10

566 46 1
                                    



Sonunda ihtiyacı olan her şeyi çıkarttığında yanını patpatladı. "Gel."

Uğur çocuğa aynı sertlikte bakarak koltuğa oturmuştu. Hâlâ neden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Sadece kaşı için miydi? Birinin bu saatte yarasına pansuman yapmak için ayağına kadar gelmesi inandırıcı gelmiyordu. Neydi bu? Daha önce de aynı şeyi hissettiğini hatırladı. Aynı tanımadığı şeyi görmüştü bir kez daha.

Atlas'ı sokağa çekip döveceği gün düştü zorladığı hafızasına. Havada kalan yumruğunu neden indiremediğini düşünerek çok paket bitirmişti. O gün onun gözlerinde gördüğü de bu şeydi. Anlam veremedi. Yüzü yumuşamıştı istemsizce düşündükleriyle.

Atlas anlamaz bakışlarla kendisini izleyen Uğur'a tebessüm ederek yaklaştı hafifçe. Onu rahatsız etmek istemiyordu. O yüzden mesafeli durmaya özen göstererek temizledi yaranın etrafını. Daha sonra serumla ıslattığı gazlı bezle yumuşakça sildi. "Acıtırsam söyle." Dikkatli gözlerini yaradan çekmezken mırıldanmıştı.

Daha sonra yaranın beze yapışmaması için ayrı krem sürdüğü bir bez hazırladı. Onu güzelce yerleştirip kuru olan gazlı bezi üstüne yapıştırıp bastırdı hafifçe. "İşte bu kadar." Şimdi içi rahatlamıştı. Gülümseyerek yeşillerini yaradan, sahibin siyahlarına çevirdiğinde tebessümü silinmişti. Neden Uğur öyle bakıyordu?

Dövecek gibi değildi. Farklıydı. Çok mu kızdırdım acaba diye düşündü Atlas bunun üzerine. Korkuyla gerileyip koltuğun köşesine kadar gitti.

Bakışlarını kıpırdamadan kendisine bakan bedenden çekip malzemelere çevirdi. Hızlıca geri çantasına koyarken düşünmüştü. Kendisine hiç değilse mahallenin çıkışına kadar eşlik etmesini isteyecekti Uğur'dan. En azından böyle planlamıştı. Ama şimdi kendisine böyle bakarken bunu söyleyebileceğini sanmıyordu.

Koray'ın arabası yoktu. Güney'in vardı ama. Güney'i arayabilirdi. Evet çok kızardı, evet belki bir hafta surat asardı ama gelir alırdı. Stresle dudaklarını dişleyip topladığı çantasını aldı. Gitmek için kalktığı sırada kendisine aynı şekilde bakan adamla iyice ürpermişti. "Neyse gideyim ben. İyi akşamlar. Üzgünüm rahatsız ettiysem."

Tek çırpıda konuşup koşar adımlarla dış kapıya ilerledi. Uğur kapının kapanma sesiyle girdiği transtan çıkmıştı. Düşünceleri durdurması çok zordu. Yine de fırladı ayağa. Üzerine bir şey almayı akıl edemese de anahtar ve cüzdanını almıştı en azından o aceleyle.

Atlas'ı aradı ama bulamadı. Ne çabuk çıkmıştı apartmandan. Merdivenleri hızlıca bitirip dışarı attı kendini. Sonunda bir telefonuna bir etrafına bakan çocuğu görmesiyle derin bir nefes vermişti.

"Atlas!" Kahve saçlı çocuk duyduğu ismiyle arkasını döndüğünde şaşırma sırası kendisindeydi. İlk kez adını ondan duymuştu. İstemsizce açılan dudaklarını kapatıp gözlerini kırpıştırdı. "Uğur?"

"Yürü bırakayım seni." Yanına gelen bedenden şaşkın bakışlarını çekerek parmak ucuna çevirirken mırıldandı. "Gerek yoktu."

"Karışıktır buralar. Kaybolursun." Rahatladığını belli etmeden sessiz kalıp yürümeye başlayan Uğur'un peşine takılmıştı Atlas. İkisi de konuşmadı bir süre. Karanlık sokaklardan korktuğunda çaktırmadan iyice yaklaşmıştı yanındakine çocuk. Anlamıştı ama dövmeli olan, farkında olmadan dudakları kıvrılmıştı bunun üzerine.

Bir an esen sert rüzgârla titrediğinde Atlas, Uğur'un üstünü fark etmişti. "Üşümüyor musun öyle?"

Atlas'ın montlu haliyle üşüdüğünün belki yarısı kadar anca üşümüştü. Tek yaşıyordu Uğur. Annesini çok küçükken kaybetmişti. Babası olacak adamsa birkaç sene önce alkolden ölmüştü. Ondan kalan taksiyle akşamları çalışıp geçinmeye çalışıyordu. Kışları çok yakmazdı. Yoksa sadece geceleri çalışarak kazandığı parayla faturaların altından kalkamazdı. O yüzden alışıktı soğuğa.

"Hayır." Kısaca cevaplayıp yürümeye devam etti durağa kadar. Fazla uzak değildi. Sonunda geldiklerinde Uğur taksiye atlayıp çocuğun binmesini beklemişti. Atlas bilmiyordu Uğur'un akşamları taksicilik yaptığını. Bir şey söylemedi. Sadece yanına almak istedi onu.

Atlas'ın Uğur'la ortak yanı ilgisiz ailesiydi. Ama en azından zengin işkolik annesi her ay hesabına yüklü miktarda para atardı. Bu kendince Atlas'ı başından savmanın tek yoluydu. Abisi büyütmüştü Atlas'ı. Bir buçuk sene olmuştu ama o da gideli. Terk edeli..

Bu düşüncelerle başını cama çevirip yasladı ve gözlerini kapattı. Uğur çalıştırmadan önce gözlerini kapatan bedene baktı. "Nerede oturuyorsun?"

"Dört Mevsim Sitelerinde." Uykulu sesiyle mırıldanırken gözlerini açmak için zorlamıştı Atlas. Biraz daha böyle durursa uyurdu yoksa. Uğur çocuğun söylediği adresle yola çıktığında sessizlik çökmüştü arabaya. Atlas itiraf etmese de korkuyordu yanındaki bedenden, sesini çıkartmamasının sebebi buydu. Birazda uykulu olmasıydı. Uğursa yanında oturan çocuğu düşünüyordu. Bu yüzden sessizdi.

Anlaşmalı sessizlikleri Dört Mevsim Sitelerinin önünde duran taksiyle bozuldu. Mahmurca kendisini getiren bedene döndü Atlas. "Teşekkür ederim." Cevap beklemeden uykulu bir şekilde konuşup ineceği sırada konuşan bedenle afallamıştı.

"Ben de." Uykusu anında dağılırken şaşkınca bakmıştı iri gözleriyle. "Anlamadım?" Düşündüğü şey mi oluyordu?

"Eyvallah. İlgilendin." Uğur direksiyondaki elini kaldırıp kaşını göstererek beceriksizce teşekkür ettiğinde kıkırdamıştı Atlas. Gözleri kısılana kadar gülümseyen çocuğa bakmıştı bunun üzerine Uğur. Gülüşünde takılı kalmıştı siyahları.

Uğur'un baktığı yeri görünce gözlerini kırpmıştı birkaç kez çocuk. Uykulu olduğundan hayal görüyor olmalıydı. Aklına yeni gelmiş gibi çantasından bir krem ve birkaç bez çıkartıp çocuğun eline tutuşturdu inmeden önce. "Yarın bezleri değiştirmeyi unutma. Yapamazsan yazarsın bana gelirim. İyi geceler."

Konuşmasını bitirip kendini hızlıca dışarı attı. Birkaç metre yürüdükten sonra arkasını döndü. Hâlâ oradaydı. Eliyle git işareti yaptı uzaktan. Arabanın içindeki beden aynı şekilde durduğunda önüne dönüp hızlıca kendi evinin olduğu bloğa doğru yürüdü. Sonunda bina gözüne çarptığında girdi hızlıca. Kalbi çok hızlı atıyordu ve bu hızlı adımları yüzünden değildi.

Seviyor Sevmiyor -GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin