(3) Yalanlar

482 20 1
                                    

Eve gelmiştik. Tolga acıktığını söyleyince de mutfağa yöneldim. Ve onun için yemek yapmaya başladım...
Yemeği fırından çıkartıp masaya koymak için masaya yöneldiğimde Tolga „hayır.", diyerek yüzünü ekşitmişti. Yine yaptığım yemeyi sevmemişti. Kötü yemek yapmıyordum. Aksine çok güzel yapıyordum. Ama o benden o kadar nefret ediyordu ki her yaptığım şeyi sevmiyordu. „Şey. Bugün akşam Tuğba'nın doğum günü var. Evde kutlayacakmış. Bir kaç kişi gelecekmiş sadece. Filim izleyip pasta yiyeceğiz", diye anlatmaya başladım yalvarır bir şekilde. Aslında yalvarmak istemiyordum. Bu soruyu sorduğumdan beri tolganın yüz ifadesi değişmişti. Ama gitmek zorundaydım. Tuğba'ya söz vermiştim. Eğer şu an gelemeyeceğimi söylersem bana söylemese de çok kızacaktı. Ayrıca onu daha fazla üzmek istemiyordum. Tuğba üniversiteki tek yakın arkadaşım. Onun yanındayken hayatımın ne kadar kötü olduğunu unutuyorum. O partiye ne olursa olsun gitmem gerekiyordu. Ardından Tolga gülmeye başladı. Ona yalan söylediğim için kendime birden kötü hissetmiştim içimde kötü bir hiss vardı. Klübe gideceğimi anladığını düşünmeye başladım. Ona yalan söylediğimi anladığı an canımı yakacağına emindim. Ama şu an sakin kalkmam gerekiyordu. Yalan söylediğimi anlamaması gerekiyordu. Normal davranmaya çalıştım.

„Yani sadece evde mı oturmak istiyorsunuz? Ne bu, bir çocuğun mu doğum günü partisi? Esra benimle dalga mı geçiyorsun?", diye sordu birden...

İçten içe içimi çektim, sonuç olarak haklıydı. Ama şu an pes edemezdim. İnandırıcı olmak zorundaydım, Tolga'nın bana inanmasını sağlamam gerekiyordu. Ben bi aptal değildim, artık onun bana patronluk taslamasına da izin vermek istemiyordum. Ve tam şu an bişeyler bulup konunun gerçekçi olması için çabalamam gerekiyordu. „Tolga lütfen.", diye fısıldadım, bildiğin yalvarıyordum ona. „Tuğba'yı ve kocasını çok iyi tanıyorum. Tuğba'nın her hafta bi partiye veya bi eğlenceye gittiğini biliyorum. Klübe, bara her yere gidiyor. Öyle yerlerde çok bilenen ve tanınan birisi. Gitmene izin veremem otur evde, temizlik yap, yemek yapmayı öğren, ama oraya gitmeyeceksin.", dedi Tolga ayağa kalkarak. Bana emrettiği belliydi. Kölesi gibi davranıyordu zaten bana. Tabağını bitirmemişti bile. Şu an gerçekten pes edemezdim. Bişeyler bulmam gerekiyordu. „Tuğba hamile.", diye kaçtı ağzımdan. Şimdi bitmiştim. Bunu söylememem gerekiyordu. Biraz fazla abartmıştım. Bunun farkındaydım. Tolga bunu eğer yada geç öğrenecekti, yalan söylediğimi gördüğünde ise bana bunun cezasını çektirecekti. Ama devam etmem gerekiyordu, şu am susamazdım. „Bu yüzden evde kutlayacağız. Hamile olduğu için de zaten içki içmesi veya partiye klübe felan gitmesi yasak, anlıyor musun?", dedim sessizce. Tolga da sakindi. Bu yalan beni bitirecekti, sonum bile olabilirdi...

„Peki.", dedi Tolga ve merdivenleri yavaş yavaş yukarı çıktı. Çalışma odasına kaybolmadan ise merdivende durdu ve „Seni aradığım zaman telefonlarıma çıkıyorsun. Ve bana yalan söylediğini öğrenirsem, canını yakacağıma emin olabilirsin. Anladın mı beni?", dediğinde kafamı tıpkı küçük bir çocuk gibi evet anlamında salladım.

Yine emrediyordu. Tolganın beni her saate bir arayacağını ve ne yaptığımızı soracağını tahmin edebiliyordum. Ve o yüksek sesli müziği fark edip bir klübe gittiğimi anlayacaktır. Bir çözüm bulmam gerekiyordu. Bütün gün bir çözüm ararken içimde kötü bir hiss vardı. Panik ve korku hissi, sanki Tolga benim ona yalan söylediğimi biliyordu. İçimi çektim. Oraya ne olursa olsun gitmem gerekiyordu.

Sözümden dönemezsin. Ardından hemen tabakları mutfağa taşıdım ve bulaşıkları yıkadım. Mutfağı ve masayı temizleyip topladıktan sonra da kendimi biraz sakinleştirmek ve hazırlanmak için odama gittim. Gergin bir şekilde duşa girdim, amacım ise kendimi biraz sakinleştirmek ve gevşetmekti. Tolga hayatımı inanılmaz bir şekilde zorlaştırıyordu. Kendimi ceza almış küçük bir kız gibi hissediyordum. Tolga beni incitiyordu, bir saniye bile sevinç hissedemiyordum onunlayken, bunları bana yapma sebebi ise benden nefret etmesiydi. Bunu onun gözlerinden her seferinde okuyabiliyordum. Benden tiksiniyordu...

Duş alırken birden aklıma ayaz gelmişti. Acaba şu an ne yapıyordu. Onu tekrardan  görmeyi çok isterdim. Birden kendimi kötü hissetmiştim. Belki o beni tekrardan görmek istemiyordu, yada sadece iyi davranmak istediği için konuşmuştu. Beni bu hayatta kim sevebilirdi ki? Onu düşünmeyi kesmem gerekiyordu. Kendi kendime ümit veriyordum.

Zaten Tolga'dan asla kurtulamazdım. Ardından içimi çekerek duştan çıktım, kendimi kuruladım ve hazırlanmaya başladım. Hazırlanırken ise bu berbat hayatımı düşünmemeye çalıştım. Her zamanki gibi makyajımı yaptım. Akşam için seçtiğim kırmızı elbisemi ise bi çantaya koydum. Onu burada giyemezdim. Onun yerine üzerime mavi bir kot pantolon ve beyaz bir buluz giydim. Saçlarımı ise dalga dalga yapmıştım. Dalgalarımı biraz olsun saklamak için de saçlarımı topladım. Normal gözüküyordum. Evden çıkmadan ise tolganın yanına gittim, ona çıktığımı söylemem gerekiyordu. Kapısını çaldığımda girmemi istedi, bende girdim.

Gittiğim için çok da mutlu gözükmüyordu. „En geç saat 2'de evdesin. Alkol almak da yok, anlaştık mı?", diye sorduğunda „Tamam. Teşekkür ederim Tolga.", diyerek hafif gülümsedim. Tam kapıyı geri kapatıp gidecekken tolganın ağzından beklenmedik bir cümle çıktı „Güzel gözüküyorsun." Midemde bir şeyler  hissediyordum. Sıcak basmıştı. Daha demin ne olmuştu? Tolga ciddi miydi?...

„teşekkür ederim.", dedim sessizce. Ama Tolga çoktan önüne dönmüştü. Bende kapıyı kapatıp aşağıya indim ve evden çıktım. Tuğba'nın evine varana kadar tolganın kurduğu cümleyi düşündüm. Kendimi kötü hissediyordum. Bana uzun süre sonra ilk defa güzel bişey demişti ve ben ona yalan söylüyordum.

„Esra sus! Ne kötü hissetmesi. Tolga seni her zaman dövüyor, bağırıyor, kötü davranıyor sende üzülüyor musun gerçekten?", diyerek kendimi susturdum. Aslında haklıydım, bana bir sürü şey yaşatmıştı sonuçta.

Tuğba'nın evine vardığında derin nefes alarak zile bastım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. „Esra.", diye sarıldı Tuğba. Bende ona karşılık olarak sarılmıştım. Beni içeri davet ettiğinde biraz utanmıştım. İçeride 4 kız daha vardı ve hepsi de birbirinden güzeldi. Tuğba beni hepsiyle tanıştırdıktan sonra Tuğba'nın banyosunu kullanmak için üst kata çıktım. Kızların hepsi hazırdı, bende normal bir şekilde gelmiştim. Bu biraz utanç vericiydi. Giyinirken aklımda bedenimdeki morluklar ve yaralar vardı. Tuğba'nın bedenimdeki morlukları görmemesi için morlukların üzerinede makyaj yapmıştım. Ama yine de korkuyordum. Sonuçta oda ne kadar kötü bi evlilik yaşadığımı bilmiyordu. Tam o sırada tolganın cümlesi aklıma geldi. Gülümsedim. Uzun zaman sonra bana söylediği ilk güzel şeydi. O sırada saçlarımı açtım. Saçlarımı açtığımda ise yaptığım dalgaların bozulmadığını gördüm ve biraz daha mutlu oldum. Hazır olduğumda ise aşağıya indim ve kızların yanına oturdum. Hepsi çok nazikti...

Kendimi kötü hissediyorum. Karnım bile ağrımaya başlamıştı. Birinin beni orada görüp Tolga'ya söylemesinden korkuyordum. Bi süre daha konuştuk. Sonradan Tuğba'nın doğum günü partisi için ayarladığı limuzin geldi, hepimiz limuzine bindik ve klübe doğru yola çıktık. Vardığımızda Tuğba çok heyecanlıydı. Araçtan indiğimizde birinin beni tanımasından korkuyordum ve bu yüzden yere bakarak klübe girmiştim. Kimin beni tanıyacağını bilmiyorum ama tolgaya söylememelerinden korkuyordum.

Masaya vardığımızda kızlar ve Tuğba hemen eğlenmeye başlamıştı bile ama ben eğlenemiyordum. Ona yalan söylediğimi öğrendiği an çok kötü olacaktı  buna emindim.

Üçüncü bölüm hakkındaki düşünceleriniz ne?

Sizce Tolga gerçekleri öğrenecek mı?
Esra'yı orada birisi tanıyacak mı sizce?

Umarım beğenmişsinizdir, beğenmeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın <3...

Instagram hesabımı da takip edebilirsiniz, orada da bir sürü hikaye paylaşıyorum...
Instagram hesabım: @kelebek._kalplim

Love leading to death Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin