"Sevgilim çok özür dilerim binlerce defa özür dilerim, bugün senin yanına gelip seni sevdiğimi söyleyemedim çünkü ama benim yerime Jeno'yu gönderdim o iletti sana benim seni ne kadar sevdiğimi. Üzülmedin değil mi gelemedim diye hyuck? Biliyorsun ben seni asla bırakmam sevgilim. Gelmeme nedenimi söylemek gerekirse Jeno yüzünden aslında büyük bir payı benim yüzümden ama Jeno evde kalıp dinlenmem için beni azarlamasaydı inan gelecektim. Jeno'yu biliyorsun kardeşim olmasına rağmen bana abi gibi davranan çoğunlukla o oluyor. Şey işte ben sevgilim nasıl anlatsam ki sana, kızma bana ama. Ben dün uzun zaman sonra ilk defa ağzıma içki sürdüm biliyorum o gün sana söz vermiştim içmeyeceğime dair ama dayanamadım bir şekilde kafamı dağıtmam gerekiyordu ve içtim. İlk başta fazla içmeyeceğimi söyledim kendime ama çoktan sınırı aşmıştım bile. Yağmur da yağıyordu biraz. Tamam biraz değil çok yağıyordu yine sinirliydi bulutlar, bana sinirliydiler sanırım verdiğim sözü tutmadım diye. Sonrasını çok hatırlamıyorum biliyorsun alkol toleransım düşük ama Jeno anlattı. Eve gelmediğim için beni aramış ama ulaşamamış sonra Jisung'u arayıp ona sormuş beni o da bilmiyormuş. Sonra çıkmış sokaklara eline bir şemsiye bile almadan manyak çocuk. Koşuşturup beni aramış. Ben 3. şişeyi içmek üzereyken bulmuş beni evin 1km kadar ötesindeki parkta. Sonra da eve getirmiş. Sabah uyandığımda başım çok ağrıyordu ve titriyordum Jeno ise başımda ıslatıp durduğu bezi alnıma koyuyordu sanırım ateşim vardı ve içkiden dolayı baş ağrım. Jeno'ya üşüdüğümü artık beni örtmesini söylemek istedim ama ağzımı açıp iki kelam edemedim çünkü sesim de kısılmıştı boğazımdaki ağrıdan bahsetmiyorum bile. Jeno ise 'ah be abim' dercesine bakıyordu gözlerime. Bana nane limon kaynatıp getirdi ne kadar sevmesem de içtim sevgilim. İyi olup hemen yanına geleyim diye ama beklediğim kadar çabuk etkisini göstermesi tabi nane limon yine de ben sana gelmek için doğruldum. Jeno kolumu tuttu ve 'nereye?' diye sordu. Çıkmayan sesim ve ağrıyan boğazıma rağmen adını diyebildim sevgilim. Jeno anında beni tekrar oturttu ve 'bugun senin yerine ben gideyim sen iyi değilsin' dedi ve devam etti 'abi lütfen kendine bu eziyeti yapma ben' dolmuştu gözleri ve titriyordu sesi 'ben seni de kaybetmek istemiyorum.' Dizlerimin dibine çömelip başını kucağıma koyan kardeşimin saçını okşadım sevgilim o ise ağlıyordu ben de onunla ağladım. Benim sen ve kardeşimden başka kimsem yoktu çünkü. Onunsa benden başka kimsesi yoktu. ' tamam' dedim 'sen git bugün'. Göz yaşlarını silerek kalktı ayağa. Gidip hazırlanarak yanıma geldi çıktığını söylemek için. Tam giderken tuttum elini ve kalkıp sarıldım kardeşime kocaman öptüm yanağından ve ona yazdığım küçük notu verdim. Ne yazdığımı merak ediyor musun sevgilim? Aslında çok kolay, kağıda 'ona benim onu çok sevdiğimi söyle' yazdım onun altına da küçük bir not daha ekledim 'sakın hastalandığımı söyleme' dedim. 'benim için endişe etmemesini sağla' ve en alta ise ' teşekür ederim biricik kardeşim' yazdım. Böyle işte sevgilim umarım verdiğim sözü tutmadığım için kızmazsın bana ve yanına gelemedigim için affedersin beni. Biliyorsun sana olan sevgim sonsuz. Özledim seni güneş tenlim."
_________________________
o kadar yoğunum ki buranın varlığını unutmuşum. Kontrol etmeden atıyorum umarım hatam yoktur ve hepinize hayırlı ramazanlar<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still with you || Markhyuck
Short Story'Ne zaman olacak? Seninle bir daha yüzyüze gelsem gözlerinin içine bakıp şöyle demek istiyorum; Seni özledim' solmuş güneşinin tekrar parlamasını bekleyen Mark Lee'nin günlüğünden...