"seni sevdiğini söylemesi başka şey, gerçekten sevmesi başka." diyor şimdilerde yeterince ünlü olan genç şair. haklılığına susuyorum ve uzaktan uzağa jihoon'u izlemekle geçiyor tüm günüm. kaçamak bakışlarına ara ara rast geliyor ve ufak bir tebessüm bırakıyorum cevaben. onu kırmaktan deli gibi korktuğumu bir ben biliyorum bir de o.
öğle vakti, herkesin eğlencesini bulmaya gittiği bir anda sınıfta yalnızca ikimiz kalıyoruz. yalandan oyalanacak bir şeyler arıyorum ama nafile, bir kitap dahi görmüyor işimi. yakalanıyorum.
"sen istemediğin sürece seni konuşmaya zorlamayacağım, endişelenme." diyor, lakin ben bir hayli endişeleniyorum. bozuntuya vermemeye çalışıyor ama ondan kaçtığım için epey kızgın bana. yalancı bir kızgınlık tabii. iki kelimeme bakacak türden, geçici.
"konuşalım, kaçışım bizi bir noktaya getirecek gibi değil."
deli bir cesaretle kuruyorum bu cümleyi. her şeyi ondan beklemenin anlamı yok, sonuçta ben de uzunca bir süredir hoşlanıyorum ondan. belki de deli gibi seviyorumdur, bilinmez. en nihayetinde bu nedenlere bağlı kalarak tam karşısına oturuyorum.
"neden seviyorsun ki beni?"
deli saçması bir soru, tam da benim ağzımdan çıkacak türden.
"bir nedene bağlı kalmak zorunda mı?"
"durduk yere olması saçma olmaz mı?"
"nedenler, durduk yerelerden daha saçma bana kalırsa."
"yalandan cümlelerini süslemeye çalışma."
"pekala. bir sebebi yok, hoşlanıyorum. hoşuma gidiyorsun işte."
"ya seni reddedersem? o zaman başkalarına gidip aynı cümleleri mi kuracaksın."
"bilmem, belki de."
kaşlarımı çatıp kendimi geriye çekmem onu güldürüyor. benimle eğlenmeye çalıştığını biraz geç anladığım için daha çok sinirleniyorum ama bir yerde de inanılmaz hoşuma gidiyor bu konuşma. sonunun nereye varacağını merak ediyor, terleyen avuçlarımı pantolonuma siliyorum.
"şaka yapıyorum." diyor, tekrar ciddiyetini takınırken. "sen konusunda biraz ısrarcı olmayı düşünüyorum."
"ya bıkarsam?"
"bıkmazsın. kibarca ısrarcı olurum."
bu düşünülmemiş cevapları daha çok çekiyor beni kendine. zaten ona kaymaya meyilli ruhum hepten gidiyor benden. gözüm sürekli kapıda öte yandan. olur da birisi hayatımın bu önemli anına balta vuracak olursa onu bu hayattan sileceğim güya. bu kadar mutlu ve bu kadar gerginim olay mahallinde.
"bilmen gereken şeyler var aslında ama söylemeli miyim, bir türlü karar veremiyorum."
hislerimi dile getirmek istiyorum fakat onun kadar akılda kalıcı cümlelerim yok. basit kalırım diye ödüm kopuyor.
"söyle." diyor, masanın üzerine kollarını yaslayıp bana doğru biraz daha eğilirken. çok yakın değiliz ama rengim kaçıyor bir anda. bembeyaz kesiliyorum.
"yeonjun yelkenleri bu kadar çabuk suya indirmemem gerektiğini söylemişti."
"boşver yeonjun'u. şimdi sadece ikimiz varız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
timeless, hoonsuk & yeonbin
Hayran Kurguhyunsuk, kardeşini dövdüğü için jihoon'a teşekkür eder