Paniklemiş bir şekilde koridordaki bir duvara arkasını yasladı ve ışıkla birlikte merdivenlere bakarak Alice' in nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Aniden biri "Şitt...Sesizce yukarı gel!" Alice kafasını yukarı merdivenden aşağıya sarkıtıp ona seslendi.Lenora onun kafasını bir anda merdivenlerin önünde görünce korkuyla ışığı Alice'nin yüzüne tuttu, neredeyse korkudan bayılacaktı.
"Işığını kapat onun dikkatini çekmeyelim."
"Onun!?..." Alice eliyle yukarısını gösterdi ve omuz siklti.
"...Dikkatini çekmek istemiyorsak aşağıdan topu alıp hemen gidelim." Kısık sesle birbirleriyle tartışmaya başladılar.
"Top aşağıda değil mal. Adamın yanında." Lenora bu sözleri duyunca buz kesti, kalbi adrenalinden her an göğüs kafesini kırabilirdi.
"Salak mısın? Hava bu kadar karanlıkken ve ortalıkta kimse yokken gidip adamdan ' Abi bu bizim topumuz da, bize geri verebilir misin?' mi diyeceğiz!?" Alice ondan bıkmış gözlerle gözlerine bakıyordu.
"Hayır tabiki de mal, adam diğer evde top başka evde ordan sesizce alıp gideceğiz."
Lenora 'nasıl yani' dercesine kaşını kaldırıp dik dik ona baktı ama Alice' nin düz ve bıkkın bakışları karşısında kaybetti ve omuz silkerek sesizce yukarı çıkmaya başladılar.
Yukarıya çıkarken telefonunun ışığını kapatmıştı ve gözlerinin karanlığa alışması için merdivenlerde biraz beklemişti ki Alice arkasını dönüp ona sesiz olmasını gösteren bir işaret yaptı.
Evin düzeni aynı bir apartman gibiydi ve merdivenlerin sonunda iki zıt taraflarda farklı kapılar vardı.
Sağlarında kalan kapı sonuna kadar açıktı ve terk edilmiş ev gibi dağınıktı ama sollarında ki kapı kapalıydı ve içeriden ışık geliyordu.
Her iki kapının da üzerinde içerisinin gözükebileceği kadar camdan yapılmış bir yuvarlak vardı. İki kapı da da koyu kahverengi renginde olmasına rağmen o kadar pisti ki karanlıkta rengini algılamak neredeyse imkansızdı.
Alice sesizce kapısı açık olan eve girmeden önce Lenora'nın kulağına yaklaştı ve "Adama bak garip bir şey yaparsa seslen ki hemen tüyelim burdan." Dedi.
Lenora ise bunları hiç yapmak istemiyordu ama Alice haklıydı, bu yüzden diğer kapıya yaklaştı ve tozlu camı biraz eliyle sildi.
İçerisi salona açılıyordu ve hemen karşıda amerikan mutfak vardı. Mutfağın arkasında da büyük bir balkon vardı. Evin sadece salon ışığı açıktı o da titrek titrek yanıyordu.
Lenora biraz daha dikkatli bakabilmek için camı biraz daha sildi ve salonun solunda iki oda olduğunu fark etti bu odaların kapısı kapalıydı.
Tam Alice topu almış mı, diye bakacakken mutfak masasının altından siyah saçlı bir adam çıktı bir elinde yeşil boya vardı ve bu boyayı garip bir şekilde saçlarına sürüyordu. Lenora adamın ne yaptığını anlamıyordu ve adamın bu garip hareketleri onu korkutmuştu.
Adam tüm saçını yeşil boyayla kapladıktan sonra gülmeye başladı ve boyalı elini kendi yüzüne de sürmeye çalıştı ki bir anda durdu ve gülmeyi kesti, kapıya Lenora'nın olduğu yere baktı.
Adam onu fark etmişti.
Lenora kaskatı kesilip adamla bakışırken
Alice onun omzuna dokundu ve" Topu aldım, hadi gidelim." Dedi. Lenora omzuna dokunulmasıyla Alice doğru irkilerek dönmüştü ve gözleri dehşet ve korkuyla bakıyordu.Alice'nin kafası karışmıştı bu yüzden 'sorun ne' der gibi bir ifade ile ona baktı.
Lenora bir tek kısık bir sesle "Adam." Diyebildi ve kapıya ürkerek tekrardan baktığında adamın kan kırmızısı gözleriyle göz göze geldi.
Tam adam kapıyı açacakken Lenora refleks olarak kapıyı kendine çekip kapattı ve telefonu tuttuğu eliyle Alice'nin kolunu tutup merdivenlerden koşarak inmeye çalıştı ama merdivenlerden inerken Alice'nin kolunu tuttuğu için telefon merdivenlerin boşluğundan düştü ve karanlığa gömüldü. Lenora o anda bunu umursayamadı.
Merdivenleri koşarak indiler, dışarıya doğru kendilerini attılar. Evden uzaklaşırken Lenora arkasını dönüp eve doğru bakmıştı.
Yeşile bürünmüş adam balkonda elinde bir ekmek bıçağı ile onlara bakıyor ve hiç hareket etmiyordu.
Bunu gören Lenora daha da panikledi ve Alice' nin soluklanmasına bile fırsat vermeden " KOŞ!!" Diye bağırdı.
"Ne?? Neden..Dur küçük kız nerde?"
Lenora, Alice'nin bu sözünden sonra biraz yavaşladı ve etrafına hızlıca baktı.
'Lanet olsun kız nerde?'
"POLİSİ ARA! O HERİFİN ELİNDE BIÇAK VAR!" Alice bunu duyunca kafasına büyük bir darbe yemiş gibi afalladı ve kısık bir sesle "Be...Benim telefonum yok."
"Nasıl yok!?"
"Size gelmeden önce yere düşürdüm. Tamire verdik, hala gelmedi ."
Evden birkaç metre uzaktalardı ama her sokak boş olduğundan çok rahat gözüküyorlardı.
"Adam yok!? Ba...Balkondaydı."Alice, Lenora'nın korkuyla baktığı yere baktı. Evin tüm ışıklar kapalıydı ve görünürde kimse yoktu.
"Alice sakın durma!!" Dedi ve daha da hızlı koşmaya başladı. Alice bir iki saniye daha eve baktıktan sonra o da onu takip etti.
Lenora tiyatro salonunun hala açık olması için içinden dua ediyordu çünkü kimsenin olmadığı bu boş sokaklarda tek ve en kalabalık yer orasıydı.
O garip yeşil boyalı adam onlara orada zarar veremezdi.
Değil mi?
******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• KANLI BİR TİYATRO •
Teen Fiction"ölüm müydü yaşamı sonlandıran yaşam mıydı içinde bizi defalarca öldüren yeşil huzuru sağlar mıydı ellerin kan kırmızısıyken giden mi? kalan mı üzülür ikiside birbirini özlerken kimin kaybıydı bu? Ne ölümün ne yaşamın, ne geleceğin ne geçmişin ruhl...