1.8

2.9K 350 564
                                        

Antenli piçin boş yapıp üstüne de Sae şerefsizinin onayıyla ilgili rezil mesajlar atması Rin'i öylesine çıldırtmıştı ki sadece birkaç dakika önce Isagi'nin saçmalıklarına gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını unutarak yürümeye başlamıştı.

Orada bir saniye daha kalsaydı yakınında duran herkesi, Isagi dahil, tekmelerdi. Neyse ki son anda yumruğunu Isagi yerine tahta banka geçirmeyi başaracak gücü bulabilmişti.

İçindeki, varlığını reddettiği, ilgiye aç yanı Isagi'nin peşinden gelip onu rahatmasını umsa da spor salonuna girerken yalnızdı. Acıtacak kadar yalnız.

Son kavgaları hariç her seferinde Isagi onu sakinleştirmek için yanına gelmişken birden bire neyin değiştiğini çözemeyip, kabullenmekten nefret etse de, kırılmıştı.

Rin, hâlâ çözmeleri gereken tonlarca düğüm olduğunu biliyordu ama yine de Isagi'yle arasındaki mesafenin azaldığını biliyordu. Lanet gevşek fazlasıyla yapışkan ve de arsızken aksini bekleyemezdi.

Isagi, her ne kadar ona neden karşılık verdiğini çözemese de, önüne gelenle öpüşen ya da aynı yatağı paylaşan biri değildi ve insanlarla oynamazdı.

Tabii, Rin'in katılmayı ısrarla reddettiği partilerde Isagi'nin ne bok yediğini bilme ihtimali yoktu ve o dudakları kendisinden önce tadan herkesi yeryüzünden silebilirdi. Konu Isagi'ye geldiğinde giderek daha sahiplenici oluyordu.

Onu sakinleştirmek yerine iyice kızdıran yoga egzersizleri sırasında lanet grupta yazılanları görünce midesine yumruk yemişçesine nefesi kesilmişti bir anlığına.

Tamam, Isagi'nin öfkelenince bağırıp tehditler savurduğunu birkaç defa görmüştü ama birine saldırmak? Hele de eli kanayana kadar yumruk atmak?

Rin, terini bile silmeden Isagi'yi aramış ama açıkça görmezden gelinmişti. Rin, elindeki kesiğe rağmen onun hastaneye gitmeyecek kadar inatçı olduğunu biliyordu çünkü dersleri asla kaçırmazdı. Doktorun rapor yazıp onu okuldan uzaklaştırmasındansa diğer elini de sakatlardı kahrolası gevşek!

Tam da düşündüğü gibi odalarındaki küçük banyoda bulmuştu onu. Lavabonun kenarına oturmuş, hâlâ kanayan elini suyun altına tutmuş ve sinirden titriyordu. Rin'in geldiğini hissedemeyecek kadar mantığını yitirmişti ki zaman zaman, tüm klişe romanlardaki gibi, Rin'i içine çekip boğan masmavi gözleri cayır cayır yanıyordu.

Ona yaklaşan herkesi gebertebilirdi şu anda ama bu tehdit Rin'i korkutmaya yetmezdi.

"Aklını mı kaçırdın sen?" diye bağırarak yaklaştı Isagi'ye ve kazağının yakasını kavrayıp dişlerini sıktı. "Derdin neydi ki?"

Isagi, Rin'in elini itip çenesini dikleştirdi. Sağlam eli yumruk haline gelmişti bile. "Sırası değil, Rin. Sana patlamak istemiyorum."

Rin, bu defa da Isagi'nin çenesini kavrayıp yangına iyice sokuldu. "Sen tam bir aptalsın!" Boştaki elini Isagi'nin beline atıp sertçe sıktı. "Sana katlanamıyorum bile."

Isagi, üstünde hüküm sürmeye çalışan elleri itmek yerine bacaklarını Rin'in beline doladı ve aralarındaki boşluğu milimlere indirdi. "Siktir git."

Rin, Isagi'yi ilk defa öptüğü ana kadar fiziksel temaslara katlanamayan biriydi. Isagi, Rin'in itiraz ve hakaretlerini pek de siklemeden, sürekli kişisel alanını işgal ettiği için ona alışmıştı. Utandığı hâlde öpüşmeye alışabilmesi de aylar içinde gelişen uyum süreciydi hatta. Isagi şerefsizi cidden de sinsiydi.

Yine de, hiçbir uyum süreci onu bu ana hazırlayamazdı.

Belindeki bacaklar, yüzünü yalayan öfkeli soluklar, burnunu gıdıklayan yoğun koku, benliğine diz çöktürmeye çalışan gözler ve o dudaklar. Lanet olasıca dudaklar.

Rin, neredeyse hayvani bi güdüyle yapışmıştı Isagi'nin yumuşacık dudaklarına. Isagi de aynı hırsla ona karşılık veriyor, Rin'in alt dudağını dişlerken parmaklarını omuzlarına geçiriyordu. Öpüşmekten ziyade kapışıyor, üstünlüğü ele geçirmeyi hedefliyor, birbirlerini yiyip bitirmeye çalışıyorlardı.

Rin, dizleri titremeye başlayınca Isagi'nin beline daha sıkı sarılıp göğüslerini yapıştırmıştı. Isagi de bir noktada saçını çekmeye başlamıştı anlaşılan. Hemen dibindeki suyun sesini ve taze kanın kokusunu algılamakta bile zorlanacak kadar kaybolmuştu.

Siktir, kelimenin tam anlamıyla Isagi'de kaybolmuştu ve bulunmak falan istemiyordu.

Isagi'nin dilini emerken aptalların evlilik muhabbetini anımsayınca kavrayışı sertleşmiş, iyice vahşileşmişti. Sadece Isagi'yi istiyordu. Hem de onu ilk defa gördüğü günden beri. Tabii, ilk başta onu sadece gebertmeyi planlamıştı ama neyse.

Rin, ağzına dolan metalik kana rağmen zihnindeki pus dağılana kadar bir başkasıyla paylaşmaktansa okulu ateşe verebileceği dudaklardan kopamamış ve dudaklarını ayırır ayırmaz Isagi'nin göğsüne sokulmuştu. Nefes nefeseydi ve Isagi'ninkilerin yanında kendi kalp atışlarını duyabiliyordu.

Isagi, suyu kapatıp Rin'in saçına daldırdı elini ve biraz önceki saldırısına tezat çizerek koyu renkli tutamları nazikçe okşadı. "Rin."

Rin, Isagi'nin zevkten kısılmış sesiyle isminin fısıldaması karşısında sertçe yutkunmuştu. "Isagi."

Isagi, kolunu ona dolayıp başının tepesini öptü. "Geldiğin için teşekkür ederim." Rin'e daha sıkı sarıldı. "Yukimiya piçine hangi ara daldığımı bile hatırlamıyorum. Sana yetişmeye çalışırken kendimi onu döverken buldum."

Rin, o piç kurusunun uzun zamandır belasını aradığını gayet iyi biliyordu. "Yanlış bir şey yapmadın. Uzun zamandır alttan alıyordun zaten."

Isagi, Rin'in kazağını avuçladı. "Onu öldürebilirdim. Gözüm dönmüştü, Rin." İçini çekti. "Üstelik, onu gebertseydim hiçbir pişmanlık hissetmezdim."

Rin, aynısını Sae için hissediyordu ama bunu dile getirmeye hazır değildi.

Hiç istemese de Isagi'den biraz uzaklaşıp hâlâ hafif pembeliklerle kaplı yanakları avuçladı ve ıslak, yıpranmış dudaklara yumuşacık bi' öpücük kondurdu. "Eline pansuman yapayım da derse geç kalmayalım." Derin, mavi gözlere anlayışla bakarken dudaklarının kıvrılmasını önleyememişti. "O ağlak ucube yüzünden geride kalmamalıyız, değil mi?"

Isagi, kocaman gülümseyip Rin'i gülüşünden öptü. Bu, Rin'i tutkulu öpüşmelerinden bile daha fena utandırmıştı.

biraz öhöm öhöm öhöm oldu ama isteyen sizdiniz-
neyse, iyi geceler-














dumb dumb || blue lock Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin