Yepyeni bir kurguyla hepinize yeniden merhaba. Arkadaşımın isteği üzerine yazmaya başladığım için biraz heyecanlıyım. Eğer tam istediğim şekilde ilerletebilirsem, çok da seveceğinizi düşünüyorum. İlk bölüm düzyazıdan oluşuyor. Her neyse lafı daha da fazla uzatmıyor, iyi okumalar diliyorum.
Bölüm Şarkısı / Arctic Monkeys - Snap Out Of It
Yıllar sonra tam da istediğim yerdeydim. Hayallerimi süsleyen o Flo Rida gezisi. Başarmıştım. Burdaydım. Bu minik tatilim boyunca kendi istediğimi yapmış, uzun bir süre sonra da böylesine özgür hissetmiştim. Tabii ki tatile nazaran buraya gelme amacım tamamen farklıydı.
Arctic Monkeys konseri.
Bu bana tanrı tarafından sunulmuş bir lütuf gibiydi. Tatilimin son gününü bu konserle ödüllendirmişti resmen. Teşekkür ederim tanrım, artık sana biraz daha fazla inanıyorum.
Yoğun kalabalığın arasında Arctic Monkeys'in sahneye çıkmasını beklerken içim içimi yiyordu. Sürekli olarak olayın gerçekliğini kavramak adına kolumu ve elimin üstünü sıkıp sıkıp bırakıyor bedenime ufak uyarılar yolluyordum.
Bunlar beni hayata ve gerçekliğe bağlayan birkaç minik nüanslar olurken aniden ışığın değişmesi ve yükselen sesle beyin ölümümü gerçekleştirmiştim. Hayallerim, birçok kez ekrandan şahit olduğum o görüntü sahne canlıydı. Kulağıma ilişen o gitar sesiyle yeniden doğarken, bugün son günümmüş de her şey tam da istediğim gibi oluyormuşçasına en sevdiğim şarkıyla da konserin başlaması beni bitiren son nokta olmuştu.
Bedenime kazıdığım ilk dövmem 505.
Kendimi atmosfere ve uğruna ölebilceğim şarkıların kollarına bıraktığım sırada zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. 2 buçuk saatin sonunda konserdekiler yavaşça dağılmaya, yan taraftaki sahile yönelmeye başlamıştı. Birçok sevgili birbirine bakarak hala I Wanna Be Yours söylerken, ben de sağ elime bakıyordum tabii.
Ayrılmaz ikili.
Üstümdeki efil efil gömlekten tenime Flo Rida'nın yaz rüzgarları girerken kendimi tamamlanmış hissediyordum. Sanki; "Ölmeden Önce Yapılacaklar" listeme bir tik atmıştım. Güzel bir histi bu.
Kendimi anın güzelliğine ve kalabalığın akışına doğru bırakmamla sonunda ayaklarım kuma değmişti. Gün tamamen karardığı için deniz benim tam da sevdiğim rengine bürünmüştü.
Siyah.
Elimle anlıma yapışan saçlarımı yavaşça geriye doğru atarken o sırada da etrafa bakmaya devam ediyordum. Bir sürü arkadaş grubu ve çift gözüme takılıyordu. Ben tektim. Bundan da bir rahatsızlık duymuyordum.
Kendi kendime bir şeyler yapmak benim için her zaman ilk tercih olmuştu. Bundan gocunmuyordum.
Yavaş yavaş denize doğru ilerlediğim sırada ayağıma takılan minik taşlara bakmış, parmak ucumla vurarak denize göndermiştim. Çıkan ses ve anın bana getirdiği huzur beni rahatlatırken birkaç saat öncesine yani tam da konserin ortasına gitmiştim.
O duygulardan çıkamıyor, o anda takılı kalıyordum. Kafamda söylenilen birçok şarkı aynı anda dolanırken ben birinde takılı kalmıştım.
Do I Wanna Know?
Ne ara kapattığımı dahi hatırlamadığım gözlerimi yavaşça açmış, konser alanından beynimin içinde uzaklaşarak şarkının kelimelerini dudaklarımın dışarı dökmesine izin vermiştim.
Bir yandan taşlara minik tekmeler vurarak suya gönderiyor, bir yandan da sanki evde tek başımaymış gibi yüksek sesle şarkı söylüyordum. Şarkı söylemek benim için bir nevi terapi
olduğu için şu an da nerede olduğumu dahi unutmuş, kendimi bu terapinin kollarına çoktan bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wanna be yours | taekook
Teen Fiction"dayanılmaz görüntün beni cezbediyor. hile yapıyorsun jungkook. şeytanla kumar oynuyorsun." taekook texting / düz yazı