Hyunjin karanlık, bomboş bir caddede yürüyordu yavaş adımlarla. Etrafında kimse yoktu. Ne bir insan ne bir araba...
Yürüdüğü yolun sonunu göremiyordu fakat yine de yürüyordu. Gözleri tanıdık birini arıyordu. Neden yalnız olduğunu anlamaya çalışıyordu.Yolun sonunda onu bekleyen birini görüyordu. Hızlandırdı adımlarını. Garip hissediyordu, ayakları boşluğa basıyor gibiydi. Durmak istese de bir şey onun gitmesine sebep oluyordu. Uzaktan kim olduğu anlaşılmasa da yaklaştıkça tanımıştı Hyunjin. Minho'ydu. Hyunjin onu gördüğü an koşmaya başladı.
"Minho!!" dedi üzerine atlayıp sarılmadan birkaç saniye önce. Sarıldı dostuna sıkıca. Aylardır hasretini çektiği dostunun yanındaydı.
"Hyunjin... Neden buradasın?"
"Bilmiyorum... Ama seni çok özledim Minho. Çok özür dilerim. O gün yalnız gitseydim... Sen... Hâlâ yanımızda olabilirdin..."
"Hey... Saçmalama... Ben hâlâ yanınızdayım... Göremeseniz de hissedin."
"Neresi burası?"
"Olmaman gereken bir yer. Hyunjin... Şimdi uyanmak zorundasın. Henüz çok erken. Sanırım artık gitmeliyim. Han'a artık mutlu olmasını istediğimi söyle." dedi aceleyle.
"Neler oluyor?" diye sordu Hyunjin.
"Tam şu an gitmem gerekiyordu ve senin uyanman... Çok erken anlıyor musun? Felix'i düşün, onun yanında olmalısın."
"Ne yapmam gerekiyor? Hiçbir şey anlamıyorum." dedi Hyunjin.
"Sanırım her şey için çok geç..." dedi Minho burukça gülümserken.
--------
Doktor Hyunjin'in geri döndüğünü gülümseyerek onaylamıştı ancak aniden tekrar durdu Hyunjin'in kalbi. Doktor bu kez kaldıramayacağından emindi. Durmaksızın devam etti kalp masajına dakikalarca.
Her şey faydasızdı ne kalp masajı ne elektroşok işe yarıyordu. Doktor durmuş ve hemşireye ölüm saatini söylemişti."Durma!!! Devam et. Gelecek biliyorum!!!" diye bağırdı Felix. Sendeleyerek koştu yoğun bakımın içine. Doktor ayrılırken çöktü yatağın kenarına. Ellerini tutuyor, öpüyor, uyanması için yalvarıyordu.
Faydasızdı... O çoktan Minho'nun yanına gitmişti.Bitmişti... Hyunjin'in kalbi bir daha atmayacaktı. Bir daha asla sevgilim diyemeyecekti Felix'e. Bie daha sarılamayacaktı, bir daha öpemeyecekti onu, bir daha onunla uyuyamayacaktı.Bir daha tek cümle kuramayacaktı dostlarına. Bir daha asla göremeyeceklerdi onu.
'Gittin mi sevgilim? Beni bırakıp gittin mi gerçekten? Yapamam sensiz Hyunjin... Ya beni de götür ya da gitme... Beni yalnız bırakma. Beni sensiz bırakma sevgilim... Sensiz nasıl nefes alırım? Nasıl uyurum? Nasıl devam ederim sensiz? Benim tek sığınağımı alma benden yalvarırım... Gitme... Ne desem boş mu şimdi? Gittin değil mi? Bir daha tutamayacak mıyım ellerini? Peki dudakların... Bir daha hiç buluşmayacak mı dudaklarımla? Gözlerim bir daha bakamayacak mı ışık saçan gözlerine? Hiç okşayamayacak mıyım kusursuz saçlarını artık? Hayatımdaki tüm güzel şeyleri götürdün mü yanında? Artık yalnız mı uçacak bu kuş?'
---------
Bir ay olmuştu Hyunjin gideli. Felix yalnız başına oturuyordu evde sessizce gözyaşı dökerek. Her zaman huysuz ve oldukça hareketli olan Kkami, haftalardır sakince oturuyordu Felix'in yanında. Felix, kendini toparlayamıyordu. Hiçbir şey hissedemiyordu. Yemek yiyemiyor, su içemiyor, duş bile alamıyordu. Hayatla tüm bağlantısı kopmuş gibiydi. Bu evde olmak ona daha da acı veriyordu. Evin her yerinde Hyunjin'in izleri vardı. Her eşya Hyunjin'i hatırlatıyordu. Oturduğu koltuk, yemek yediği masa, duvardaki tablo, kitaplıktaki kitaplar hatta baktığı duvarlar bile. Onun kokusu sinmişti her yere, her şeye. Çok korkuyordu kokusunun bu evden silinmesinden. Bazen Hyunjin'in sesini unutur gibi oluyordu. Korkuyordu... Ağlıyordu... Eski videolarını izleyip duruyordu sesini unutmamak için. Ama ona dokunduğu zaman hissettiklerini unutuyordu yavaş yavaş. Bunu hatırlatacak hiçbir şey yoktu. Saçlarına dokunduğunda nasıl hissediyordu? Peki onu öptüğünde... Dudaklarının dünyadaki en mükemmel dudaklar olduğunu hatırlıyordu. Nasıl hissediyordu peki onu öpünce? Hatıraları birer video kaydından fazlası olamamaya başlamıştı. Her şey birer birer siliniyordu elinde olmadan. Bazen bir hatırayı hatırlamaya çalışırken delirecek gibi hissediyordu.
Chan hala hastanedeydi. Seungmin ve Han sırayla Chan'ın ve Felix'in yanında kalıyorlardı. Onlar da iyi değildi ama birbirlerini toparlamak zorundaydılar. Seungmin her gelişinde lezzetli yemekler getirir Felix'in yemesi için elinden geleni yapardı. Saatlerce ona sarılarak otururdu. Felix'in başını okşar, ondan gizli gözyaşı dökerdi. Seungmin, Felix'in yanındayken Han, Chan'ın yanında olurdu. Chan, yalnız kaldığında çok kötü olduğunu söylüyordu. Bu yüzden onu da yalnız bırakmıyorlardı. Felix'in yanına geldiğinde ona iyi hissettirebilmek için elinden geleni yapıyordu. Ona yemek hazırlıyor zorla da olsa film izletiyor, kafasını dağıtmasına yardımcı oluyordu.
Changbin, Minho'nun ölümünde olduğu gibi yine uzaklaşmıştı herkesten. Yalnız başına daha hızlı toparlandığını düşünüyordu. Kendisi toparlanmadan kimseye iyi hissettiremeyeceğini de biliyordu. Acısını kendi kendine çekip buna alışmayı bekliyordu. Unutmak imkansızdı elbette. Hayatındaki en değerli insanlardan birini kaybettiğinde onu unutmayı bekleyemezdi. Alışmak bile aylar belki yıllar sürerken unutmak mümkün müydü?
Jeongin artık asla gelemeyeceğini düşünüyordu Seul'e. Elinde olsa onları Amerika'ya getirecekti. Onlardan ayrı kalmak istemiyordu ama o şehrin kendisini delirteceğini biliyordu. Onlara birkaç kez sormuştu. Onların da orada kalmak istemediğini biliyordu. Özellikle Felix'in hala birlikte yaşadıkları, her odasından Hyunjin'in çıkmasını umduğu o evde, yaşamaması gerekiyordu. Her ne kadar sorsa da Chan'ın tedavisi bitmeden gelemeyecekleri cevabını alıyordu. Chan'ın iyi giden tedavisi düzeninin bozulması sebebiyle zorlaşabilirdi.
Belki zaman her şeyi düzeltebilirdi ama gidenleri asla geri getirmeyecekti. Belki zamanla toparlanacaklardı ama bir tarafları hep eksik olacaktı. Dünyanın kanunu buydu. İnsanların sevdikleri bir gün gidecekti. Korksalar da üzülseler de bunu değiştirmeleri mümkün değildi. Ağlayacak, acı çekecek ama alışacaklardı onların yokluğuna. Bazen hatıralarını unutacak ama onların bir gün hayatlarında olduklarını asla unutmayacaklardı. Her mutlulukları eksik olacaktı. Her kutlamada bir burukluk hissedeceklerdi. Her mutsuz olduklarında onlara sığınmak isteyecek ama orada bulamayacaklardı. Yine de bir gün buluşmayı umut edeceklerdi. Kim bilir belki bir gün, başka bir evrende yeniden birlikte olabilirlerdi.
~Son~
Umarım kaybettiğimiz sevdiklerimiz ile bir gün yeniden buluşabiliriz.
Kötü bir son oldu... Bol bol ağladığım bir son oldu.
Ne desem bilmiyorum.
Fazla uzatmak istemesem de biraz uzattım hikayeyi umarım çok sıkıcı olmamıştır.
Bu yazdığım ilk ficti. Son olacağını düşünmüştüm ama yeni bir fic yazmaya başladım. İlginizi çekerse ona da göz atarsanız çok mutlu olurum.
Kendinize iyi bakın... Hoşça kalın🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAIN ~hyunlix~
Fanfiction[Düzenlendi] ..."Hayatının en zor seçimi mi? Ne diyorsun anlamıyorum. Daha açık ol." dedi Felix. "Bilmeni istemiyorum çünkü. Senden sadece beni anlamanı ve buna mecbur olduğumu bilmeni istiyorum." dedi Hyunjin. "Bu saatten sonra anlatsan da dinlemey...