Haiiii, ben geldiim. Sınır henüz aşılmamıştı ama neredeyse 1 ay olmak üzere olduğu için bölümü salayım dedim. Artık sınır koymuyorum, çünkü taslaklarım neredeyse tükendi.
Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar!
+++++
"Bana aşık olma köle Jeon, sakın bana aşık olma."
Gözlerimi kırpıştırırken, aralık dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırıp yutkundum. Sözleşme aşk üzerine kurulu değildi, fakat kalbim onu her gördüğünde delicesine çarpıyor ve aklımdan tek bir saniye bile çıkmıyordu. Aşk... Böyle bir şey miydi?
"Neden?" diye fısıldadım. Yüzüm düşmüştü. "Aşk disiplini bozar." dedi sert sesi, keskin bakışları gözlerimden saparak dudaklarıma kaydı. "Aşk aptallaştırır, aşk ah sikeyim büzme dudaklarını!" diye gürleyerek boğazımdan yakaladığı gibi, ansızın müthiş bir dirayetle dudaklarıma yapıştı.
Öyle güzel eşleşti ki dudaklarımız, olmam gereken yerdeymişim, ait olmam gereken yer hep dudaklarıymış gibi hissettim. Dudakları dudaklarımın üstünde ahenkle dans ettikçe, içime saldığı o his kalbimi titretti.
Sanki hep birbirimize aitmiş gibiydik, fakat geç kavuşmuştuk. Birbirimizi bulmamız yıllar sürmüştü.
Kayıp yanımı, eksik parçamı , diğer yarımı yıllar sonrasında bulabilmiştim.
Dudaklarımı sömürürcesine değil, yoğun bir sükûnet ile öptü. Gittikçe durağanlaştı, yavaşladı. Dudaklarımın tadına varmayı amaçlarcasına, hatta neredeyse nazik sayılabilecek kadar devinimsiz...
Dinlene dinlene öptü beni, ilk kez bu kadar durgundu. Öpücükleriyle duygularını anlatmak ister gibi...
Öylesine mayıştırdı ki bu beni. Neredeyse öpücüklerinin etkisiyle uykuya dalacak hale geldim.
Kavuşturduğu dudaklarımızı, kısa bir süre sonra ayırdığı anda, kapattığımı bile fark edemeyecek kadar durulup yatıştığım gerçeğiyle yüzleşip kirpiklerimi titreştirerek gözlerimi araladım. Ona aşık olmamı istemiyordu, efendi-köle bağımızın aşkın yıpratacağını, belki de zıvanadan çıkartıp ipleri kaybetmekten çekiniyordu. Ketumdu, anlatmıyordu, paylaşmıyordu. Bu yüzden ancak tahmin yürütüp varsayımlarda bulunabiliyordum.
"Sanırım artık çok geç..." diye fısıldadım. "Bana kızmayın Efendi Taehyung, açık olmam ve bir itaatkâr olarak tüm fikirlerimi açık yüreklilikle paylaşmam gerekiyor. Sizinle iletişim kurma konusunda sıkıntılar yaşamamam açısından sözleşmede de değindiğiniz maddeler vardı."
Kaşları çatılırken ıslak dudaklarını düz bir çizgi şekline getirerek birbirine sıkıca bastırdı. Devam etmemi bekler gibi, sessizliğini koruduğunda sertçe yutkundum.
Hava yutmaya son verip onunla göz teması kurarak konuşmaya devam ettim. "Ben size aşık oluyorum, hatta oldum bile. Sürekli sizi düşünüyorum, zihnimi işgal etmeniz o kadar hoşuma gidiyor ki. Size dair her şey beni mutlu ediyor, bana bakışınız, dokunuşunuz, ödülleriniz, cezalarınız..."
"Hep emindim, ne istediğimden, hayattaki beklentimin ne olduğundan. Ve siz isteklerimi de beklentilerimi de ziyadesiyle karşıladınız, dolu dolu yaşattınız bana. Kalbinizi kölenizle paylaşmak istemezseniz sorun değil, ama lütfen size hislerim olduğu için bana kızmayın, benden uzaklaşmayın. Buna dayanamam."
Başını iki yana salladı. "Bana bağlanma köle Jeon, bu senin açından kötü sonuçlanabilir, çünkü ben aşk adamı değilim. Anlatabiliyor muyum?" Beni azarlar veya aşağılar şekilde değil de, dinginliğini koruyacak üslupla konuşmuştu. Lakin buna rağmen sözleri bıçak kadar keskin gelmiş ve yüreğime saplanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEAST IN SOUL • TAEKOOK +18 ✓
Fanfic"Ruhumu en özgür kılan şey kanamak. Kanatın beni Efendi Taehyung, hak ettiğimi verin bana. Çünkü kanadıkça güzelleşiyorum." Suçlu bir katil olan mazoşist Jeon Jungkook ile, hapishanenin baş gardiyanı, sadist Kim Taehyung'un hikayesi. BDSM, yaş farkı...