0.3

104 13 19
                                    

Hyunjin akşama kadar Felix'le, onu bir daha böyle mutlu göremeyecekmiş gibi doya doya vakit geçirdi. Bugün dünyadaki son mutlu günüymüş gibi hissediyordu. Saat neredeyse 10 olmuştu. Ona, yer ve saati mesaj atmışlardı. Bu gece 11' de orada olması gerekiyordu. Hyunjin dediklerini yapacaktı. Ailesinden vazgeçemezdi, başka çaresi yoktu. Çok düşünmüştü ama bir çıkış yolu yoktu. Felix'i yürüyüşe çıkma bahanesiyle söyledikleri yere götürecekti. Ona ne olacağını bilmiyordu. Tek bildiği en çok kendisinin acı çekeceğiydi.

Kalbi paramparçaydı. Bir ailesini kurtarıyor bir ailesini kaybediyordu...

Usulca sokuldu Felix'e. Felix yavaşça elini, Hyunjin'in kırılan parmaklarının üzerinde gezdirdi.

"Bir insan elini nasıl kapının arasında sıkıştırarak 'yanlışlıkla' kırabilir anlamıyorum." dedi Felix, yanlışlıklayı bastırarak. İnanmamıştı elbette bu yalana. O da farkındaydı bir şeylerin yolunda gitmediğinin ama nereden bilebilirdi sevgilisinin onu ölüme götüreceğini. Ona bu dünyadaki cehennemi yaşatacağını...

Aklında neler olduğuna dair türlü düşünceler vardı. Gerçek ise düşünmesi bile zor bir uçtaydı.

"Anlattım ya Felix. Neden inanmıyorsun anlamıyorum. Başka ne olabilir ki?" dedi Hyunjin.

"Hyunjin... Bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun. Sorun ne olursa olsun birlikte çözeriz. Ben daima yanındayım."

"Merak etme bir şey yok. Çok rahatsız olmaya başladım bir şey olduğunu düşünmenden." dedi son cümleyi sertçe söyleyerek.

"Ah... Peki daha fazla üzerine gelmeyeceğim. Seni rahatlatmamı ister misin?" dedi Felix, Hyunjin'in dudaklarına yaklaşırken. Tam dudakları sevdiği adamın kusursuz dudaklarıyla buluşmuştu ki Hyunjin geri çekti kendini aniden. Gözleri dolmuştu. Her an yanında olmasına rağmen hasretiyle yandığı sevgilisini ilk kez reddediyordu.

"Her ne oluyorsa hemen anlatıyorsun bana! Tüm gün bekledim. Beni bir daha göremeyecekmiş gibi davrandın. Şimdiyse beni kendinden uzaklaştırmaya çalışıyorsun. Anlamayacağımı mı düşünüyordun?" dedi Felix dayanamayarak.

"Biraz yürüyebilir miyiz birlikte?" diyerek değiştirdi konuyu Hyunjin. Artık Felix'e daha fazla yalan söylemek istemiyordu.

"Yine cevap yok yani... Peki."
Felix başına geleceklerden habersiz hazırlandı yürüyüşe çıkmak için.

Birlikte çıkıp karanlık sokaklarda yürüdüler el ele. Hyunjin sık sık Felix' e bakıyor, gözlerini onun üzerinden ayıramıyordu. Kalbinin çok acıdığını hissediyordu. Nefes alamayacak kadar çok... Göğsü daralıyor, kalbi sıkışıyordu. Elleriyle sevdiği adamı bilmediği ama çok korktuğu bir şeyin içine bırakıyordu. Felix'in tek suçu Hyunjin'i sevmek onunla mutlu olmak mıydı şimdi? Adil miydi bu? Neden Hyunjin'i değil de Felix'i istiyorlardı? Amaçları onların canlarını yakmaktı ama bunu nasıl yapacaklardı? Ne yapacaklardı Hyunjin'in küçük gün ışığına?

Hyunjin onları bekleyen adamları gördü uzaktan. Tüm vücudu buz kesmişti. Felix onun gerginliğini fark ediyordu. Onun her hareketini, her duygusunu, her zerresini ezbere bilen Felix için zor olmuyordu onu rahatsız eden bir şey olduğunu anlamak.

Hyunjin durdurdu Felix'i. Kendine çevirip tuttu ellerini sıkıca. Gözlerinin içine öyle bakıyordu ki... Felix kendini sahibi tarafından terk edilmek üzere olan bir köpek yavrusu gibi hissetmeye başlamıştı.

"Lix... Yapacağım her şey için özür dilerim. Sadece bilmeni istediğim bir şey var. Hayatımın sonuna kadar sadece seni seveceğim. Başıma, başımıza ne gelirse gelsin, seni asla yalnız bırakmayacağım. Bir an olsun aklımdan çıkarmayacağım. Yalvarırım dayan olur mu? Bizim için dayan. Benim için dayan. Ben de senin için dayanacağım. Söz veriyorum seni asla bırakmayacağım. Nerede olursan ol bulacağım. Eğer gelemiyorsam bil ki ölmüşümdür. Tamam mı?"

PAIN ~hyunlix~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin