(11) Yalnızlığın acısı

111 7 0
                                    

Esra'nın bakışaçısından...

Ne zamandan beri ortadan kaybolduğumu bilmiyordum bile. Korkuyla tolganın ve benim annemin yanına gittim.

„Bu kadar zamandır neredesin tatlım?", diye sordu annem ve gözleri yüzümün her milimetresini gezdi. O sırada Tolga yanımıza gelmişti. Oldukça bitkin görünüyordu, bu da muhtemelen bugün konukların her biriyle konuştuğu gerçeğinden kaynaklanıyordu.

„Lavaboya gitmiştim. Kendimi iyi hissetmiyordum, başım ağrıyor.", diyerek mırıldandım.

„Bir içeceğe ihtiyacım var.", diyerek Tolga annesinin yanına oturdu ve içkisinden bir yudum aldı. Annesi ise gururla onun omuzuna dokundu ve „Yaz partisi harika. Potansiyel ortaklar geldi mı?", diye sorduğunda Tolga evet anlamında kafasını sallayarak annesine cevap verdi.
„Karına dikkat etmelisin.", dedi tolganın annesi birden. Ne demekti bu? Bişey mı görmüştü?„Ne olmuş karıma?", diye sordu Tolga ve beni baştan aşağıya süzmeye başladı. Onu sinirlendirmemem gerektiğini çok iyi biliyordum.

„Bir saat ortadan kayboldu.", dedi annesi cevap olarak. Hepsi meraklı bir şekilde bana bakıyordu. Yakalanmıştım. „O sadece lavaboya gitti. Başı ağrıdığı için.", dedi annem sakin bir şekilde. Beni savunuyordu.

„Lavaboya felan gitmedi. Festivalde bile değildi. Sanırım sen oğlumu aldatıyorsun.", dedi tolganın annesi.
Sinirlenmiştim. „Pardon?", dedim tolganın annesine bakarak.

Başkasını öpmüştüm evet ama bu onu alakadar etmiyordu. Kendi oğluna bakması gerekiyordu asıl. Tolga'yı defalarca BİZİM yatağımızda başka bir kadınla yakalamıştım...

„Böyle saçmalıkları söylemeyi bırak.", dedi annem ciddiyetle. „Kızınızın nereye gittiğini kim bilebilir. Oğlum zaten bana çok şey anlattı.", dedi tolganın annesi. Şu anda daha da sinirlenmiştim „Ona ne dedin, Tolga?", istediğimden daha yüksek sesle bunu söylemiştim ve bunu fark edenlerin bazıları bana bakıyordu. Kendin için savaşmalısın Esra. Bunu senin için başka kimse yapmayacak.

„Beni sorgulama, ve sesini yükseltme anladın mı beni?", şimdi beni mümkün olduğunca sessizce azarlamaya çalışan Tolga ile konuşuyordum. Birkaç kişinin bize baktığını fark edince gülümsemişti. Mümkün olduğunca sessiz cevap vermeye çalıştım. „Böyle bir şeyin altında kalmayacağım. Oğlun beni...", diyerek sustum, tolganın annesine baktığımda diyeceğim şeyden korkuyor gibi bakıyordu. „Burada bulunan her çalışanla beni en az bir kez aldattı. Ve şimdi her şeyi daha iyi biliyormuş gibi davranmayı bırakın ve kendi sorunlarınız ile ilgilenin.", dedim sakince gülümseyerek.

„Bu konuyu evde konuşacağız Esra.", dedi tolga. Tolgaya cevap vermeden ayağa kalktım, ceketimi  ve çantamı da aldığımda nazikçe masadakilere gülümsedim. „Ben eve gidiyorum.", dedim tolgaya. İzin almamıştım bile.

Sinirliydi ve bunu görebiliyordum. Alnındaki küçük damar yeniden ortaya çıkmıştı. Muhtemelen evde beni çok şey bekliyordu. Ama bu umrumda bile değildi.

„Burada kalacaksın Esra.", diye emretti Tolga. Herkesten uzaklaşmadan ve eve dönmeden önce başımı salladım ve „S!ktir git, Tolga.", diye fısıldadım... Onun istediğini yapmayacaktım!

Eve vardığımda telefonum çalmıştı. Kimin aradığını görünce gülümseyerek telefonu açtım. „Ayaz," dedim gülümseyerek ve onu hoparlörlere alarak yatağımın yanındaki dolabın üzerine koydum. Ve kendimi yüksek topuklu ve dar elbisemden kurtardım.

Love leading to death Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin