"Kaç şınavın kaldı Maraşlı?"
Ellerim arkada birleşmiş, götünden soluyan Maraşlı'ya soru soruyordum durmadan. Çocuk hem sinirden hemde kendini zorlamaktan kıpkırmızı olmuştu.
"Komutanım.. Siz ben dur diyene kadar sayın dediniz... Kaç şınav kaldı- Belim gitti!"
Tam kalkacakken belinden gelen çıt sesi ile yere yüz yüstü yatmıştı. 1 saattir şınav çekiyordu çocuk, diğerleri ise bahçeyi süpürüyordu ama çoğunluk bizi izliyordu. Ciddi tavrımı bozmamış, etrafta bizi izleyenlerde Yavuz'da dahildi. O gülüşünü saklarken içim ısınıyordu, çekseydi keşke elini güzel gülüşlüm.
"Maraşlı! Yarım saat daha mı şınav çektireyim sana?! Çatışmada artık karşında olan teröristede belim ağrıyor dersin!"
"Komutanım, kalkamıyorum ben."
Dediği şey ile kaşlarım çatılmış, Hikmet ise bize doğru biraz yaklaşmıştı.
"Ne demek kalkamıyorum? Kalk asker!"
"Komutanım." Kaşlarını yok anlamda kaldırırken bende kaşlarımı yok anlamda kaldırmıştım.
"Kalksana oğlum."
"Komutanım beni sırt üstü geleceğim şekilde yuvarlar mısınız bi'?"
Belinin yan tarafına sertçe tekme atıp yuvarlanmasını sağladığımda ağzından acı dolu bir inleme kaçtığında taşşak geçip geçmediğini sorguluyordum.
"Maraşlı! Kalk bahçede iki tur koş. Hadi! Böyle oyunlar ile uğraştırma komutanını!"
"Komutanım! Çocuk hareket edemiyor."
"Sabahın köründe tuvalette sigara çekmesini biliyor ama er Hikmet."
"Komutanım cezasını ayrı kesin çocuk kalkamıyor baksanıza."
Yerde kalkmaya çalışıp tekrardan sırtı yerle buluşan çocuğa acımıştım. Bir anda ağzından kaçan acı dolu inleme ile Hikmet kolundan tutup dikkatle kaldırmaya çalışmıştı.
"Kaldırın arkadaşınızı Ramazan."
Diğerlerine seslenmem ile kollarından ve ayaklarından tutup revire götürüyorlardı.
Arkalarından giderken diğerlerine sert bakışlar atmış, peşlerinden gitmiştim.
"Hikmet abi! Gitti sırtım az yavaş!"
"Sus Allah belanı vermesin."
Söylene söylene revire geçmiş, sağlık meslek mezunu iki asker hemen ayaklanıp selam vermiş ve Maraşlımile ilgilenmişti.
"Ananı avradını yavaş lan!"
"Maraşlı! Komutanın burda!"
"Özür dilerim komutanım.. Hay babanın ağzına sıçayım, gitti belim!"
İstemeden gülerken muaynesi bitene kadar durmuş, tekrar bahçeye çıktığımda Bekir ile Yavuz'un tartıştığını görmüştüm.
Sinir kat sayım yükselecekken Bekir'in üçe vurulmuş kafasını Yavuz şaplaklıyordu.
"Bekir elini kolunu sikecem şimdi lan, dur iki dakika!"
"Yavuz.. Ananı belleyecem Yavuz."
Beni gören Yavuz anında Bekir'i bırskmış, Bekir ise tam sataşacakken ensesinden tutmuştum.
"Bekir."
Fevri bir hareketle bana döndüğünde ödükopmuştu.
"Komutanım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTİHBARAT | GAY
Teen Fiction"Sen hiç yasak oldun mu?" Komutan Azer Silahdar ve İstihbaratçı Yavuz Mert Yıldırım.