10. BÖLÜM

14 4 3
                                    

Evet. Buydu. Benim geleceğimin karanlık ve saçmalıklarla dolu olmasının nedeni batmakta olan bir şirket ve zengin olup erkek çocuğu olmayan başka bir şirketti. İnsanların geleceğini şekillendiren bu para sevdası ve cinsiyet farklılığı onlar için gerçekten bu kadar önemli miydi?

Evet.

Orlena ailesi benim öz ailem mi oluyordu bu durumda?

Evet.

Yani Fern...

benim kardeşim.

Yani Göksel...

Sahi, Göksel kimin kardeşiydi?

"Beliz, iyi misin? Beliz. Beni duyuyor musun? Ne mırıldanıyorsun öyle?" Kulağıma dolan tok sesin sahibine kısık gözlerimin arasından baktım. Etrafın karanlığından bana bakan gözlerin sahibini seçemiyordum.

Akşam olmuş, biz hala burada ne yapıyoruz?

Aklıma gelen düşünceyle "Gitmeliyim!" diye bağırarak yattığım yerden doğruldum. Çoktan bu evden çıkmış olmalıydım. Gideceğim yer ile aramdaki mesafeyi düşündükçe uyku sarhoşluğuyla bulanıklaşan zihnim aydınlandı.

"Gitmeliyiz," diyerek düzeltti az önce beni uyandırmaya çalışan adam. Üstümdeki pikenin benden uzaklaşmaya başladığını hissedince çekiştirildiği tarafa doğru atıldım. Elim ipeksi bir şeye deyince tuttuğum gibi aşağı çektim.

"Aaa, bıraksana beni! Delirdin iyice sen!"

Konuşan kişinin beni hiç tanımadığını ve tuttuğum şeyin saçları olduğunu anlamamla daha çok çekiştirdim elimin altındaki telleri. Beni tanısaydı çoktan delirmiş olduğumu bilirdi. Diğer elimi sol tarafıma doğru atınca bir bardağa dokunduğumu fark edip kuvvetlice kavradım ve karşımdaki kişiye doğru tekrar atıldım.

İsmini de vahiy yoluyla indirdiler adama zaten. İndir şu elini!

Fark ettiğim şeyle adamın kafasına indirmek üzere olduğum elimi kendime doğru çektim. Uzun süre sonra birisi bana ismimle hitap etmişti.

"Sonunda kendine gelmeye başladın ha? "Elimin altındaki telleri bir bir bırakmaya başladığımda duyduğum sesle gözlerimi devirdim. Bir anda avucumdaki saçları sıkıca tutup havaya doğru kaldırdığımda ne yapacağını şaşırmış adam tekrar çığlık atmaya başladı. Yüzünü görebileceğim şekilde göz hizama getirdiğimde ellerimi bir hışımla çektim. Kopan birkaç saç telinin hissiyle beraber tekrar bağırdığında geri çekilip başucumdaki lambayı el yordamıyla bulup açtım.

Kafasını ovalayan adama sorgulayan bakışlarla bakmaya başlamıştım ki kim olduğunu anlamamla tekrar üstüne atıldım. "Sensin! Sesine ne oldu, tanıyamadım seni."

"Öncelikle sakin ol," dedi beni kendinden uzaklaştırıp saç diplerini ovalamaya devam ederken. Epey acımış olmalıydı.

"Ankara' da üşütmüş olmalıyım, henüz yeni hissediyorum belirtilerini. Sen nasılsın, birkaç tahtan oynamış gibi ha?" dedi kafasına yumruk yaptığı eliyle tıklatırken.

"Ben çoktan oynattım tahtaları, yeni fark eden sensin."

Son sözümün üstüne gülüştük ve sustuk. Sahi, ne konuşacaktık ki? Evet, hayatlarımız bir noktada kesişmişti ama bundan sonra ne olacaktı? Benim ailemle büyümüş olan kişiyi bulmuş, gerçekleri öğrenmiştim.

Eliana mektubu okuduktan sonra Fern dışarıda bekleyen polislere işaret etmesiyle tutuklanmıştı. Aynı anda şehrin diğer ucundaki bir otel odasında yasa dışı bir davayı kabul ettiğini imzalamakla meşgul olan Onfroi da tutuklanmıştı. Bu zamana kadar bana çektirdiklerinin intikamını almış, onları büyük bir para ve hapis cezasıyla terk etmiştim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 18, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gözyaşı SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin