5. BÖLÜM

60 46 49
                                    

Hiç kendiniz hem boşlukta hem de bir karmaşanın içinde hissettiniz mi? Ya da konudan ne kadar uzakta olduğunuzu düşünürken, bütün o olaylar silsilesinin ortasında olduğunuzu fark ettiniz mi? Yanınızdaki kişinin güldüğünü görürken aslında ağladığını bildiğiniz anlar oldu mu peki? Veya etrafta kar, üstünüzde tişört varken kolunuzun değdiği varlık ile sımsıcak hissettiğiniz?

Kollarını kendi bedenine sarmış titreyerek yürüyen genç adam, soğuktan donarken bunları düşünüyordu dememizi bekliyorsunuz değil mi? Eğer bu romantik bir hikaye olsaydı haklı olabilirdiniz oysa okuduğunuz şey sadece birbirlerine karşı olan son görevlerini yerine getirmeye çalışan iki insan.

Gerçek hikaye işte tam olarak bu:

Genç adam odunluğun kapısını kilitlerken zedelediği pantolonunu dikmek için ip kesiyordu. O sırada ise birkaç metre ilerisindeki penceresi ona bir kapı sesi duyurdu. İğne ipliği masaya atıp ceketini aldı ve koşarak odadan çıkarken günlerdir vermeye cesaret edemediği mektubu bulmak için masasının üstünü karıştırmaya başladı. Ne talihsizliktir ki mektup birkaç dakika önceki rüzgardan dolayı uçmuş ve yatağın altına sürüklenmişti. Tabii genç adamın bundan haberi yok, çaresizce aramaya devam ediyor. Masanın üstündeki her şeyi yere atıp aramaya başlamıştı ki çekiç sesi duyduğu gibi durdu. Bir iki saniye geçmişti ki tekrar hareketlendi ve masanın kenarında duran makası cebine atıp odadan çıktı. Koridoru koşarak geçti, merdivenleri onunla birlikteyken yaptığı gibi ikişer üçer atladı ve son dört basamağı gülerek es geçti o son gün ki gibi. Yere sesli bir iniş yaptı.

Dışarı çıktığında soğuk havayı içine çekmesiyle ürpermesi bir oldu. Çekiç sesleri evden çıkana kadar art arda duyuluyorken, şimdi sesleri duymamaya başlamıştı. Geç kaldığından korkup koşmaya başladı, ta ki kızı bir ağacın dibinde otururken görene kadar. Evin duvarına yaslandı ve kalbinin yavaşlamasını bekledi. Kızın yanında heyecandan nefes nefese kalmış bir şekilde konuşmak istemiyordu.

Adımlarını daha özenli ve sessiz atmaya başladı. Ağacın arkasına geldiğinde yere sessizce çöktü ve kızın kendi kendine konuştuğunu duydu. İstemsizce gülümsedi ve dinlemeye başladı.

''Ya yeter! Sus artık be! Sana ne, istediğime aptal derim!''

Aptal kelimesini duyunca kahkaha atmamak için dişlerini sıktı. Genç kız küfür bilmezdi ve her sinirlendiğinde ne diyeceğini şaşırdığı için argo bir kelime yerine daha hafif olan ''aptal'' kelimesini kullanırdı. Genç adam bunu onunla geçirdiği uzun yıllardan anlamıştı. Yani sadece onun hatırladığı uzun yıllardan...

Hava soğuyordu ve üstündeki mont da o kadar kalın değildi. Hafifçe öksürüp ayağa kalktı ve üstünü başını düzeltip yürümeye başladı. Kız hala bir şeyler mırıldanıyordu ve onun geldiğini duymamıştı. Bilerek ayaklarını yere vurdu ama kız yine tepki vermeyince yanına gelip kıza doğru eğildi. Bir çift kocaman olmuş kahverengi göze gülümseyerek baktı.

Gözyaşı SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin