20

528 30 0
                                    



Bileğindeki kelepçeler yatağın demir çubuklarına bağlıyken ağlamaktan akacak gözyaşı kalmamıştı Atlas'ın. Olanları anlaması bir saatini almıştı. Kendisini bilmediği bir dağ evinde yatağa bağlı bulduğunda düştüğü durumu daha iyi idrak edebilmişti.

Korkuyordu. Çok korkuyordu hem de. Titremesini durduramıyordu. Bir umut birinin gelip kendisini kurtarması için dua ediyordu ama biliyordu ki bu olmayacaktı. Hikayesinin sonuna gelmişti. Buradan sonra devamı olmaz diye düşünüyordu. Çaresizliğinin ortasında odaya giren bedene nefretle bakmıştı.

"Senden nefret ediyorum." demişti kısılan sesiyle.

"Bunun bi önemi olduğuna hala inanıyosan durumu tam anlayamamışsın demektir bebeğim."

"Savaş.. Lütfen." Güçlükle çıkan sesiyle yalvarmıştı. "Nolur bırak beni. Bunu yapmak zorunda değilsin.." Hıçkırıklara boğulan çocukla oflamıştı Savaş. Bunları aştıklarını düşünüyordu oysa.

"Ağlaman bitince gelirim. O zamana kadar yeni odana alışmaya çalış." Sonra çekiştirmekten yara olmuş bileklerine baktı Atlas'ın. "Ha bu arada. Kelepçeleri çıkartman imkansız. Güzel tenine zarar verme daha kötü yaralar açmamı istemiyorsan." Kibarca gülümseyip çıkmıştı sonra odadan.

Arkasından öfkeyle bakmıştı Atlas. Yapacak neyi vardı ki? Yaşayacak neyi vardı ya da? Kime sahipti? Kim için yaşayacaktı? Düşündü. Belki de ölmek o kadar da kötü değildi. Yaşamak daha mı kolaydı? Yapayalnızdı. Kimsesizdi. Yorulmuştu. Ve ona güçlü olması gerektiğini söyleyeceği kimsesi yoktu. Savaşacağı neyi vardı? Annesi zaten umursamıyordu varlığını. Babası terk etmişti. Abisi.. O da bırakıp gitmişti.

Sevdiği, uğruna uyandığı çocuk kendisinden nefret ediyordu. Arkadaşları Koray ve Güney için sadece endişe kaynağıydı. Onsuz daha iyi olurlardı. Başını yasladı arkasındaki yatak başlığına. Gözlerini yumdu acıyla. Sonunda anlıyordu. Tüm bunlar başına boşuna geliyor olamazdı. Kendisi.. Kendisi virüstü. Değdiği tüm toprakları zehirlemişti. Böylesi herkes için daha iyiydi. Artık durmalıydı.


"Alo?"

"Güney mi adın birader?" Titreyerek salladığı bacağıyla yanıt beklemişti. Okul grubundan aldığı numaranın doğru olmasını umdu.

"Evet. Kimsiniz?"

"Uğur ben. Atlas'a ulaşamıyorum seninle mi?" Endişesi sesine yansımıştı. Uğur'un gergin halini izleyen çocuklar sessizce bakışmışlardı. Onu ilk kez böyle görüyorlardı.

Telefonun ucundaki beden anlamazca "Hayır. Seninle değil miydi?" demişti. Atlas okul çıkışı Uğur'la konuşacaklarını söylemişti ona.

"Annesiyle alakalı bi şeyler yazmış arıyorum açmıyor." İnce kuru dudaklarını dişlerken bacağını daha sert sallamaya başlamıştı.

"Annesi mi?" Telefonun öbür ucundaki beden kaşlarını çatmıştı. Annesinin Atlas'la ne işi olacaktı ki? Yıllardır bir kez konuşmamışlardı. "Neredesin geliyorum."

Telefonu kapattıktan bir süre sonra gelen Atlas'ın arkadaşlarını görmesiyle ayağa fırlamıştı Uğur.

"Ne oluyor? Nerede o?" panikle kendilerinin üzerine yürüyen dövmeli iri bedenle şaşırmıştı iki çocuk da. Uğur ne zamandır Atlas'ı önemsiyordu? Şimdi bunu düşünemezlerdi.

"Bir terslik var. Atlas'ın annesiyle iletişimi yok. Bir anda ortadan kaybolmuş olamaz." Koray ortaya konuştuğunda Uğur'un etrafındaki çocuklara bakmıştı bir yandan. 7-8 kişi varlardı tahminen. Hepsi Uğur'a bakıyordu sessizce. Muhtemelen ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı onlar da.

Seviyor Sevmiyor -GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin