraki bir gülümsemeyle. Felix'in içini bir huzursuzluk kaplasa da başını salladı sadece. Hyunjin koşar adım çıktı evden dışarı. Bunu Felix'in duymasını ve üzülmesini istemiyordu. Dışarı çıkar çıkmaz başlattı aramayı. 

"Hwang Hyunjin" dedi telefonun ardında mekanik bir ses. 

"Kimsin? Ne istiyorsun ailemden?"

 "Elbette ailenden bir şey istemiyorum. Benim istediğim tek şey tıpkı benim canımı yaktığın gibi senin canını yakmak. Uzun zamandır intikam almayı bekliyordum. Senin canını yakmak için çevrendeki herkesi yok etmeyi ne kadar çok istediğimi tahmin bile edemezsin ama ben merhametli biriyim bana lazım olan sadece bir kişi." dedi ses. Ardından bir kahkaha patlattı. Hyunjin anlamıyordu. Ne istediklerini anlayamıyordu. Neyin intikamından bahsediyordu?

"Ne saçmalıyorsun?"

"Bir şeyler anlamak zorunda değilsin şu an ama ailen yaşasın istiyorsan dediklerimi yapmak zorundasın. Lee Felix'i alıp mesaj attığım yere geleceksin bu gece. Bakalım pek sevgili Hwang Hyunjin ailesini mi daha çok seviyor yoksa sevgilisini mi? Eğer ailen zarar görmesin istiyorsan bundan kimseye bahsedemezsin. Peşine adamlarımı diktim bile. Birine bahsedecek olursan ailenin her üyesi işkenceler çekerek yavaş yavaş yok olur. Anladın mı beni?" dedi ses ve kapandı telefon.

Hyunjin yıkılmıştı adeta. Kapının önüne çöktü yavaşça. Hiçbir şey düşünemiyordu. Beyni donmuş, duyguları ona veda etmiş gibiydi. Hissiz bir şekilde yere bakıyor, anlam vermeye çalışıyordu. Dizlerini kendine çekti. Kendine gelmeye çalıştı ama faydası yoktu. Gözlerinden birer damla yaş düştü. Ne olduğunu anlamaktan vazgeçmişti o an. Tek düşündüğü ne yapacağıydı. Ne yapabilirdi? Ailesini nasıl kurtarabilirdi? Peki Felix... Onun minik gün ışığı... Onu nasıl koruyabilirdi? Herkesi koruyabilecek kadar güçlü müydü? Elbette değilim, ben daha kendimi koruyamıyorum diye geçirdi içinden. Belki haklıydı belki değildi... Başını elleri arasına aldı. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Belki de yalandır diye geçirdi içinden. Aklında kimin kendinden intikam almak isteyeceğine dair tek bir düşünce yoktu. Yalandır belki dedi içinden. Bir yanı endişeden kendini kaybetmek üzereyken bir yanı belki yalandır demek istiyordu.

Telefonuna gelen bildirim sesiyle dağıldı düşünceleri. Titreyen elleriyle açtı mesajı. Az önceki numara bir fotoğraf göndermişti. Ailesinin fotoğrafını... Annesi, babası ve ablası... Elleri ve ayakları bağlanmış, ağızları kapatılmıştı. Üçünün de gözleri yaşlıydı. Berbat görünüyorlardı. Eliyle ağzını kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı kendini tutamayarak. Gerçekti... Kimse ona oyun oynamıyordu. Kimse yalan söylemiyordu. Yüreği acıyordu. Neyin intikamı, kimin intikamı bilmiyordu. Ailesini nasıl kurtarabileceğini bilmiyordu, ailesi onun en değerli varlığıydı. Ne yapacaktı? Birileri onun canını acıtmak istiyordu. Oldukça fazla acıtmak istiyordu... Kafasını ellerinin arasına aldı. Kendini düşünmeye zorluyordu ama şu an bu kadar duygusalken düşünemiyordu.

Felix uzun zamandır dışarıda olan Hyunjin'i merak etmeye başlamış ve daha fazla sabredemeyerek dışarı çıkmıştı. Hyunjin'i kenarda dizlerini kendine çekmiş hıçkıra hıçkıra ağlarken gördü. Felix endişeli bir şekilde oturdu sevgilisinin yanına. Onu hiç böyle görmemişti daha önce. Onun sığınağı, biricik sevgilisi neden bu haldeydi şimdi? Hiçbir şey söylemedi. Onu kendine çekip sarıldı sadece. Şu an onu bir şey açıklamaya mecbur bırakmak istemiyordu. Tek istediği güzel sevgilisine yanında olduğunu hissettirmek, onun yumuşacık saçlarını okşayıp rahatlamasını sağlamaktı. Felix, kalbi onun kalbini sımsıkı sarsın istiyordu. Hyunjin küçük bir çocuk kadar ufalmıştı sanki bu haberden sonra. Tek kelime etmeden sarıldılar öylece. Hyunjin ağlıyor, Felix onun saçlarını okşuyordu. 

 Felix, Hyunjin'in titrediğini hissediyordu. Onu daha önce hiç bu kadar ağlarken görmemişti. Her ne kadar ona daha sıkı sarılsa da titremesi durmuyordu. 

"Hadi içeri girelim..." dedi Felix usulca. Hyunjin onu dinleyip kalktı çöktüğü duvarın kenarından. Felix'in beline sarılıp yürüdü içeri. Felix onu doğruca yatağına götürdü. Neden bu kadar kötü olduğunu deli gibi merak ediyordu ama onun şu an bunu açıklayacak gücü olmadığını da biliyordu. Yatağa uzandı Hyunjin ile birlikte. Hyunjin,Felix'in göğsüne koydu başını. Ona doya doya sarılmak istiyordu. Onu kaybetmekten deli gibi korkuyordu. Peki ne yapacaktı? Aklındaki tek soru buydu.

~Bölüm Sonu~

Ahh ilk kez yazıyorum bu türde bir şeyler. Fazla gerginim.

İlk bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum<3

İlk bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum<3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
PAIN ~hyunlix~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin