Bölüm şarkısı - K.Flay / High Enough
İyi okumalar.
Tam yarım saat. Yoongi'yi beklerken geçen süre. Yarım saat. Evinin önünde kaçıncıya attığım voltayı bilmezken onu ellinciye arama girişiminde bulunmak için elimi telefonuma atmıştım. Sinirle derin bir nefes verdikten hemen sonra arama tuşuna basacağım sırada duyduğum ayak sesleriyle başımı kaldırmış, kadrajıma giren Yoongi ile kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırmış, dudaklarımın da aynı şaşkınlıkla aralanmasına izin vermiştim.
''Siktir.''
Yoongi, verdiğim bu tepkiyle yüzünü telaşla buruşturmuş, üstüne bakıp yeniden bana baktıktan sonra konuşmuştu.
''Ne oldu lan?''
Girdiğim kısa süreli şoktan hızla sıyrıldıktan sonra elimle saçlarımı düzeltmiş, yeniden Yoongi'yi baştan aşağı süzmüştüm.
''Sen böyle giyinebiliyor muydun amınakoyayım?''
Yoongi'yi 7 senedir tanımama rağmen onu ilk kez böyle görüyordum. Bacaklarını tamamen saran deri pantolonu, beline sıkıştırdığı beyaz gömleği ve bedenine tamamen yapışık duran vücut kemeri.
Kendi yakın arkadaşıma yavşamak gibi olmasın tabii ama harika görünüyordu. Tüm bu mükemmel kombine son dokunuşunu yapan dağıttığı akmış yeşil mint saçları ve beni Jeju adasına götüren o müthiş okyanus esansalı parfümü olmuştu.
Evet ateş ediyordu.
Söylediğim şeye histerik bir gülüş bıraktıktan hemen sonra elini saçlarına daldırmış ve iki yana sallarken konuşmuştu.
"Her silahını her yerde oynamayacaksın Jungkook. Bak böyle günlerde lazım oluyor işte."
Gözlerimi devirdikten sonra arabama yönelmiştim.
"O silahlarını biraz fazla mı kullansan? Siyah tişörtünden başka bir çöpün olmadığını sanmama neden olduğun için bu kadar şaşırdım."
Yoongi bu söylediğim şeye cevap vermeyip bana el hareketi çektiğinde sırıtışımı tutamamış ve arabama binmiştim. İstikamet; hep önünden geçtiğim ve gitmeyi sadece hayal dünyamda gerçekleştirebildiğim bardı.
Source Bar.
Yoongi'nin de arabaya binmesiyle birlikte yola koyulmuştuk. Yaklaşık 10 dakikalık araba yolculuğunun ardından dikiz aynasından son kez kendime bakmış, dışa dönen dudak piercingimi düzeltmiştim. Arabayı düzgün bir yere park ettikten hemen sonra ben de Yoongi ile birlikte arabadan inmiştim.
Önünden birçok kez geçip gittiğim bu barın kapısında öylece bekliyor, ışıklı tabelasını inceliyordum. Adımın listede yazılı olduğunu bilmeme rağmen Taehyung'a haber vermeli miyim diye düşünürken dürtülmemle birlikte kaşlarımı çatmıştım.
"Ezik olduğunu daha fazla belli etmeden, girsek mi şu sikik bara artık ne dersin Jungkook?"
Sinirle Yoongi'nin kafasını ittirdikten sonra bir atakta bulunmaması adına boğazımı temizleyerek üstümü düzeltmiştim. Bu "Dur bir şey yapma da içeri girelim." demek gibi bir şey olmuştu.
Bu komutumu gayet net anlamış olacak ki, bana ölümcül bir bakış attıktan sonra o da aynı şeyi yaparak kapıya yönelmişti. Beklemenin artık bir anlamı olmadığını anladığımda ben de hızla peşinden adımlamıştım. Kapının iki yanında da duran ızbandut gibi adamlar adımlarımı durduğunda gözlerimi ikisinde de gezdirmiştim.
"Adınız lütfen."
Soldaki saçları 3 numaralı adamın konuşmasıyla gözlerim hızla ona dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wanna be yours | taekook
Teen Fiction"dayanılmaz görüntün beni cezbediyor. hile yapıyorsun jungkook. şeytanla kumar oynuyorsun." taekook texting / düz yazı