(8) Kırmızı

542 23 2
                                    

Aynada yarı yarıya tatmin olmuş bir şekilde kendime bakıyordum. Ayazın mesajları hala aklımdaydı. Kırmızı bir şey giy, yazmıştı. Kırmızı en sevdiğim renk prensesim. Ve ben onun dediğini yapmıştım.

Ayaz için kırmızı bir elbise giymiştim. Ve çok beğenmiştim. Dar ve diz boyundaydı. Ayrıca çok da pahalıydı. Yaklaşık bir yıl önce almıştım, Tolga'nın kredi kartını alıp kendime alışveriş yaptığımda. Bu tür elbiseleri aldığımda hep kendimi iyileştirdiğimi düşünürdüm. Ama şimdiye kadar aldığım hiçbir elbiseyi giymemiştim. Ve eğer beni deli eden ve asla rahat bırakmayan bir adam kırmızı bir elbise giymemi istemeseydi, bu elbiseye hala elimi vurmazdım ve dolapta öylece dururdu. Ama şimdi burada, bana kaybettiğim özgüvenimin bir parçasını veren kırmızı bir elbise giymiştim. Ayaz sayesinde...

Ayaz, uzun zamandır var olmadıklarını düşünmeme rağmen, kelebeklerin midemde uçmasını sağlamıştı. Tolga iki yıldır içimde hiçbir şeyi tetiklememişti. En azından olumlu bir şey yoktu, var olan tek şey acıydı.

Kendimi bu ıssız düşüncelerden ve ayazın  düşüncelerinden çabucak uzaklaştırdım.
„Çıkıyoruz. Acele et, saat neredeyse beş!", diye bağırdı Tolga odaya gelerek. Saatını alıp takarken ise bana kızgın bir şekilde bakıyordu. Beni görmezden geldiğinde daha da iyiydi. Tıpkı son birkaç gündür olduğu gibi. Yasak kulüp ziyaretimden beri Tolganın beni boğmak istediğini biliyordum.

Kollarımdaki morluklar yeni solmuştu, yüzümdeki yaraları ise kolayca makyaj ile kapatabiliyordum. Ama yine de beni incitme ihtiyacını duyuyordu - bana attığı sinirli ve nefret dolu bakışlarından bunu anlayabiliyordum. Bu geceden sonra bana tekrardan kötü davranacağını, döveceğini ve hakaret edeceğini çok iyi biliyordum.

„Ben hazırım.", diye mırıldandım ve çantamı alarak tolgaya yaklaştım. Tolga hiçbir şey demeden olduğu yerde duruyordu. Dövecek miydi? Yoksa sakinleşmeye mı çalışıyordu? Sinirli yüz ifadesi biraz olsun normalde dönmüştü. En azından önceki kadar kötü değildi. „Çok güzel olmuşsun, kırmızı yakışmış.", diyerek bana doğru bir adım attı, Tolganın gözleri ise bedenimi baştan aşağıya süzüyordu. Uzun zamandır bu kadar yakın olmamıştık. En son önümde böyle durduğunda ise beni dövmüştü. Yere bakıyordum... „Teşekkür ederim, yaz festivali var diye özen göstermek istedim. Hem annem de orada olacak.", diyerek bir açıklama yapmaya çalıştım. Tolga ise çenemi inatla kaldırıp gözlerimin içine bakıyordu. Gözleri ile tüm vücudumda gezdiğinde ise tüylerim diken diken olmuştu. Bir şey fark etmiş olabileceğini düşündüğümde ise içimi bir korku sarmıştı. Onun için asla böyle giyinmeyeceğimi biliyordu.

Ayaz ile aramızda hiçbir şey olmamasına rağmen kalbim ayazın bana dokunmasını özlüyordu. „Pekala.", dediğinde  ise içimde yayılan rahatlamayı hissettim.

Tolga tekrar benden uzaklaşarak ön kapıya doğru ilerledi ve son bir kez bana baktı. „En azından koşullarına göre makul derecede iyi gözüküyorsun. Son zamanlarda senden giderek daha da az hoşlanıyorum, Esra.", diyerek ön kapıyı arkasından çarptı.

İncinmiştim. Sözlerinin beni etkilemesine izin vermemeliydim ve bunu da biliyordum. Ama olmuyordu kırılıyordum. Tolga, yaramın iyileştiğinden emin olur olmaz her seferinde tekrar yaramı kanatıyordu.

Evden çıkarken özgüvenim tekrardan yok olmuştu. Bankaya doğru giderken hiç konuşmadık. Tolga yine hızlı kullanıyordu arabayı. „Gülümsemeyi unutma. Ve ben sana izin vermeden yanımdan ayrılmaya cesaret etme. Anladın mı beni?", diyerek arabasını bankanın önüne park etti ve biraz gergin bir şekilde etrafa baktı. Oda bütün gece iyi ve aşık bir koca rolünü oynaması gerekiyordu. „Evet, anladım.", diyerek cevap verdim. Cevap verir vermez Tolga arabadan indi. Kendimi toparlamaya çalıştım. Gülümsemem gerekiyordu. Arabadan indiğimde istemsizce gülümsedim. O anda gülümsemek inanılmaz derecede kötüydü. Ama gülümsüyordum.

Giriş kapısında kimin beklediğini görünce moralim bozulmuştu. Tolga ailemize doğru yürümeye başlayınca olduğum yere durdum. Bayılmak istiyordum. Sadece Tolganın ailesi orada değildi, benim de ailem orada duruyordu. Ardından tüm cesaretimi topladım ve ailemize doğru yaklaştım.

„Esra.", dedi babam neredeyse isteksizce. Herkese sarıldığımda ise kendimi kötü hissettiğimi belli etmemeye çalıştım.
„Merhaba anne,baba.", diyerek önce kendi ailemi selamladım. Annemin ifadesinde ise acı bir şey olduğunu fark ettim. Annemin de benimle acı çektiğini biliyordum. Beni herkesten iyi tanıyordu. Gülümsememin ne kadar sahte olduğunu fark ermiş olmalıydı. Annemle aramda büyük bir mesafe vardı. Benim için bir yabancıdan farkı yoktı. Benimle sessizce acı çeken bir yabancı...

Zamanla masalar dolmaya başlamıştı. Arka planda ise canlı bir grup müzik çalıyordu ve bu hoş bir atmosfer yaratıyordu. Herkes eğleniyordu. Sadece ben sessizce yerime oturmuş bir şekilde bekliyordum. Gelip beni kurtarmasını umduğum kişiyi bekliyordum. Ama ayaz bunu yapar mıydı? Bilmiyordum... Umutsuz bir çabaya daha tutunabilir miydim bilmiyordum bile...

Ayazın bakışaçısından

Tam 20 dakikadır ofisimde o oğlanı bekliyordum. Sabrımın sonuna gelmiştim. „her şeyi benim mı yapmam gerekiyor!", diyerek ayağa kalktım. Aynaya bakıp içimi çektikten sonra ise merdivenlere doğru yöneldim. 

Aşağıya indiğimde Hasan'ı evimi temizlemekle görevli olan kadın ile konuşurken yakaladım. Hasan'ı akıllana kadar dövmek istesem de bişey yapmadım. Sinirli bir bakış ile onlara baktım, beni fark etmesini bekliyordum. Hasan beni görür görmez elindeki kağıdı getirerek „özür dilerim, ayaz bey.", dediğinde gözündeki korkuyu gördüm. Hasan çok gençti ve babalarımızın birbirini tanımasına dua edebilirdi. Aksi takdirde onu akıllana kadar döverdim, veya öldürürdüm.

„Böyle bişey bir daha tekrarlanmasın.", dediğimde arkamı dönüp çalışma odama doğru yöneldim. Merdivenleri çıkarken Hasan „bi daha olmayacak.", diyerek cevap verdi. Bana verdiği kağıdı çekmeceye koyarken ise Hasan konuşmaya başladı. „gitmemiz gerekmiyor mu? Yaz festivali için.", dediğinde kafamı kaldırarak ona baktım. „evet yirmi dakika önce yola çıkmalıydık. Çalışanım ile flörtleşmenden önce.", dedim sinirli bir şekilde. Hasan cevap vermemesi gerektiğini anlamıştı.

Aklım ama başka birindeydi. Esra... Esra'ya doyamıyordum. Ona dokunamamak beni delirtiyordu. Onu sürekli düşünmem beni de rahatsız ediyordu. Üzerinde bişey yokken nasıl gözüktüğünü bilmek istiyordum. Bu düşüncelerle arabaya binmiştim, ardından Hasan da arabaya bindi. Arabayı hızlı bir şekilde kullanıyordum, hızın yaşattığı adrenalin hoşuma gidiyordu. Birden aklım tekrardan ona kaydı. Acaba dediğimi yapıp kırmızı bişey giymiş miydi? Esra'yı neden sürekli düşünmem gerektiğini bende bilmiyordum. Ama amacım diğer kadınlardaki gibi Esra'yı yatağıma almak değildi.

„Yaz festivallerini ziyaret ettiğimizi bilmiyordum.", dedi Hasan arabayı yolun ortasına park ederken. „alışmalısın.", dedim arabayı park ettiğimde...

✦ ✦ ✦ ✦

Evetttt bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler ?

Sizce ilerleyen bölümlerde neler olacak?

Umarım beğenmişsinizdir, beğenmeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın <3...

Instagram hesabımı da takip edebilirsiniz, orada da bir sürü hikaye paylaşıyorum...
Instagram hesabım: @kelebek._kalplim

Love leading to death Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin