(1) Acı

839 29 2
                                    

[Tetik uyarısı: Güç ve şiddet...]

„Sen buna alışıksın.", dedim kendime, onun eli yanağıma değmeden. Ben buna alışıktım. Ama yine de her seferinde cehennem gibi hissettiriyordu. O kadar sert vurdu ki, kısa bir süreliğine dengemi kaybettim ve neredeyse arkaya doğru düşüyordum. Bu bir şans olacakki tam arkamda evin kapısı vardı, ve beni sert bir darbeden kurtarıp yere düşmeme engel olmuştu.

„Seni işe yaramaz...", dedi Tolga ve üzerime doğru bir adım attı, Tolga'nın bana yaklaşması beni ne kadar ürkütsede belli etmemeye çalışmıştım. „Seni rahatsız edici şey...", diye bağırarak bir adım daha attığında Tolga tam karşımda duruyordu. Bir süreliğine sadece karşımda durmuş ve hiçbir şey dememişti. Fakat şu an beni neyin beklediğini çok iyi biliyordum. Gözlerimi sıkı bir şekilde kapattım, bir kaç saniye sonra ise yüzümde aynı acıyı hissettim. „zavallı şey...", diyerek bitirmişti Tolga cümlesini.

Yanağımın ne kadar kırmızı olduğunu bilmek bile istemiyordum. Bildiğim bir şey vardı şu an, oda yanağımın uyuşmuş olduğuydu. Yanaşımı hissedemiyorum. Yanağımdan akan kan mıydı yoksa göz yaşı mı, onu bile bilmiyordum. Muhtemelen ikisi birdendi. „Üzgünüm.", dedim sessizce. Bu daha çok bir yalvarmaydı ama bu onun umurunda bile değildi.
Tolga ile yeni evlendiğimden beri her gün her gece durmaksızın ağlıyordum. Sürekli canını yakıyordu, ne kadar durması için yalvarsam da nafileydi. Bu yüzden şimdi de durmayacağının  farkındaydım.
Tolga „Yapabilseydim seni öldürürdüm.", diyerek sinirli bir şekilde bağırdığında yüzümü ellerinin arasına almıştı. Sert ve güçlü tutuşuyla yüzümü adeta eziyordu. Canım o kadar yanıyordu ki sesimi bile çıkartamıyordum korkudan. Bir an nefes almayı bile unutmuştum.

Zorla evlendirildiğim günden beri hayatımı cehenneme çeviren Tolgaydı. Sürekli bana vuruyor, tekme atıyor ve hakaret ediyordu.
Bazen ise beni daha kötü şeyleri yapmam için zorluyordu. İstemediğim halde bana yaptırdığı şeyler ise kendimden iğrenmeye sebep oluyordu. Beni kendi ihtiyaçları için kullanıyordu, kukla gibi...

„Ben sana ne söyledim? Hm?", diye sordu bana öfkeli sesiyle. Bir saniyeliğine bile gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Gözleri beni öldürmek istiyormuş gibi bakıyordu. Alev dolu gözleri hala üzerimdeydi, bir cevap bekliyordu. Ve ben bunu bilmeme rağmen ona hala bir cevap vermemiştim. Ona cevap veremiyor olma sebeplerimden birisi ise yüzümü hala tutuyor olmasıydı. Sert tutuşu ise konuşmama engel oluyordu. „Bana cevap ver Esra.", diyerek gözlerimin içine bakmaya devam ettiğinde sessiz kalmaya devam etmiştim.
Onun sakinleşmesi için sessiz durmam gerektiğini biliyordum. Şimdiye kadar her şeyi denemiştim. Kendimi korumaya çalışırsam muhtemelen bilincimi kaybedene kadar bana vuracaktı. Eğer ona uyum sağlarsam ve ona hak verirsem de bana inanmayıp vuracaktır. Onunla tartışırsam da bana vuracağına emindim. Bu yüzden sustum ve sadece onun dediklerini dinledim, dinlerken de ona yaptığım şey yüzünden pişman olduğumu, bir daha da yapmayacağımı göstermeye çalıştım. „Sana cevap vermeni söyledim!", diye bağırdı bir kez daha.

Bir sonraki darbe ise en çok acıtmıştı. Kısa bir an için gözlerimin önü kararmıştı. Duyduğum tek ses ise ameliyat hanelerde duyulan sesten farksızdı. Bip sesi her tarafı sarmıştı sanki.
Baygınlık ve bilinç arasında sıkışıp kalmıştım, ama şu an vazgeçmemem gerektiğinin de farkındaydım. „Güçlü kal Esra.", diye düşündüm kendi kendime. „Dayanabilirsin, bunu yapabilirsin, değil mı ?", diyerek düşünmeye devam ettiğimde kendimi toparlamaya çalışıyordum.

„Üzgünüm Tolga.", diye yalvardım bu sefer de. Yanaklarım ıslaktı. Ona ağlayarak güçsüz olduğumu göstermek istemedim. Canımın acıdığını ve onun gücü altında hapis olduğumu göstermek istememiştim. „Yeter ki dursun artık.", düşüncesi kendi gururunu ayaklarımın altına aldırıyordu.

Love leading to death Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin