1. BÖLÜM

95 2 16
                                    

2 Yıl Sonra

Yağmur yağıyordu. En sevdiğim mevsim beni öldürüyordu ve ben sadece oturmuş sorguluyordum.

İşimi, ailemi, etrafımdaki insanları ve hayatını kararttığım insanları sorguluyordum. Ve suçlu tek bir kişiydi; ben. İnsanlığımı öldürmüş peşimden de geride kalanları sürüklüyordum.

En fenası da bundan bir üzüntü veya utanç duymuyordum. Hak ediyordum. Hak ediyorlardı.

''ÇIK YOLUN ORTASINDAN!''

''OTURACAK YER Mİ BULAMADIN SENİ-''

Ve bir korna sesi.

''YETER!''

Bir çığlık.

Bu sefer acı değil öfke çığlığı.

''Susun''

Bu sefer sadece öfke kaynaklıydı...

''Lütfen kendini rahat bırak, elin yaralı...''

Çığlığın sahibi fısıldıyordu.

Sırtım yerden kaldırıldı. Ayaklarımın üstünde duruyordum ama istediğim anlamda değil.

Ellerim başka bir soğuk elin parmakları ile açıldı .Elimin içindeki ip kana bulanmıştı. Keşke sadece o ip kana bulansaydı.

Fısıltılı ses ''Kendine ne yaptın böyle! İp kesiği çok acıtır...'' diye endişeyle mırıldanınca acıyla gözlerimi yumdum. Sadece acıtsın diye her şeyi verebilirim... Sadece acıtsın...

''İleride arabam var, bekle, hemen geliyorum'' dedi ve elimdeki ipi alıp yere attı. İpe baktığımı görünce ''Üzgünüm, artık kullanabileceğini sanmam,'' dedi ve kafasını yere eğerek koşarcasına gitti. Haklısın demek istedim. Artık kullanılamazdı. Zaten yarımdı o ip. Diğer yarısının başka bir sahibi vardı.

Ah, aynı sen gibi, değil mi? Kalbi ve beyni ayrı kişilere ait olan sen gibi.

O yağmurun altında insanlar kapalı alanlara kaçmıştı ıslanmamak için; ben ise içimdeki yangını söndürmek için yağmurun altında yatıyordum. Bu sefer yalnızdım. Her defasında yalnız olduğumu sanmıştım ve şimdi yanıldığımı anlıyordum. Yalnızlık tam olarak buymuş.

Birini unutmak değil, gerçek anlamda onu zamanla unutmakmış yalnızlık.

Gözyaşlarım sıcak bir hisle yağmura karışıp yüzümden kayarken dudaklarımı birbirine bastırıp içimdeki ateşi dışarıdaki insanlardan sakındım. Onun acısını dahi unutmak ve kaybetmek istemiyordum. O benim ve kendi acısını hiç belli etmeden yıllarca saklayıp bununla yaşadıysa ben de onun hatırası için bunu unutmamalıydım.

Yağmur kanıt bırakmazdı, o yüzden bugünü seçmişti çocuk ruhlu sevgim. O benim sevgim, merhametimdi. Sevgilim gibi herkesin ağzına kolayca aldığı bir kelimeyi dahi ona yakıştıramıyordum.

Gözlerimden akan o, eskiden olsa görmek için öleceğim şeyleri o görmemek için bugünü seçmişti. Kaçtığım şeylerle yüzleşmem gerektiğini göstermek için bu suda boğulmam gerekiyordu ve o, yine bugünü seçmişti.

Her şey bugün oluyordu ve benim geleceğe güvenmem gerekiyordu. Bunun gibi geçebilecek günlere olan bir bağlılık, beni nasıl hayatta tutardı?

Ben insanların nesnelere ve geleceğe bağladığı ''O'' na inanmazdım.

Ben insanların gelecek yaşamlarını tek bir kelimeye bağlayıp, şimdiyi kaçıracak kadar düşüncesiz olabilmelerine inanamazdım.

Gözlerimle öldüğünü gördüğüme nasıl inanmaya devam edip geleceğime mutlulukla bakardım? Bakamazdım. Ben bugün bana verilen bir sözün daha tutulmadığını görmüştüm.

Gözyaşı SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin